Yazar anlatımı
Evde durumlar biraz daha karışıktı. Mirza mektubu bugün verecekti ama bunu nasıl yapacağını bilmiyordu. Selim sürekli öneride bulunuyor ama Mirzaya hiç yardımcı olmuyordu. Deren ise fikir üretmeye çalışıyordu.
Bu zamana kadar annesinden kalan mektuptan hiç bahsetmemişlerdi. Deren, en sağlıklısının yatağına bırakmak ve mektupta annesinin açıklamasına izin vermek olduğunu dile getirdiğinde Mirza, annesinin bahsettiğinden emin olmadığını söyledi.
Aslında Mirza kızının bu duruma alıştığını ve mektubu vererek yarasını deşmek istemediğini düşünüyordu.
Küçüklüğünden beri her ağladığında yanına çağırdığı bir babası vardı ama asla anne diyememişti Nira. Çoğu kez sormuştu da babasına. Gerçeği söylesede babası, mektuptan hiç bahsetmemişti ona. Bir ömürü o mektubu okumak için bekleyerek geçiremezdi sonuçta.
bir mektup için neredeyse 16 yıl doğum gününü beklemesini istemiyordu babası.
"Vermeyelim" dedi bu düşüncelerle. En doğrusu buydu çünkü. Bu söylediğine Selim "hadi ama dostum!" Diye cevap verirken Deren "saçmalama Mirza, sevdiğinin sözlerine bu kadar mı değer veriyorsun sen? ileride o mektubu görür ve okursa neler olabileceğini düşünüyor musun? Bu sorumluluğu alabilir misin?" Diye sordu Mirzaya. Herkes kendince haklıydı aslında.
"Yakarız" dedi Mirza, Derenlere göre yine saçmalayarak. Konuya pek dahil etmedikleri Esin girdi araya "Deren'in dediği gibi odasına bırakalım bence çünkü vermezseniz yada yakarsanız bir gün pişman olabilirsiniz. Ayrıca mektubu okumak o kızın en doğal hakkı. Annesinden ona kalan tek şey o çünkü." Diyerek sandalyede arkasına yaslandı. Bunca yılın ardından bunları konuşmak onları yaralıyordu. Mirza'nın Gözünün önüne geliyordu o sahneler. Selim ise daha duygusal yaklaşıyordu her zamanki gibi.
Tam ağzını açacakken zil sesi ile kapadı ağzını Selim. Gelen belliydi Selim'in biricik ikizi, Selin gelmişti büyük ihtimalle. Deren kapıyı açtığında Selin büyük bir neşeyle eve girdi ama evdekilerin yüz ifadeleri Selin'in modunu düşürdü. Mirayı kimse unutamıyordu.
Elindeki hediye pakedini tezgaha koyup Nergis hanımın toplamaya koyulduğu masaya oturdu Selinde. Az çok tahmin edebiliyordu o da neler olduğunu. Deren, anlatıp fikirleri sunduğunda Selinde derenlere katıldı. Mirza tek kalmıştı ve kızının üzülmesini istemiyordu.
"Olaya objektif bakıyorsunuz çünkü gece kızının hıçkırıklarını duyacak olan baba siz değilsiniz. Hepinizden farklı fikir!" Diye bağırdı Mirza. Bunun üzerine Deren,
"Bunun objektiflikle alakası yok Mirza! hepimiz Nira'yı düşünüyoruz. O mektup elinde sonunda o kızın eline geçecek. Ve geçtiğinde o mektubu saklayan baba yerine, kızına veren baba olmak istemez misin?" Dedi. Mirza, yaslandığı duvardan doğrulurken onaylamaz şekilde başını salladı ve
"O mektup kızımı üzecekse istemem. Bunu benim demem bile tercihinizi değiştirmeli çünkü Mira o mektubu bana emanet etti ve zamanı geldiğinde benim vermemi istedi. Ben vermek istemiyorsam bir bildiğim vardır demek ki"
bir. Bildiği. Yoktu.
Sadece korkuyordu kızının üzülmesinden, ona cephe almasından korkuyordu.
Esin konuştu bu sefer "kızının annesinden bahsediyoruz. Seninde kaç yıllık sevgilinden. Ne yazacak mektuba, şöyle acı çektim, böyle öldüm, babanı terk ettim mi yazacak sanıyorsun" diye çıkıştı.
Bunları söylemeyecekti.
Mirza işaret parmağını Esine doğrultup "Laflarına dikkat et, elimden bir kaza çıkmasın! Sizin kadar düşüncesiz biri olmadığı için gitmek zorunda kaldı meleğim" sonlara doğru güçsüzleşen sesini keserek merdivenlere yöneldi. O ortamda biraz daha duramazdı. Yoksa gerçekten elinden kaza çıkabilirdi.
Odasına çıktığında kendini toplanmış yatağına bıraktı ve gözlerini kapattı. Her zora düştüğünde bunu yapar ve meleğini görürdü. Gözlerini kapattığı an çıktı karşısına meleği. Aslında bu melek Mirza'nın bilinç altıydı ama o kendine bunu Mira gibi düşündürtüyordu.
Beyaz teni ile uyuşan beyaz elbisesi ile karşısındaydı Mirza'nın. "Ne yapmalıyım?" Diye sordu sevdiğine.
16 yıl önce ne yapması gerektiğini söylemişti zaten sevdiği ona.
