12. BÖLÜM - KIRMIZI ALARM

4.6K 596 146
                                    

Büyülüyorsun biliyor musun?
Bir bakışın ya da yakaladığım bir gülüş
Alıyor aklımı başımdan...
Yoldan da çıkarıyorsun,
Bir dokunuş, sıcak bir öpüş
Yetiyor beni benden almana...
Sarsıyorsun, deprem gibisin
Yerle bir ediyorsun...
Gelişin bayram bana,
Gelişin bahar, festival...
Her şeyinle ömrüme hoş geliyorsun...

-*-

Vildan kapıda gördüğü kişi ile yutkundu. Şimdi boku yemişlerdi işte. “Babaanneciğim bu ne sürpriz böyle,” dedi yapmacık bir sevinçle.
“Hadi oradan, anasının kızı. Komşular facubok mu her ne boksa ondan göstermese torunumun evleneceğini bile bilmeyecektim,” deyip içeri girdi.
O sırada Fidan hanım da gelmişti kapıya, “Anne?”

Kadın kaşlarını çattı, “Anneymiş! Pazardaki hıyara bile daha çok kıymet gösteren gelin de buradaymış.” Elini ‘boşver’ der gibi salladı, “Sen bana Hamide diye ismimle seslen, belki o zaman az hürmet görürüm. Anneniz olarak çok da bir halt görmedik sizden.”
“Anne o nasıl laf? Aa aşk olsun.”
“Hamdi’nin evleneceğini neden ben mahallenin domates tiplisi Bahriye’den öğreniyorum. Cibilliyetsiz kadın. Gözüme gözüme soktu facuboktaki fotoğrafları. Yazıklar olsun.”

“Anne birincisi onun adı Hamdi değil, Deniz. İkincisi gençler öyle kendi aralarında ufak bir tören yapacaklar. O yüzden seni taa köyden buraya yormak istemedik bunun için. Malum uçağa binmiyorsun, otobüs yolculuğu da yapamıyor-”
“Eh! Neyse ne, geldik işte. Benim Hamdi torunum evlenecek de ben gelemeyeceğim. Hah! Sen şuna ‘senin çeneni dinlememek için çağırmadım’ desene.” Sonra Vildan’a baktı, “Biz anneni istemeye gittiğimizde babası bavulunu bile hazırlamıştı. Ailesi bile nasıl bezmişse.”

Vildan kıkırdadı. Kırk yıldır bu masalı dinliyorlardı. “Biliyorum babaanneciğim. Hatta sen ‘Allah’ demişsin, dedem ‘verdim gitti’ demiş.”
“Öyle oldu. Ben belki ‘Allah belanızı-”
“Aaa anne yeter ama,” dedi Fidan hanım oflayarak.
Hamide hanım arkasına yaslandı, “Neyse Hamide kızım bana bir kahve yap da kendime geleyim.”
Vildan gözlerini devirdi, “Babaanne, benim adım Hamide değil, Vildan. Kardeşim de Hamdi değil, Deniz. İkizim de Hamit değil, Giray. Aaa!”

“Hadisin oradan. Ben senin adını Hamide koydum da anan olacak kadın gidip Vildan yazdırdı. Sonra da hep ağladın zaten. Adın ağır geldi. Ama Hamide olsaydı pamuk gibi kız olurdun. Şimdi gittin anana çektin, cazgır oldun.” Sonra yüzünü buruşturdu, “İyi kocan seni boşamadı.”
Vildan ofladı. “Yani senin adınla dolduracaktın evimizi.”
Hamide hanım yüzünü buruşturdu, “Bakın Semih’e, dedenizin ismini koyduk ona, ne kadar efendi, sanatçı, edepli bir adam oldu. Sizin gibi zıpır değil.”

Vildan “Öyle miii?” diyerek elini beline koydu. “Yalnız dedemin seni evlenmeden hamile bıraktığını bilmiyorduk.”
“Ne edepsizsiniz siz. Ne münasebet. Bizim zamanımızda nikahtan önce gelini mi görebilirdi damat?”
“Ah ah, kime çekti bu küçük kardeşim Semih acaba da, kızı hamile bırakmış!” dedi meydan okuyan bir edayla.
“Ne?” diyerek yerinde sıçradı kadın. “Fidan! Ne diyor senin bu zıpır kızın? Semih kimi hamile bırakmış?”

Fidan kızına ‘Tüü’ yaparken, kadına da “Anneciğim o olay tam olarak öyle değil aslında,” diye açıklama yapmaya çalışıyordu.
“Babaanneciğim, tam da öyle. Üstelik de evlenmeyeceklermiş. Öyle free takılacaklar.”
“Feri, nedir? Feri de Fidan! Bak bu çocuk sana çekmiş ben sana söyleyim. Edepsiz edepsiz çıktı.”
Fidan hanım “Aaa!” diye bağırırken, Vildan köşesine çekilip annesi ile babaannesinin kavgasını zevkle izledi. “Anne aşk olsun edepsiz miyim ben?”

SAHRA ÇÖLÜ * İKİNCİ ŞANS SERİSİ IV  - FİNALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin