15. BÖLÜM - SAHRA ÇÖLÜ

4K 558 138
                                    

Sahra ile Deniz bindikleri uçakta birbirlerine bakıyor, arada gülümsüyor ve aynı ateşi düşündüklerinden bakışlarını kaçıyor, Deniz of çekerken Sahra kıkırdıyordu.
“Çok gülüyorsunuz sayın Soykan, bu kalkan uçağın bir de inişi var, biliyorsunuzdur umarım,” dedi Deniz elini kadının bacağına atarak.


Sahra hemen tutmuştu o eli, “Edepsizleşme Deniz, uçaktayız. Biri görecek Allah aşkına.”
“Görmez kimse. Hem biz balayında olan ateşli bir çiftiz,” derken kadına bakıp göz kırptı. “Ya baksana.”
“Efendim canım.”
“Canını yiyim senin,” dedi dudağına küçük bir öpücük kondurup. “Sen hamile değil misin? Lavaboya gidip azıcık kussana.”

“Yok artık Deniz ya. Az sonra ineceğiz. Sabret azıcık.”
Deniz kadına eğilip, “Yani az zamanımız kaldı diyorsun. Hadi git o zaman, bekleme yapma...” dedi gülerek.
“Deniz sabredemiyor musun? Aa rezil edecek bizi tüm yolculara.”
“Ya saçmalama bebeğim ya, önemli olan adrenalin yaşamak. Uçakta, lavaboda, yakalanma korkusuyla-”
“Ve ahlaksızca... Saçmalama ya.”

Ve bu kavganın sonunda nihayet uçak havaalanına inmişti. Onları çöldeki çadır otele götürecek safari arabası kapıdaydı. Şoför kendi dillerinde onlara “Hoşgeldin,” deyip kadına bir buket çiçek uzattı.
Sahra çiçeğe bayılmıştı, egzotik ve hiç görmediği türden çiçekler gerçekten büyüleyiciydi. Kadının koklaması ve ardından hoş sesler çıkarması ile Deniz onu kendine çekip, “Daha fazla altımda çıkardığın sesleri çıkarırsan, seni herkesin ortasında- anladın bence...” dediğinde Sahra şaşkın bakışlarını adama dikmişti.

“Deniz, evlilik sana yaramadı ha, bildiğin edepsiz oldun.”
Deniz gözlüğünü takıp, arabaya bindi. Kadını da çekiştirerek bindirdikten sonra, İngilizce ile adama “Gidelim,” dedi. Sonra kucağındaki çiçekleri sarmalayan kadına ters ters baktı, “Sanki biz hiç çiçek almadık hanımefendiye.”
“Bunlardan almadın.”

Deniz inanamıyormuş gibi sinirle güldü. Sahra çiçekleri burnuna götürüp, koklarken önce gözlerini yumdu sonra da açıp adama çapkınca göz kırpınca Deniz onu kendine çekti ve dudaklarına yapıştı.
Yaklaşık dört saatlik bir yolculuk sonunda çölün ortasındaki muhteşem otele ulaşmışlardı. Daha araba tam durmadan ayağa kalkıp etrafa hayranlıkla bakan Sahra, neredeyse çığlık atacaktı. “Aşkım burası muhteşem.”

Deniz arabadan atlayıp, kadını da kucağına alarak indirmişti. Serbest kalmasına fırsat vermeden kollarına hapsetti onu, “Adını aldığın yakıcı çölün içinde seninle günlerce sınırsız bir şekilde yanacağım sevgilim. Hayatıma hoşgeldin Sahra çölüm. Deniz’in senin çölünün okyanusundur bundan sonra.”
Kadın ona sıkıca sarıldı, “Seni çok seviyorum okyanusum. En derin sevdam.”
Ve birlikte çadırların olduğu bölüme geçtiler.

***

“Şimdi küçük çingeneler, ilk kural: Benim sevgili nişanlım,” Seren’e baktı, “Yani senin annen,” sonra da Güneş ile Serap’a çevirdi bakışlarını, “Sizin de yengeniz oluyor, o hamile, bu konuda anlaştık mı?”
Seren heyecanla başını aşağı yukarı sallarken, Güneş işe Serap birbirlerine baktılar önce, sonra Güneş elini beline koydu, “Amca siz evli değilsiniz ki amca, nasıl hamile oluyor ki?”
Semih kafasını kaşıdı, “Şimdi o şöyle oluyor Güneşçiğim...”
“Nasıl oluyor amca?”

“Bu kadar küçük burnumuzu her şeye sokmuyoruz. Hadi şimdi herkes görevinin başına. Seren sen sofraya bu tabakları güzelce diziyorsun. Güneş zeytin ve peynirler sende. Serap sende bardakları ve portakal suyu sürahisini getiriyorsun. Hadi kızlar, çok işimiz var.”
Kapı pervazına yaslanan Sera kızların yemek odasına gitmesiyle ağır ağır alkışladı. “Valla pes!”
Birden arkasını dönen Semih, kadını görmesiyle kocaman gülümsedi, “Sevgilim günaydın.”

SAHRA ÇÖLÜ * İKİNCİ ŞANS SERİSİ IV  - FİNALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin