Pk 1

238 34 47
                                    

16 yıl önce
(İlk 2 bölüm ana karakterimizin ailesi ile ilgilidir)

Her şeyi toplamıştım. Gidiyordum artık buradan. Neredeyse 3 yıl olmuştu buraya geleli. Geliş nedenimse belliydi. Hayatımın aşkı, planlanmadan oluşan çocuğumu aldırmamı ister diye korkuyordum. Sebebi ise beynimde oluşan tümördü.

Evet. Aşık olduğum adam, çocuğunu istemez diye korkmuştum. Benim sağlığıma öncelik verip, aldırmamı ister diye düşünüyordum hep.

Çok güzel bir ortamımız vardı. Selim, Selin, Mirza ve ben yani Mira. Üniversiteye başlayacaktık, Mirzayla birbirimizi deli gibi seviyorduk. Daha 18 yaşındaydık ve nasıl hatalar yapabileceğimizin farkında değildik. Yapmıştıkta. En büyüğünü de ben yapmıştım. Hamile olduğumu, hiçbirine söylemeden kaçmıştım. Elimde değildi korkuyordum. Bir yandan tedavi olup, diğer yandan çocuğumu doğurmak istiyordum. Bu yüzdende gitmek zorundaydım, yoksa izin vermezlerdi.

Ne kadar alçak bir hareket değil mi?

Şimdiyse, iki yaşındaki kızımla geri dönüyordum. Evet, tümörü o zaman yenmiştim ama maalesef yeniden nüksetmişti. Ya bugün, ya yarın bu dünyadan gidecektim. Korkuyordum, kızımı kabul etmezse, onsuz daha iyi tedavi olacağımı düşünüp onu sevmezse, ölümümün o nun yüzünden olduğunu düşünürse diye. Aslında her şeyi ile, çok iyi bir baba olurdu ve bu korkumun da boşa olduğunu ortaya çıkarırdı.

