Telefonumun titremesi üzerine çözmeye çalıştığım soruyu yarıda bıraktım ve gelen mesaja baktım. Aylin yazmıştı. Yine Baran denilen çocuktan bahsediyordu. Baran bizim okulun popüler çocuğu diyebilirdik. Ne buluyordu onda anlamıyordum. Bir kere çok şerefsiz biriydi, her gün farklı kızla takılır duygularını umursamadan onları kullanırdı.
"Kızım bakar mısın ya? Yine takmış koluna bi sürtüğü geziyor işte offf... Bende anca evde inek gibi ders çalışıyım... Al bak, ders çalışsakta işe yaramıyor. Kaptı gül gibi çocuğu sürtük"
Diyerek yakınıyordu. Bunu özelden değil Enesle olan grupta yaptığı için biraz sorun çıkacağını düşünüyordum. Zaten neredeyse bir haftadır hiç bir şeyim düzgün gitmiyordu. Her şeyde bir sorun çıkıyordu. Bu da fazla gelmezdi herhalde.
"Ne Baranmış! Ecnebi suratına tükürdüğümün veledi. Buram buram testesteron kokuyor, hala neyini seviyorsun lan sen bunun." Diyerek sinirli emoji ile bir mesaj geldi. Bu Enestendi.
Belki Enes bile farkına varmamıştı ama Aylinden hoşlanıyordu bunu görebiliyordum ve ikisini çok yakıştırıyordum.
Bu hikayede yanan yine ben olmuştum anasını satıyım. Bu ikisinin arasınıda yaparsam sap olarak tek takılırdım herhalde.
Bunları düşününce geçen hafta geldi aklıma. Bir haftadır aklımdan çıkmayarak her şeyde sorun yaratmamı sağlayan çocuk. Atlas...
Düşüncelerim ile kafam askıda duran siyah monta kaydı
O günden sonra hiç görüşmemiştik bu yüzden montunu verememiştim. Sanki kötü bir anda bana yardım edip giden bir melek gibi olmuştu. Arkasında hiçbir iz bırakmamıştı. Keşke navigasyon için aldığımda, telefon numaramı istese diye düşünüyordum bütün hafta. Gözleri aklımdan çıkmıyordu.
O gamzeleri ve incileri kıskandıracak derecede güzel olan dişleri. Kemikli çenesinden ve elmacık kemiklerindem bahsetmiyorum bile.
Keşke...
"Nira yemek hazır. Nergis ablan sesleniyor iki saattir, duymuyor musun?" Diyerek odama giren babam ile düşünce balonum patladı ve yavaş yavaş yok olmaya başladı. Ben "geliyorum" dediğimde odadan çıktı ve anladığım kadarıyla aşağıya indi.
Babamla bir haftadır hiçbir şey olmamış gibi davranıyorduk. Sadece bir gün bana elinde bir kutu ile geldi ve "bunları görmek isteyeceğini düşünüyorum" diyerek yatağıma oturdu. Kutuda benim ve annemin fotoğrafları vardı. Şok olduğum şey ise annemle olan benzerliğimdi. İlk başta babama "iyide bunlar benim fotoğraflarım" desemde babamın buruk gülümsemesi konuşmasına gerek duymadan açıklamıştı her şeyi. Şimdi daha iyi anlıyordum neden herkesin bana hüzün dolu baktığını.
Biraz daha düşünürsem eğer gözlerimin sulanacağını bildiğimden dolayı test kitabımı kapattım ve yemeğe inmek için odadan çıktım. Elimde titreyip duran telefonu kim olduğuna bakmadan açtım ve "efendim" diyerek merdivenleri indim.
"Kankitooooopolezkinooooom, naber gülüm?" diye bir ses duyduğumda Enesin aradığını ve telefonda resmen böğürdüğünü anladım. Allahım ben neden hiç akıllı arkadaş edinemiyorum ya?
"İyidir cınım senden?" Dediğimde "hiç iyi değilim Nira" sesini duydum. Enes bana ismimle hitap ettiğinde gerçekten kötü olduğunu anlıyordum. "Ne oldu? Neyin var?" Sorusunu sorduğumda "Aylin..." dedi ve devamını getiremedi. Tam "sanırım" diyecekken sözünü kestim ve "sanırım ondan hoşlanıyorsun?" Dedim. Cümleyi soru sorar gibi söylemiştim ve karşı taraftan gelen, sesli nefes verişi duyduğumda içim acıdı diyebilirim. Neredeyse üçümüzde 4 yıldır kardeş gibiydik. Şimdi gidip Ayline onu sevdiğini söylese arkadaşlığımıza ihanet etmiş gibi hissedebilirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PORTAKAL KOKULUM
Teen FictionHer güzel şeyin bir sonu vardır derler ya hani. İşte o son, yeni bir hayatın başlangıcı olacaktı. Nira, annesinden babasına kalan bir emanet. Daha 18 yaşında iken Niraya hamile kalmıştı annesi ve aynı anda beynindeki tümörü öğrenmişti. Aynı gün, bu...