Kapıyı açtığımda Atlası görmeyi hiç beklemiyordum. Babam işlerini bitirmiş, gelmiştir diye düşünmüştüm ama gözlerim yanıldığımı göstermişti resmen.
Benim ayakta duracak halim bile yoktu hala çok yorgun hissediyor ve üşüyordum. Gözlerim kısık kısık Atlasa baktığımda bana soran gözlerle baktı. Ona Neden geldin demek istesemde ağzımı açamıyordum. Ayakkabılarını çıkarıp içeriye girdiğinde beni süzdü ve bir şeylerin ters gittiğini anladı sanırım. Üzerimde sadece askılı bir ev elbisesi vardı.
Bu mart soğuğunda bu elbiseyi giymek akıllı işi değildi. Ayakta duracak güç bacaklarımdan kesildiğinde bir anda sarsıldım. Çok yorgundum ve beş saat kapı önünde bekleyemezdim. İçeri girdiği için kapıyı kapatmıştım. Gözlerimi biraz daha açmaya çalışarak "senin burada ne işin var?" Dedim mırıldanır gibi. O ise dengemi kaybedip sarsıldığımda tuttuğu kolumdan bir şeyler hissetmiş gibi elini çekti ve aynı elini alnıma koydu.
"Ben senin sahile giden aklına.... Nira, sen yanıyorsun!" diyerek beni kucağına aldı ve odama çıkardı. Odamın nerede olduğunu nasıl bildiğini anlamasamda beynimdeki uyuşukluk sormama engel oluyordu.
Yatağıma yatırdığında yorganımı üzerime çekerek ısınmaya çalıştım. Atlas ise, yorganı üzerimden çekerek beni tekrar soğuğa mahkum etti. "Ne yapıyorsun ya? Çok üşüyorum, verir misin yorganımı!" diyerek kollarımı uzattığımda "ateşin var, eğer yorganı verirsem havale geçirirsin güzelim. Bekle beni, geleceğim" diyerek odadan çıktı. Geldiğinde elinde bir kap vardı. Ne yapmaya çalıştığını anlayamamıştım. Yanıma oturdu ve kabın içindeki bezi sıkarak alnıma koydu. Bu nasıl bir yöntemdi bilmiyorum ama buz gibi hissettirdiği kesindi.
Atlas bir süre tüm vücuduma bu bezi tutsada elini alnıma tekrar koyduğunda başını olumsuzca salladı ve "bu böyle olmayacak" diyerek beni tekrardan kucakladı. Karşı koyacak gücü kendimde bulamıyordum. Beni, bana ait olan banyoya getirdiğinde kapağı kapalı olan tuvalete oturtup küvetin içini su ile doldurdu.
"Atlas istediğim tek şey uyku. Lütfen beni yatağıma götürür müsün?" Dedim yakınır gibi. Çok uykum vardı ve yaptıklarına anlam veremiyordum.
Atlas üzerindekileri çıkartıp yanımda sadece boxerla kaldığında iki saattir bulamadığım güç ile "ne yapıyorsun ya" diyerek gözlerimi kapattım. Benim evimde, daha doğru düzgün tanışmadığım bir erkek soyunamazdı.
Daha doğrusu hiç bir erkek soyunamazdı.
Ahh! Ne diyorum ben. Uyumak istiyorum artık kalkmaya halim bile yok lütfen biri beni yatağıma taşısın.
"Yok bir şey Nira. sadece sağlığını düşünüyorum. Yaptığım bir şey yok, sakin ol" diyerek beni kucağına aldı ve doldurduğu küvete yavaşça bırakmaya çalıştı.
Çalıştı diyorum çünkü suyun ısısı sırtıma değdiği an kollarımı sıkıca Atlas'ın boynuna doladım. "Soğuk bu! Uyumak istiyorum diyorum, neden bana bunu yapıyorsun ki?" Dedim beni suya bıraktığında. Ağlamaya başlamıştım, su çok soğuktu ve ben zaten üşüyordum. Ayrıca çok uykum vardı ve uyumak istiyordum. Atlasın boynunu bırakmadığımdan oda benimle birlikte küvete girmek zorunda kaldı. Ona koala gibi sıkı sıkı sarılmış biçimde buz gibi hissettiren suyun içindeydim ve çıkmak istiyordum. Sıcacık yatağıma gidip rahat bir uyku çekmek istiyordum.
"Buradan çıkmak istiyorum. Çok soğuk" dediğimde Atlas sıkıntılı bir nefes verdi ve "Güzelim ateş gibi yanıyorsun eğer yatmana izin verirsem bu iyi sonuçlanmaz. Dayan biraz sonra söz veriyorum sıcacık yapacağım seni" dedi bana. İki günlük tanıştığım kişi ile aynı küvetteydim ve hiçbir şey yapacak halim yoktu. İstese şuan bana her şeyi yapabilirdi yani. "Uyumak istiyorum" dedim gözlerim kısık kısık etrafı görmeye çalışırken. Bilincim zaten buğulu buğuluydu. Duyduğum son ses "uyu portakal kokulu, uyu. Ben buradayım" dı. Gerisi bilincimin buğulaşarak uykuya geçmesiydi
![](https://img.wattpad.com/cover/224750141-288-k84051.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PORTAKAL KOKULUM
Teen FictionHer güzel şeyin bir sonu vardır derler ya hani. İşte o son, yeni bir hayatın başlangıcı olacaktı. Nira, annesinden babasına kalan bir emanet. Daha 18 yaşında iken Niraya hamile kalmıştı annesi ve aynı anda beynindeki tümörü öğrenmişti. Aynı gün, bu...