Sen benim ömrümün ikinci baharısın...
Ama mutlulukla süren bir yolculuğun başlangıcısın...
Bundan sonra yanımdasın,
Her daim seninleyim...
Sen aşkın ilk, acıların son durağısın...-*-
Kadın valizlerini toplarken adamın onunla konuşma çabasıyla öfkelenmişti ve yaşadığı o öfke patlaması ile hışımla adama dönüp, yüzüne sert bir tokat attı. “Kes sesini Fatih!” diye bağırdı. “Kes!”
“Sena dinle önce. O kadın-”“O kadın ne Fatih ne? Sen bir kadını, çocuğuyla bu dünyanın insafına nasıl bırakırsın? Hadi bıraktın, yaptın öyle bir şerefsizlik!” dedi ellerini yumruk haline getirerek, “Sonra sırf evlendi diye neden huzurunu kaçırırsın? Sen ne adi, ne manyak bir insansın ve ben nasıl seni tanıyamamışım?” sonra alayla güldü, “Daha doğrusu nasıl üç maymunu oynadım bilmiyorum gerçekten?”
“Ben o çocuğu doğurduğunu bilmiyordum. Yalan söyledi bana. Aldıracağını söyledi. Kandırılan benim.”
Kadın inanamıyormuş gibi baktı, sonra da histerikli gibi bir kahkaha attı. “Ah canım benim. Seni kandırdı demek? Kıyamam.” Sonra birden bağırdı, “Lan orospu çocuğu, kadın o çocuğu tek başına mı yaptı? Gece eline o sikini alıp kendi kendine mi yaptı?” eliyle saçlarını geriye attı, “Ve sence ben kadının çocuğu doğurmasına mı takmış gibi görünüyorum? Beni bu kadar sığ, salak gördüğüne de inanmıyorum!” son kalan iki elbisesini de valize tıktı. “Fatih Sunay seni boşuyorum!” valizini alıp odadan çıkarken birden duraksayıp, adama döndü. “Birincisi yaprak dökümü gibi kıl dökmenden nefret ediyorum ve çok horluyorsun!” son sözünü de söyledikten sonra çocuklarını da alıp evden ayrıldı.***
Sahra iki kızla birlikte geldikleri alışveriş merkezinde azıcık gezmişti. En son bir oyuncakçıya geçirdi ikisini. “Şimdi sizinle bir anlaşma yapacağız minik cadılar,” dedi.
İkisi de sevinçle bakıyorlardı etraflarına, “Nedir?” diye soran Güneş’ti.
“Benim yirmi dakika sürecek işim var. Bu arada sizlerde ‘birer tane olmak’ şartıyla oyuncak seçin. Anlaştık mı?”
Alkışlayıp, mutlulukla “Anlaştık!” diye bağırmışlardı.
“Hadi bakalım,” dedi ve ikiliyi oyuncakçı da bırakıp, kendisi de biraz ötedeki başka bir mağazaya geçti.Ve işleri bitince birlikte üst kattaki yemek bölümüne geldiler. İki kız aynı anda “Pizza zamanı!” dediler ve her zamanki pizzacıya koştular. Karar vermeye çalışırlarken Sahra da Deniz’i aramıştı.
“Efendim meleğim.”
“Deniz, Güneş benimle. Haber vermek istedim.”
Deniz gözlerini yumdu, “Sahra... Seni çok sevdiğimi bu sabah söyledim mi sana?”“Evet,” diyerek kıkırdadı kadın. “Ama bir daha duymak güzeldi.”
“Ve iyi ki varsın meleklerimin meleği...”
“Ben şimdi onunla konuşacağım. Eve dönmeye ikna edeceğime inanıyorum. Yani bu akşam soframız yine dört kişilik olacak ve prenseslerimizle aynı çatıda uyuyacağız.”
“Beş, demek istedin her halde. Malum iki canlı olduğun için iki kişilik yiyen bir de o prenseslerin ve benim bir kraliçemiz var.”
“Deniz!” diye çıkıştı kadın. “Seni dürüm yapıp yerim akşam görürsün.”Adam derin bir nefes aldı. İşte tek sözü ile bütün bedenini yine ateşe vermişti, “Nasıl dürüm yapacaksın beni? Çikolatalı mı kremalı mı?”
“Yok canım. Ekstra acılı barbekü sosu süreceğim bir yerlerine. Nasıl güzel mi? Ateşli bence.”
Deniz kahkaha attı, “Çok yanar bir yerlerim o ateşle ama sonra. Kullanamazsın.”
“Edepsizsin!” dedi etrafına bakarak. “Burada, ulu orta beni konuşturduğun konuya bak! Hadi kapat!”“Tamam bebeğim, akşam konuşuruz. Öpüyorum beşinizi de.”
“Beşinci kim be?”
Deniz kahkaha attı, “Minik Sahra,” dedi an Sahra, “Kapat Deniz kapat!” diye inledi ve telefonu kapatıp kızların yanına gitti. Çok edepsizleşmişti son zamanlarda, ayıp ama... “Evet prensesler karar verdiniz mi?”
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAHRA ÇÖLÜ * İKİNCİ ŞANS SERİSİ IV - FİNAL
RomanceBir yürek bir çok kez inanır karşısındakine... Ama bir kere aşık olur... Bir yürek binlerce kez şans verir kendine... Ama bir kere o çarpıntıya kapılır... Bir deniz... Bir çöl... Bir gün bir araya gelir Ve işte her şey de tam o anda başlar... Birbir...