Günümüz
"Zrrrrrrrrr... zrrrrrrrrr""Ahhhh! Hadi ama, kim açtı şu alarmı?"
"Babaaaaaaa!"
Eveeet, yine aynı şey. Babam, odasındaki alarmı kapatmaz ve sabahın köründe beni uykumdan ayırır. Uyumak istiyorum, zaten sadece iki gün uyuyabiliyorum. Rüyamda bile soru görmekten bıkmış durumdaydım ama babam benim aksime, alarmları ile beni uyutmamaya yemin etmiş durumda.
Tekrar uyuyamayacağımı anladığımda, sıcacık yatağımdan kalkmayı başardım. Tuvalete girip yüzümü yıkadıktan sonra babamın odasına girdim ve yan odadan beni uyandıran ama aynı odada olan babamı etkileyemeyen alarmı kapattım. Babam hala horul horul uyuyordu.
Aklıma gelen fikir ile mutfağa inip, bi bardak soğuk su aldım ve babamın yanına geri döndüm. Yüzüne boşalttığım soğuk su ile irkilerek hızla uyanan ve beni yatağa çekip gıdıklamaya başlayan babam yüzünden, boğuluyordum diyebiliriz. Kahkahalar yüzünden Dereni uyandırmamız an meselesiydi.
"Seni küçük cadaloz! Babaya sulu şakalar yapmak ha? Sen şimdi görürsün" diyen babam ile gözlerim fal taşı gibi açılmış, yalvarır gibi babama bakmaya başlamıştım. En sonunda bana kıyamayıp duran babamda, bende nefes nefeseydik. Babam kalkıp "günaydın doğum günü kızı" diyerek odadan çıktığında, alarmdaki tarihe baktım. Bugün 29 Marttı, yani benim doğum günümdü. Ahh! Sınava hazırlanacağım diye her şey aklımdan çıkmıştı. Bir insan 18. Yaş gününü unutur mu ya?! Eminim her insan, hayatı boyunca 18 olup özgür olma kafasına girmiştir.
Benim hiç öyle bir düşüncem olmamıştı. Ben zaten özgürdüm, babamla özgürlüğümüz kısıtlanamazdı.
18. Yaş! Vay be büyümüşüz yaa
Odadan çıktığımda, karşı odadan da Deren çıkıyordu. Aramızda 22 yaş olmasına rağmen ona Deren dememi, bunun onu genç hissettirdiğini söylüyordu. Gerçi görünüş olarakta benimle aynı yaşta gibiydi ama bunu, ona asla kabullendiremeyorduk.
"Günaydın prenses. Partilemeye hazır mısın bakalım?" Diyerek ellerini, sallaya sallaya havaya kaldırdı. Bizim eve gelirseniz eğer "tımarhanede miyiz?" Diye düşünmeden duramazsınız.
Babamla ben derken, özgürlüğü kısıtlanamayanlara Dereni eklemeyi unutmuştum. Kıyafetlerimi değiştirip aşağıya indiğimde Nergis abla ve babaannem kahvaltıyı çoktan hazırlamıştı.
Babaannemi yanağından öptüm ve "günaydın" diyerek sofraya oturdum. Bizimle yaşamasada, bazen bizde kalırdı babaannem ve çokta iyi anlaşırdık kendisi ile.
Babama baktığımda, üstündekinin hala ıslak olduğunu gördüm ve gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım.
Babam bunu fark edince, çatalındaki parçayı hızla ağzına atıp bana kısık bir bakış attı ve çatalı ile boynunu kesermiş gibi yapıp, ağzını oynatarak "sen bittin" dedi. Bende masumca gülüp kahvaltıma başladım.
Babaannem "Ne istersin bakalım bu yıl, güzel kızım?" diyerek sofraya konu açtığında, bende babama bakıp sinsi bir şekilde sırıtarak "valla arkadaşlarım ehliyetini aldı, arabalarıyla fır fır geziyorlar sultanım. Ben hala, babamın beni okula bırakmasını bekliyorum. Sen düşün artık" dedim ve topu babama attım. "Daha erken, onun için bir 20 olda sen" diyen babam ile suratımı astım ve "Niye ama?! Selim abim 18inde almış arabasını" diyerek arkama yaslandım. Babam, Selim abimi karıştırdığım için kızsada "Selim abin, arabasını aldıktan bir gün sonra kaza yaptı prenses. Bu konuya girersek zararlı çıkarsın." Dedi. Ben tam ağzımı açıp, üste çıkmaya hazırlanırken zil çaldı ve dışarıdan "birilerinin doğum günüymüüüş" sesi duyuldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PORTAKAL KOKULUM
Teen FictionHer güzel şeyin bir sonu vardır derler ya hani. İşte o son, yeni bir hayatın başlangıcı olacaktı. Nira, annesinden babasına kalan bir emanet. Daha 18 yaşında iken Niraya hamile kalmıştı annesi ve aynı anda beynindeki tümörü öğrenmişti. Aynı gün, bu...