Pk 6

70 25 0
                                    

Yatağıma oturduğumda zarfı daha dikkatli inceledim. Üzerinde 18 den başka bir şey yazmıyordu. Bende merakla içini açıp okumaya başladım.

"Merhaba biriciğim, ben annen. Bu mektubu alıyorsan eğer, yanında olmadığım 16. doğum gününü geçirmişsindir. İyi ki doğdun, doğum günüm kutlu olsun prensesim. Benim, her şeyden sakındığım portakal kokulum. Çok merak ediyorum meleğim, hala benim gibi mi kokuyorsun? Ya da yüzün kime benzedi acaba? Eskiden hep bana benzetirlerdi. Değiştin mi çok merak ediyorum kızım.

Saçların hala benimkiler gibi (turuncumsu) kızıl mı? Yada uzun musun baban gibi? Seninle ilgili her şeyi çok merak ediyorum.

Keşke bunların cevabını alabilsem miniğim. Keşke senin gençlik yıllarında yanında olup benimle her şeyi paylaşma ihtimalin olabilse.

Evet biliyorum, yanında olamıyorum. Belki en ihtiyacın olduğu yerde anne diyerek yanıma koşamıyorsun. Ya da yeni insanlarla tanıştığında anlatamıyorsun. İnsanlarla yaşadığın sorunlara birlikte çözüm arayamıyoruz. Ama unutma, ben senin her zaman kalbindeyim bebeğim. Üzülme ve sakın ağlama. Bu yaşına kadar neler yaşadıysan gökyüzüne bak ve bana anlat miniğim. Ben seni hep dinlerim. Bu mektubu koyduğum zarfta 18. Yaş günü hediyen var biriciğim. Annemden bana benden de sana kalan minik bir hatıra umarım beğenirsin. Ona her elimi tuttuğunu hisset yönünü bulamadığında sana yol gösteremesem de bu kolye sana hissettirdikleriyle yol göstersin. Hediyem sana en güzel yolları göstersin güzelim. " Cümleleri okurken içimdeki sızı çoktan gözlerimden taşmaya başlamıştı. Dediği zarfa baktığımda içinden hafif soluk bir altın sarısı zincirden sarkan yuvarlak ortasında bir pusula sembolü duran kolye çıkmıştı ortaya. Elime aldığımda sanki içim ısınmış gibiydi. Vakit kaybetmeden onu bir daha çıkarmamak üzere boynuma taktım ve okumaya devam ettim

"İnsanlar bazen hata yapabiliyor kızım. Hata yaptığında asla utanma. Kendin düzeltebileceğin bir şeyse eğer, dimdik dur ve sana yakışanı yap. Ama emin ol üstesinden gelemeyeceğin bir şey olursa (ki sen her şeyin üstesinden gelirsin güçlü kızım benim) senin yerine üstesinden gelecek bir sürü insan var.

En önemlisi baban var meleğim. Eminim ki doğruda olsa yanlışta olsa hep arkanda durur ve seni koruyup kollar. Ondan hiçbir şeyini gizleme meleğim. Arkanda durmasına izin ver. Benim yaptığım hataları yapıp sakın ondan kaçma miniğim. Sen de benim yaşadıklarımı yaşama kızım, tek istediğim bu. Seni o kadar umutlarla kucağıma alırdım ki her seferinde. O güzel gözlerin bana umut verirdi hep. Sen benim mucizem olmuştun. Evet sana çok erken veda etmek zorunda kaldım kızım... Seni darlamak istemiyorum güzelim benim. Sadece şunu asla unutma ben hep senin yanındayım. Benim hayallerim sendin, rüyalarım sendin. Tam sana kavuşmuşken, her şey düzeliyor derken veda etmek zorunda kaldım sana. Senden ayrılacak olma düşüncesi beni kahrediyordu meleğim. Sen hep benim meleğim olarak kalacaksın. Seni çok seviyorum melek kızım.

Benim kanatsız meleğim..."

okumaya ara vermiştim daha doğrusu ara vermek zorunda kalmıştım. gözümden taşan yaşları tüm görüşümü engellediğinde iki elimle birden silmeye çalıştım yaşları. Annem benim. Yıllarca eksikliğini yaşamış, Selin ve Derenle içimdeki boşluğu yamalamaya çalışmıştım. O boşluk şu anda kendini en belli edeceği noktadaydı. Onu çok özlüyordum. Babama belli edemesemde onu çok merak ediyordum. Sadece bir fotoğrafım vardı onunla. Tanımasam bile boşluğundaki sızıyla onu gerçekten çok özlüyordum.

Gözlerimden akan yaşlara engel olamadan okumaya devam ettim

"eğer üstesinden gelemeyeceğin şeyler yaşarsan yanında olduğumu ve yaptığın her şeyle gurur duyduğumu bil meleğim. Hata yapsan bile ben arkandayım. Seni çok seviyorum miniğim. Sen bana verilen bir mucize gibisin. Hayatımın en kötü dönemlerinde beni neşelendiren tek şeysin sen. Ben mutluluğu senle tattım güzel kızım benim. Belki baban üzüntüsü yüzünden benden hiç bahsedemedi sana. Bu yüzden ona sakın kızgın olma kızım. Baban bir şeyler yapıyorsa bir bildiği vardır. Ona sakın cephe alma.