Korkum, hayatımı alıyordu benden. Kucağımda kızıl kafalımla bindim uçağa. Huysuzluğunun dinmesi beni rahatlatmıştı. Uçağa binmem tehlikeliydi evet, ama yanıma hemşiremi de almıştım. Zaten olacak şeyi biliyordum, kızımı sağ sağlim babasına teslim etmem yeterdi bana. Yolculuk başlıyordu. Umarım her şey güzel olur kızım adına.

~~~~

Uçak kalkmıştı. Mira, kızını uyutup hemşireye teslim etti ve ona mektup yazmaya koyuldu. Çok çabuk yenilmişti hastalığa. Yaptığı hatanın bedeli olarak görüyordu. Kızı adına mutluydu aslında. İçindeki ufacık korku bile, Mirza'nın kızını kabul etmeyeceğine inanmak istemiyordu. Başındaki ağrı git gide şiddetlensede, umursamadı. Zamanın geldiğini anlamıştı ama biraz daha sabretmesi, dayanması lazımdı. Uçak piste indi ve Mira, hemşiresi ve kızı ile eski evine doğru yola koyuldu.

Evine geldiğinde, eski anılar canlandı gözünde. Huzurla doldu vücudu. Hemşiresi ne yapacağını biliyordu aslında Mira'nın. Eve girdiler, her şey eskisi gibiydi. Evi hazırlatmıştı zaten kapıcıya. Kızını yatağına yatırdı ve hemşireye kızına göz kulak olmasını söyleyip evden çıktı.

Selimle, Selin'in evine gidecekti ilk. Mirza'nın yüzüne bakmaya korkuyordu. Onu yüz üstü bırakmıştı. Karşı villada oturdukları için, iki dakikada kapılarına varmıştı. Hüzün dolu bakışlarıyla zili çaldı ve açılmasını bekledi. Kapıyı Selin açtı. Şok olmuş şekilde Miraya baksada, özlemine yenik düşen kızgınlığını sineye çekti ve Miraya tüm gücüyle sarıldı.

Ayrıldıklarında Selin'in de Mira'nın da gözleri dolu doluydu. Selim ve Selin çocukluğuydu onun. Her anında yanında olurlardı. Selin ağzını açmış tam bir şey söyleyecekken, Selim girdi görüş alanına. Kimin geldiğine bakmak için kalkmıştı yerinden. Kapıda Mirayı görünce, nevri dönmüştü. Selimle daha farklı bağları vardı. Selin, daha çok süslü püslü olurdu ama Mira ve Selim hep pasaklı pasaklı top oynarlardı. Bu yüzden onca zaman sonra bir araya gelmek, ikisini de derinden etkilemiş oldu.

Selim hiç bir şey söylemeden sarıldı Miraya. Kendince haklı bi sebebi olmadan, kolay kolay bırakmazdı onları. Mira tutamadı kendini, ağlamaya başladı Selim'in omuzlarında. İkiside üç yılın özlemini giderircesine sarılmışlardı. Ayrıldıklarında ilk konuşan Mira oldu " ben... ben çok özür dilerim. İstemedim... gerçekten yapmak zorundaydım, izin vermezdiniz." Dedi.  Selim sorarcasına baktığında, sakin olmaya çalıştı. Selin oturmak için içeri geçmelerini söylediğinde, aralarındaki mesafe rahatsız ediciydi.

Hepsi kırgındı.

Oturmak için içeriye geçerken, başına giren sızı ile kalakaldı Mira. Evet geliyordu zamanı. Selin ve Selim, kırgınlıkla harmanlanmış hayret ile baktılar Miraya. Mira bir şey diyemeden bayılmıştı. İkiside şok olmuş bir şekilde Mirayı uyandırmaya çalışıyordu. Ama nafileydi. Selim hızla kucağına aldı Mirayı ve çıkışa doğru ilerledi. Selin kapıyı açtığında çıkmayı planlıyordu. Hepsi korkuyordu fakat kapıdaki şahıs, dahada korkutuyordu hepsini.

Mirza gelmişti...

Üç yıldır ölü gibi yaşayan, her gün buraya gelip camdan karşı evi izleyen Mirza.

Selimin kucağında Mirayı görmesiyle, özlem ve hayretle kalakaldı o da. Gözlerinin altı halka halkaydı, sanki yıllardır zar zor uyuyormuş gibi. Hepsi biliyordu sanki zamanın kısıtlı olduğunu ve hızla hareket ediyorlardı. Ama Aslında kimse bilmiyordu bayılmasının sebebini.

Bilirmişçesine aldı Mirza hızla Selimin kucağından Mirayı ve arabasına bindirdi. Hastaneye geldiklerinde, sedyeye yatırdılar ve Mirayı yanlarından aldılar. Her şey bir anda gelmişti başlarına. Sabah bilemezlerdi hiç böyle bir şeyin olacağını. Hepsi son 3 yılın en zor gününü yaşıyorlardı. Miranın gidişi, hepsini en derinden etkilemişti. Üstelik bir mektup yada bir mesaj bile bırakmamıştı.

Bekleme alanında hemşireyi beklediler bir süre. Sonunda hemşire, Selimin verdiği bilgilerle beynindeki tümörün nüksettiğini ve zamanın kısıtlı olduğunu söyledi. Nüksetmek! İyide hiç biri Miranın beyninde tümör olduğunu bilmiyordu. Yıkılmışlardı. Mirza, hemşireye yalvarmaya başladı sevdiğini görmek için. Doktor onaylayınca, odasına girdi Mirza. Oturdu hastane yatağına ve yıllarca okşamaya kıyamadı, portakal kokulu saçlarını okşamaya başladı. Bir yandan da ağlıyordu onu bulamadığı için, özür diliyordu yanında olamadığı için, neden gittin diye bağırmaktanda geri kalmıyordu. Gözlerini açtı yavaşça Mira. Sanki son açışı olduğunu bilircesine konuştu uzunca "Mirza. Her şey için çok özür dilerim. korkum, hayatımızı mahvetti.... kızım... kızımız evimde. Lütfen ona sahip çık. Bunu şimdi söylememem lazımdı. Özür dilerim... Çok özür dilerim sevgilim. Beni affet..." Dedi ve kapattı sonsuzluğa gözlerini. Odadaki monitördem yankılanmaya başlayan ve hiç durmadan devam eden seste kanıtlamıştı, son olduğunu. Mirza, bir kızı olduğunu öğrenmiş ama aynı zamanda da hayatının aşkını kaybetmişti kollarında.

Bağırmaya başladı ağlayarak "hayııııır!... olamaz Mira uyan, lütfen uyan Mira. Böyle bitemez. Lütfen gitme, daha yeni kavuştum sana. Miraaa! Bırakma beni, yapma. Dayanamam, yaşadığın sürece dayanırdım lütfen. Dönme, geri git ama yaşa Mira!" Diye haykırıyor ve saçlarını okşuyordu sevdiği kadının. Tekrardan haykırdı "yapmaaa! Bırakma beni lütfen! Affettim güzelim, uyan lütfen uyan! Ölme! Hayır. Hayır. Hayııır!" Diye haykırıyor, odaya girip onu çıkartmaya çalışan hemşireleri umursamadan sarılıyordu sevdiğine. Anlamıştı son görüşü olduğunu. Kendini Odadan çıkarmalarına izin verdi. Selimle Selinde ağlıyordu orada.

Mirza ise İçeri girerek Mirayı uyandırmaya çalışan doktorlara yalvarıyordu camlara vurarak. "Lütfen yaşatın onu. Daha yapacak çok şeyimiz var, lütfen"

Selim bir yandan kendini sakinleştirmeye, bir yandan Seline sarılmaya bir yandansa Mirzayı tutmaya çalışıyordu. Hepsi yıkılmıştı. Selin kapıyı açtığında, her şeyin eskisi gibi olacağını düşünmüştü. En yakınının geldiğini ve bir daha gitmeyeceğini düşünmüştü. Oysa bilmiyordu ki en yakın arkadaşının gitmek için geldiğini.

Bu acı hepsine büyük gelecekti...

PORTAKAL KOKULUM Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin