BEN GELDİM :)
Döndüm geldim bak, sana tüm cesaretimle...
Sardım korkularını bütün yüreğimle...
Güven artık bana, ne olur bir şans ver.
Susma karşımda bir tek söz söyle yeter...*0*
Semih eve çıkalı iki gün olmuştu ve gerçekten çok sıkılmıştı. Tüm gün ve gece annesi onu ilgisiyle bunaltmıştı. Telefonu eline alıp çevirirken, dışarıyı izliyordu. “Neden aramıyorsun be kızım ya?” diye sinirle söylendi. Dün kendi aramış ve müsait olmadığını, olur olmaz da döneceğini söylemişti. Ama bir türlü o dönüş gerçekleşmemişti.
“Oğlum, meyve soymamı ister misin?”
Semih ofladı, “Anne ben iyiyim. Çişimi de yapabiliyorum, meyvemi de soyabiliyorum, hatta kendi kendime yemek de yiyebiliyorum tam otuz yıldır!”“Ha gitmemi mi istiyorsun oğlum? Kovuyor musun beni?”
“Ya sabır!” dedi inleyerek. “Hayır anne istediğin kadar kalabilirsin, burası senin de evin ama, dakika başı bir şey sormasan. Ben acıktığımda yesem, mesela çişim geldiğinde kalkıp işesem, her dakika sormasan? Ya da meyveyi canım çektiğinde ben kalkıp yesem? Sende gidip kimin kaynı kimin üstüne atladı, kimin kızı hangi fırıncı ile evcilik oynadı, kim kime parmak attı tarzı programlarını izlesen nasıl olur? Bence gayet güzel bir anlaşma. Hadi odamda az yalnız kalmak istiyorum!”Kadın homurdanarak adamın odasından çıkmıştı ki kapı zili ile o tarafa doğru değiştirdi yönünü, ama hala homurdanıyordu. “Kimin kaynı kime atlamışmış. Sen ne anlarsın o programlardaki ince detaydan. Kadın kimlerin kimlerin yuvasını yaptı. Elli yaşındakileri bile evlendirdi.”
“Hayırdır senin evlilikte gözün var da biz mi bilmiyoruz?” diye içeriden bağırdı Semih. “Hayır özendi mi bu da bize nedir?”Kadın kapıyı açıp karşısındaki kadını görünce gözlerini devirdi, “Hah, bir sen eksiktin?”
Sera da bıkkın bir şekilde “Merhaba Fidan hanım, bende iyiyim. Bilhassa iki gün bekledim, belki evinize gitmişsinizdir dinlenmek için diye...” dedi sonra da sessiz bir şekilde, “Ama nerde,” diyerek ‘e’yi uzattı.
“Bu da beni kovma derdinde... Nedir yüküm onu da anlamadım!”Sera içeri girip ceketini çıkararak vestiyere astı ve bildiği odaya gitmek için merdivenlere yöneldi.
“Semih de odasında, odası da üst katta en sonda- diyeceğim ama maşallah kendi evi gibi biliyor her yeri,” diye kendi kendine konuşarak mutfağa yöneldi.
Sera kapıyı tıklatıp yavaşça açtı ve başını uzattı, “Girebilir miyim?”Semih gördüğü kişi ile hemen ayağa kalkmıştı, “Sera? Gi-gir tabi, hoşgeldin.”
“Sürpriz yapmak istedim.”
Semih elindeki telefonu sallayarak, “Dünden beri çok samimi olduk arkadaşla da bir türlü beklediğim isim çıkmadı ekranda,” dedi.
Sera mahcup bir şekilde gülümsemişti. Evet biliyordu, aramasını bekliyordu. Zaten dünden beri kendi de kendiyle savaş içindeydi. Ama bugün gelmek için güzel bir bahane-yani nedeni vardı. Hastasını merak etmiş, ziyaretine gelmişti, ne hoş bir neden. “Şey...”Semih gülerek onu kendine çekti ve dudağına ateşli bir öpücük bırakıp, “Ne şey? Şey ne?” dedi. “Tamam yorma kendini açıklamak için, geldin ya.”
“Şu öpücüklere de bir son mu versek?” diye uyarsa da yüzünde tatlı bir tebessüm vardı.
“Valla şu ifadenle çok da rahatsız olduğunu düşünemeyeceğim, kusura bakma,” dedi. “Ayrıca ben hasta ve sana muhtaç bir faniyim. Sonsuzluğum dudaklarındaki iksirde, hayat kaynağım yüreğin ve mutluluğum sadece bunlarda gizli,” dedi kızın gamzelerini okşayarak. “Çünkü onlar sen mutlu olduğunda dayanılmaz oluyorlar. Bende sen mutlu olduğunda çok ama çok daha mutlu oluyorum.”Sera bakışlarını kaçırdı, “Sen ressam değil, şair olmalısın.”
“Sende benim olmalısın ama bak olmuyor her istenilen.”
“Semih geldiğime pişman edeceksin.”
Semih kahkaha atarak onu kendine çekip sarıldı, “Sera sen beni doğduğuma pişman ediyorsun uzaklığınla, ben şikayet ediyor muyum?” sonra kızın yanaklarını okşadı, “Yeni resmimi görmek ister misin?”
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAHRA ÇÖLÜ * İKİNCİ ŞANS SERİSİ IV - FİNAL
RomanceBir yürek bir çok kez inanır karşısındakine... Ama bir kere aşık olur... Bir yürek binlerce kez şans verir kendine... Ama bir kere o çarpıntıya kapılır... Bir deniz... Bir çöl... Bir gün bir araya gelir Ve işte her şey de tam o anda başlar... Birbir...