Şu an ben bu mektubu yazarken yanımda uyuyorsun. İki saat sonra babana kavuşacaksın. Ne diyeceğimi bilmiyorum miniğim. Kokuna hasret kalmaktan çok koruyorum. Seni bırakıp gittim diye bana kızmandan, beni suçlayıp, sevmemenden çok koruyorum ama böyle olmasını bende istemiyorum kızım. Seni çok seviyorum. Beni asla unutma. Ben aklına geldiğimde üzülmeni değil mutlu olmanı isterim kızım. Ben seninle hatırlanacağım buna eminim miniğim. Yalnız hissettiğin an gökyüzüne bak ve benim varlığımı hisset. Çünkü ben hep yanında olacağım. Babana da sarıl benim yerime. Hepinizi çok seviyorum. Umarım hayalimizdeki gibi büyük bir aile olmuşsunuzdur.

Anneni sakın unutma kızım. Ben, seni çok seviyorum."

Satırların sonuna geldiğimde ağlayışım haykırışlara dönüşmüştü. Sessiz kalamıyordum. Kimsenin yüzüne bakmadan buradan çıkmak istiyordum. Annemin sözleri... 

Onu unutmamı istemiyordu. unutamazdım da zaten. Babam evimizin bir odasını annemin fotoğrafıyla doldurmuştu. Hatırlatıp üzmek istemese de bir yandan da unutturmak istemiyordu.

Tanımasam bile çok seviyordum onu.

O benim annemdi.

Kaçan uykum ve aklımdakilerle sahile gitmeye karar verdim. Temiz hava, deniz ve dediği gibi annemle yani gökyüzüyle kalabileceğim tek yerdi. Hala kendimi tutamıyor fütursuzca ağlıyordum.

En iyisi buradan çıkmaktı.

Kapımı açtığımda babamı görmeyi beklemiyordum. Bana çaresiz ve yıkılmış gibi bakıyordu. "Kızım" dediğinde zaten kendimi tutamadığım işin sesli bir şekilde ağlamaya başladım. Ama onunla konuşamazdım şu an bu ikimizide daha çok üzerdi. Bu yüzden hıçkırıklarım arasından "şi... şimdi d.değil baba" dedim ve koşar adımlarla evden çıktım. Yürürken bir andanda içimi boşaltırcasına ağlıyordum. Elimde değildi, kendimi tutamıyordum. Annemin bana çaresiz bir şekilde o mektubu yazdığını düşündükçe gözlerim kendiliğinden yaşarıyordu.

Annemi istiyordum. Bu yaşıma kadar gördüğüm fotoğraflar dışında hiç sözünü etmemiştim. Babamsa annemden bahsetmeye çalıştığım an bir yerlere dalıp gider bana cevap veremezdi. Annem hakkında hiçbir şey bilmiyordum. Onun beni merak ettiği gibi bende onu merak ediyordum. Saçları benim gibiydi bunu görmüştüm.  Selim abi de hep söylerdi zaten annem gibi koktuğumu ve ona çok benzediğimi. Sahile varmadan gökyüzüne kaldırdım başımı kolyeme de dokunarak " hala senin gibiyim annem. Seni çok seviyorum" diyerek yürümeye devam ettim.
~~~~
Sahile gelip kayalıklara oturdum ve gözlerimi kapadım. Ağlamam sessizleşsede azalmadan sürdürüyordu yaşlarını. Onu çok özlüyordum. Hatırlamadığı birini, özleyebilir mi ki bir insan?

Gözlerimi açtım ve kafamı gökyüzüne kaldırdım tıpkı yürürken yaptığım gibi.

"Anne." Dedim. Bir rüzgar esti kendini belli etmek istercesine. Tebessüm ettim ve devam ettim "Beni duymanı. Seni görmeyi o kadar çok istiyorum ki. Özlüyorum, Daha doğrusu özeniyorum herkese. Annesi olan herkese...
Allah Neden ayırdı ki bizi? Ne suçumuz vardı da sensiz bıraktı? Belki de çok güzel bir hayat yaşayacaktık. Bir kardeşim bile olacaktı belki de.

Mutlu bir aile olabilirdik! Sensiz yaşamamalıydık biz. Babama senden bahsedemiyorum bile. Tek bildiğim seni anımsattığım. Beni her gördüklerinde yüzlerindeki gülümsemeyle, ardından oluşan, boş bir ifadeyle karşılaşıyorum. Sensizlik hepimizi üzüyor annem.

Evet hala senin gibi saçlarım. Ama babam gibi uzun değilim maalesef. Hala senin gibi bakıyormuşum, hala senin gibi kokuyormuşum. Bende seni çok özlüyorum anne. Senle nasıl yaşanıyordu bilmesem bile sensizlik beni çok etkiliyor, seni hatırlamasam bile asla unutamam anne. Seni düşünmeden yaşayamam ki. Hiçbir şey yokmuş gibi yaşasam da herkesten sakladığım tek boşluğumsun, annemsin sen benim." Dedim ve derin bir nefes alıp burnumu çektim. Ardından,

"Seni unutmam, unutamam. Kim unutabilir ki ona hayat veren insanı?"

Diyip derin bir nefes çektim. Ağlamaktan burnum tıkanmıştı ama yaşlarım hala azalmıyordu.

"Unutmam demekle olmuyor işte. İlk önce sesler, sonra yüzler en sonda yaşanılanlar unutulur. Boş lafa gerek yok anlayacağın. Eninde sonunda unutursun." Diye bir ses yükseldi yanımdan. Tek başıma annemle konuştuğumu zannederken yanımdan gelen sesle irkildim bir anda.

Kafamı sesin geldiği yere doğru çevirdiğimde o nu gördüm. Akşam biz yanlarına gidince, kaçar gibi giden çocuktu bu.

PORTAKAL KOKULUM Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin