Bir masalın daha sonuna geldik... Bu yolda bana eşlik eden herkese teşekkür ederim. Devam eden ve yeni başlayacak yolculuklarda görüşmek dileği ile... SAHRA ÇÖLÜ'nden herkese ELVEDA...
***
Mutluluğa giden son otobüse iki biletim var,
Biri sana biri bana...
Tüm yol izleyeceğim gözlerini,
Benim eserim olan gülüşlerini...
Hadi tut ellerimi sevgilim...
Yolculuğumuz başladı,
Mutluluk başlar az sonra...
Kaçırmayalım hiçbir saniyesini...
YILLAR SONRA...
Genç kız asansörle yukarı sabırsızca çıkarken öndeki çocuğun kamerasının ekranında kendini gördü ve kaşlarını çattı önce, resmen onu çekiyordu. Yine telefonun ekranında gördüğü çocuk sırıtınca kız da ona dil uzattı. Çocuk da ona dil uzatmıştı. Kız ona nanik yapınca genç delikanlı kahkaha atmış ve arkasına bakmıştı.“Dil uzatınca daha tatlı oldun,” dedi ve videoyu durdurmadan önce bir iki fotoğrafını çekti kızın.
“Bi siktirip gitsene!” diye çemkiren kızla çocuğun ağzı açık kalmıştı. Asansör durunca kız adamı itekleyip çıktı. “Delilerle sapıklara kalmıştım sanki ben.”
Genç çocuk da o katta inmiş, “Sapık demesek,” dedi kıza yetişerek. “Ben Boran.”
“Ne yapayım?”“Sen de adını söyleyebilirsin.”
“Siktir git! Oldu mu?”
“Çok seksi bir ismin var. Olmazsa ben sana aşkım, bebeğim derim.”
“Bende sana müstakbel merhum derim Boran! Nasıl iyi mi?” diyen öfkeli sese dönen ikiliden ilk konuşan Boran oldu.“Semih bey? Nasılsınız?”
Semih elini cebine koydu, “Kızıma asılmadan hemen önce gayet iyiydim Boran, asıl şimdi sen söyle, sen nasılsın?” bir Seren’e bakıyordu bir genç delikanlıya.
Boran yutkundu ve kendisi de o an bir kaşlarını alayla kaldıran kıza bir adama baktı. Harika... Hocasının kızı çıkmıştı. “Valla ne desem yalan olur. Ne siz sorun ne ben söyleyim nasıl olduğumu. Öyle kalsın bence.”“Harika! O halde sınıfa!” dedi çocuğa karşıyı göstererek.
Boran kıza baktı ve ağlamaklı bir sesle şarkı söyleyerek uzaklaştı.
“Vay be vay!
Vay be vay!
Ben böyle şansın ta içine-“ diyordu ki Semih’in bakışlarıyla “Saygılar hocam!” dedi başını eğip. Sonra arkasını dönüp sınıfa giderken “Ben böyle şansın içine tükürürüm vay be!” diye devam etti şarkıya.***
Güneş önünde duran arabanın kapısını açıp bindi ve genç adamın yanaklarından öptü, “Nasılsın canım?” dedi.
Furkan gaza basıp direksiyonu sola kırdı, “İyiyim güzelim, sen nasılsın? Nasıl çıkabildin evden. Bir an geliyorum, dediğinde şaşırmadım değil.”
Kız kıkırdadı, “Sorma Sahra teyzeyle babam sabah oynaşma faslındayken aradan kaçtım. Bu arada babam çok şüpheleniyor, neyseki Sahra teyze onu oyalıyor.”Furkan ofladı, “İsim veriyor mu şüphelenirken, yoksa x-y kişisi üzerinden denklem kurup, bulmaya mı çalışıyor?”
“Valla bilmiyorum. Şimdilik isim vermedi.”
“Bak Güneş, valla sabrımın sonundayım. Zaten ilk gördüğümde dik dik bakıp, ‘sizi hiç kimselere vermeyeceğim’ dediği an başlamıştı o savaş, şimdi karşısına geçip zaferimi gözlerine sokasım var, söyle zorlatmasın,” dedi sinirle başını yana çevirerek.
“Ya Furkan azıcık daha.”“Okul dedin, bitti Güneş. Daha neyi bekliyoruz? Zaten o ergen erkek kardeşlerin ayrı bir olaylar. İkisinin kafasını birbirine çarpıştırıp, bayıltasım var. Nereye gitsek sülük gibi yapışıyor peşime. Artist!”
Güneş kahkaha atmıştı. Sevdiği adam çok aksiydi, fazla ciddiydi, ama onu böyle seviyordu. “Annen nasıl?”
“Ah iyi, Yusuf abiyle yurt dışındaki bir toplantıya gittiler.” Sonra sırıttı, “Toplantı bahane, onların derdi evdeki kalabalık.” Kıza bakıp göz kırpınca Güneş gözlerini devirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAHRA ÇÖLÜ * İKİNCİ ŞANS SERİSİ IV - FİNAL
Lãng mạnBir yürek bir çok kez inanır karşısındakine... Ama bir kere aşık olur... Bir yürek binlerce kez şans verir kendine... Ama bir kere o çarpıntıya kapılır... Bir deniz... Bir çöl... Bir gün bir araya gelir Ve işte her şey de tam o anda başlar... Birbir...