Ama o tekrar fikir almak istiyordu. "Kızımızı üzecek bir şey yapamam Mirzam. O mektubu lütfen sahibine ver ve şunu sakın unutma- kapının açılması ile gözleri kendiliğinden açıldı Mirza'nın. Gelene iyi saydırırdı ama Selin'in masum yüzünü görünce sakin olmaya çalışarak doğruldu yatağından.
Selin yanına oturup "neden böyle yapıyorsun?" Diye sordu Mirzaya.
Mirza ise "Korkuyorum" dedi tek seferde. Çok korkuyordu hemde.
"Neyden korkuyorsun ağlamasından, üzülmesinden mi?" Dedi Selin. Mirza kafası ile onayladığında "Unutma üzüldüğünde de, ağladığında da yanında senin gibi bir babası olacak ve onu koşulsuz şartsız seven bir sürü insan. Herkes biliyor gözünden düşen bir damla yaş için dünyayı yakacağını. Sen izin verir misin üzülmesine?" Dedi yine güç verircesine. 16 yılda Mirzaya en çok destek veren Selin olmuştu. Her koşulda arkasında durmuş, her konuda yardım etmişti. Mirza "vermem tabii ki de" dediğinde Selin gülümsedi ve "O zaman omektubu vermelisin. Arkasında durduğun sürece, kimse Nira'yı üzemez yakışıklı. biz hala neyi tartışıyoruz ki?" diyerek saçlarını karıştırdı Mirza'nın ve eğelendirmeye çalıştı, ardından "aşağıda ise, birazcık ayıp etmiş olabilirsin. Selim'in hatrına öyle davranmamalıydın" diyerek yalandan çattı kaşlarını.
Mirza deminki sözlere gülsede somurtuşuna geri döndü ve "dediklerini duydun Selin. Emin ol Selim'in hatrı olmasa bu evde durmasına bile izin vermezdim." Diyerek sinirini kustu.
Selin de cevap veremedi. Mirza kalktı ve dolabındaki saklı kasadan, 18 yazılı mektubu çıkardı. Hala kararsızdı. Selin ise yaptıklarını izliyordu. Mirza, Seline döndü ve elindeki mektubu sallayarak "bu mektubu okuyup benden, bana kalanları da isterse ne yapacağım. Çok saçma bu Selin. Bana kalan her şey ona acı verir. Kızımın, hayatını zehir etmesine izin veremem" diyerek gözlerini buluşturdu Selinle.
Selinde hak veriyordu aslında ama diyebilecek bir şey yoktu. Ortada bir kayıp ve son istekleri vardı.
Ve o kayıp bu insanların her şeyiydi.
"Bunu öyle düşünmemelisin Mirza. İstese de, üzerinden gelebileceğini düşündüğü için ister ve başa çıkmasını da bilir. Bu böyle bir durumda annenin kızına verebileceği en değerli ve tek şey. Fazlasını isteyeceğini sanmıyorum bile. Ayrıca üzülsede, sevinsede annesini tanımalı o da, değil mi?" Dedi Sorularını bitiremeyen Selin.
Artık karar vermişti Mirza. Başı ile onayladı Selini. Eliyle gel işareti yapıp odadan çıktı.
Niranın düzenlenen odasına girdi ve peluşlarının arasına koydu mektubu. İçinden düşündüğü tek şey "lütfen onu ağlatmasın" oldu. Selin ise kapıdan onu izliyordu. Mektubu bıraktı ve gözünde biriken damlayı silerek kapıya doğru ilerledi. Selin biliyordu Mirza'nın duygularını. Anlayabiliyordu da.
Destek amaçlı sarıldı Mirzaya içtenlikle. Mirzada sıkı sıkı sarılıp içini döktü hıçkırıklarıyla. İkiside rahatladığında ayrıldılar.
İlk konuşan Mirza oldu. "Sen getirmemişsin Allahtan o gevuru. Bir yabancıyı daha kaldıramazdım bu evde. Bize yakışan bizim grubumuzdakilerdi. Sizin katmaya çalıştığınız eller değildi!" Dedi yalandan kaşlarını çatarak. Selinde omuzuna vurup gülerek "kocama gevur deme hödük" diyerek merdivenlere ulaştı. Mirzada yerine gelen neşesi ile "hadi ama hepimiz kimin ne halt olduğunu bilmiyor muyuz?" Diyerek hem Seline cevap verdi hemde merdivende oldukları ve duyulması için sesini yükselttiğinden laf yerine ulaştı. (Esini sevmeyen bir Mirza!)
Aşağıya indiklerinde gülüyorlardı. Bunu gören Selim "keyifler yerine gelmiş bakıyorum" diyerek gülümsedi. Nira büyüdükçe Selim ve Mirza'nın arası iyice kızışıyordu. Aynı Mira varken olan gibi.
Bu yüzden Selim'in sesini duyan Mirza'nın yüzü asıldı. Bunu gören Selin, Mirzayı dürterek kendine getirdi. Onlar için günün devamı güzel geçecek gibiydi. Bir tek Selin'in eşi gelememişti. Bunu da sorun yapacaklarını sanmıyorum çünkü her konuda zıtlaşan Selim ve Mirza, konu Selin'in eşine geldiğinde hep birlik oluyorlardı. İki abi gibiydiler, bu da güzel gözüküyordu;)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PORTAKAL KOKULUM
Teen FictionHer güzel şeyin bir sonu vardır derler ya hani. İşte o son, yeni bir hayatın başlangıcı olacaktı. Nira, annesinden babasına kalan bir emanet. Daha 18 yaşında iken Niraya hamile kalmıştı annesi ve aynı anda beynindeki tümörü öğrenmişti. Aynı gün, bu...