4.BÖLÜM - KORKU VE GÜVEN

5.6K 662 227
                                    


“Yüreğimin elinden tut, o daha yürümeyi yeni öğreniyor. Düşerse canı yanar. Biliyorum, düşecek, canı yanacak, üzülecek; ama en azından yanında olduğunu bilip, senin varlığına güvenip cesaretlenecek...”

-*-

Semih evinin önüne park etti arabasını. Yanında sessiz olan kadına dönüp, “Sera!” dedi birden bire.
“Efendim.”
“İstersen klinik ortamında yapalım. Sen iyi değilsin.”
Kadın adama döndü ve gülümsedi. “Semih, sen her kadının arzulayacağı bir adamsın. Yalan değil, evet iyi değilim. Böyle bir şey olmasaydı, yani kızımın hastalığı olmasaydı, seninle olmaktan, seninle bir birliktelik yaşamaktan mutluluk duyardım. Keşke hayatıma ilk sen girseydin. Keşke yüreğimdeki aşk kirlenmeden, senin temiz yüreğinle aşkı tanısaydım. Ama içimde aşkın, sevgin, sadakatin olduğu yerler o kadar harabe ki, toparlayamam. O yüzden de bu geceyi seninle isteyerek yaşıyorum.” Yutkundu, “Çünkü temiz bir aşkın bana hissettireceği o duyguyu merak ediyorum. Ama devamı olmayacak.”

“Ben sana ihanet etmem. Ben asla böyle biri değilim Sera.”
Gözlerini yumdu kadın, gözündeki yaşlara inat gülümsüyordu, gözlerini açıp adamın kehribar rengini anımsatan gözlerine baktı, “Biliyorum Semih, Allah kahretsin ki sen kusursuz bir adamsın. Sen hayatımda karşıma çıkan en doğru adamsın. Ama ben o kadın değilim.”
“Sen benim yüreğime doğru akan tek kadınsın. Keşke bunu görebilsen. Çünkü hayat çok kısa Sera ve bu hayat sen olursan anlamlı olacak.”

Sera bir şey demeden arabadan inip temiz havayı içine çekti. Adam da başını sağa sola sallayıp indi arabadan. Birlikte eve girdiklerinde Sera gördüğü manzara ile şaşkındı. Her yeri egzotik bir koku sarmıştı, mumlar, canlı hoş çiçekler...
“Mumları hangi ara yaktın?”
“Bunu düşünme. Hadi montunu ver.” Eve gelmeden Sinem ile Serdar’dan yardım istemiş, onlar her şeyi halletmişti. Neyseki böyle güzel, güvenebileceği dostları vardı.

Kadın montunu çıkarıp adama verdi. “Çok güzelmiş...” şömine de yanıyordu Allah’tan. Üşümüştü.
“Sıcak şarap?”
“Olur.”
“Hemen,” dedi gülümseyerek ve ikisine de sıcak şarap getirip, şöminenin önündeki minderlere oturdular. “Bu geceyi daha da özelleştirmemi ister misin?”

Kadın öncesinde de içtiği şarabın etkisi ile kahkaha attı, “Ha illa unutulmaz bir gece olacak diyorsun?”
Başını sağa sola salladı gülerek, “Hayır, bana aşık olman için tüm hünerlerimi sergiliyorum sadece,” dedi ve yandan gitarını alıp kadının gözünün içine baktı. “Bu şarkının sözlerini de müziğini de şuan yazıp, besteleyeceğim. Sadece sana özel.”
“Ooo... Ciddi misin?”

“Evet. Bak öyle bir hünerim de var,” deyip hafifçe eğildi, “Aşık oldun mu?” diye sordu muzipçe.
Bu sefer kadın daha çok güldü, “Hayır. Henüz sözleri duymadım çünkü. Oy piti piti, diye bir şarkı olmayacağı ne malum?”
“Peki. Sözleri iyi dinle o zaman.”
Gitarı çalmaya başladığında da sözlere girdiğinde de kadından bir an bile gözlerini ayırmamıştı.

“Yaranı yaram bilir, öyle sararım...
Derdini dert edinir, devanı ararım...
Bakışın uğruna dünyayı yakarım...
Yeterki gülümse, acın için ben ağlarım...

Bırak tutayım elini, bitsin ayazın...
Bırak tenin tenimde yansın...
Bırak kendini yüreğim sarsın...
Bırak inadı aşk bizi kuşatsın...

Sen benim son şansım,
İlk baharımsın...
Sen benim ilacım,
Bitmeyen yazımsın...
Sen çölümdeki su,
Gökyüzümdeki bulutsun...
Sen en imkansız olsan da,
Benim tek umudumsun...”
(Söz: Eda Hakverdi)

SAHRA ÇÖLÜ * İKİNCİ ŞANS SERİSİ IV  - FİNALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin