Pk 2

155 31 42
                                    

Tamamen kabullenmişlerdi artık.

Doktor odadan çıkıp "maalesef" dediğinde, hepsi gerçek anlamda yıkılmıştı. Hepsinin gözünün önünden geçip gitmişti yıllar. Selinle yaptıkları dedikodular, Selimle dertleştiği konular ve Mirza ile yaşadığı her an. Görmüşlerdi, tam karşılarında, beyaz örtüyü çekmişti hemşireler en değerlilerinin üzerine.

Ne kadar hızlı gerçekleşmişti her şey. Daha bir saat önce kapıları çalmıştı. Hepsi bunun olacağını biliyor gibi gitmişlerdi hastaneye.

Mirza döndü ilk arkasına. Aklından tek bir şey geçiyordu

"kızım... kızımız" kelimesinde takılı kalmıştı. Sevdiği kadından kalan son yadigar. Selim ve Seline emanet etti sevdiği kadını.

Ve çıktı hastaneden. Evine gidip, alması gerekiyordu kızını. Tabi oradaysa eğer.

Evin kapısına geldiğinde, o açmadan açıldı kapı ve hemşire çıktı karşısına. Duyacağı şeyi iyi biliyordu. Neredeyse 4 aydır Mira ile kalıyordu hemşire. Oradaki tek arkadaşıydı ve Nirayı emanet edebileceği tek insandı. Gözleri sulu sulu açtı kapıyı. Kim olduğunu anlamıştı ilk görüşte. Bu adam, Miranın her gün bıkmadan, usanmadan anlattığı adamdı. Karşısında, yıkılmış gibi duran adamı tanımıştı. Ve olanları anlamıştı. Mirza konuştu zar zor kapıda "k... kızım... burada mı?" Dedi. Kim olduğunu bile sorgulayamamıştı kızın. Hemşire, Gözlerinden damlalar süzülürken parmağı ile merdiveni göstererek "odada" diyebildi.

Mirza içeriye girdiğinde, hemşirede kapıyı kapattı ve sırtını kapıya yaslayarak çömeldi. O bir sağlıkçıydı. Soğukkanlı olmalıydı. Ama bağlanmıştı çok Onlara. Ve Miraya bir söz vermişti. Nira'ya sahip çıkacaktı, sözünü tutacaktı.

Mirza

Kapıdaki kızın dediği ile üst kata çıktım. Bir kızım varmış.

Miram... Keşke saklamasaymış, keşke söyleseymiş bana, birlikte üstesinden gelseymişiz bunların. O nu kaybettiğime, hala inanamıyorum. 3 yıl... tam üç yıldır bu anı bekliyordum. Görmüştüm geldiğini. Selimlere gittiğimde, karşımda Mirayı görmeyi bekliyordum. Hah! Gördümde. Ama Selimin kucağında, baygın bir şekilde. Nereden bilebilirdim ki böyle olcağını. Tam 3 yıl sonra, sevdiğim kadını tekrar göreceğimi. Ama bunun mutluluğunu yaşayamadan, kaybedeceğimi.

Üst katta bulunan tek odanın kapısındaydım şimdi. Yavaşça açtım kapıyı. Çift kişilik yatakta, etrafı yastıklarla kaplı bir bebek yatıyordu. Yaklaşık 2-3 yaşlarında. Annesi gibi turuncu saçlara sahipti. Yanına gittim ve oturdum yatağa. Yüzünü tam olarak görebiliyordum artık. Sadece saçları değil, tamamen annesi gibiydi bu minik. Sanki daha demin kaybettiğim sevdiğim, yeniden doğmuş gibiydi

Alnına doğru düşen bir tutam kızıllığı aldım yüzünün üstünden. Bunun, onu uyandırabileceğini tahmin etmiyordum. Mızmızlanarak açtı gözlerini. Işık biraz rahatsız etmişti sanırım.

Gözleri, gözlerimi bulduğunda kendimden geçtim diyebilirim. Hiç bir an, bu an kadar özel olamazdı. Meleğim beni görüyordur umarım şu an. Gözlerimi kapadım ve içimden söz verdim sevdiğime. Bu miniği asla yalnız bırakmayacağım.

"Baba" sesi ile kapattığım gözlerimi açtım hayretle. Baba mı değişti o? Kendimi anın büyüsüne kaptırmıştım. Kızım doğrulmaya çalışıp, bana dokunmaya çalışıyordu. Alt kattan ise hıçkırık sesleri geliyordu.

Bebeği kucağıma aldım ve alt kata indim. Bu kız kimdi bilmiyordum ama halinden, meleğimi tanıdığı belli oluyordu. Yanına gittim ve çömeldim. kucağımdaki bebek, kızın kucağına gitmek için ellerini uzatıp kollarımdan sıyrılmaya çalıştı. Bununla birlikte, yanına çömeldiğim kız sonunda bizi fark etti ve kafasını kaldırdı. Bebeği görür görmez ellerini dizlerinden çözdü ve kucağına aldı.

PORTAKAL KOKULUM Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin