2.BÖLÜM - MAVİ BİR GÖKYÜZÜ

6.2K 670 233
                                    

Dün yoğun bir gündü, o yüzden hazırda olan bir bölüm paylaşmak istedim :)

-*-
“Mavi bir gökyüzüydü umutlu bir sabah. Seni gördüm ve işte dedim, yeniden doğdu aşk...”

***
Deniz elindeki bira şişesinden birini adama uzattı. Bütün gün kadının telefonuna bakıp durmuştu. Öğretmeninin açtığı gruptan bulmuştu numarasını. Profilde kızıyla fotoğrafı vardı. O kadar güzeldi ki, bakmalara doyamamıştı.
“Sen evde bira bulunduruyor musun?” dedi Semih kaşlarını çatarak. “Kızının bu tarz şeyleri görmemesi lazım.”

“Sitenin marketinden şimdi getirttim. Ayrıca onun önünde içmiyorum. Ben sırf kızım beni görüp, ‘bu ne baba?’ diye sormasın diye Ela hamileyken sigarayı bıraktım biliyorsun.” Sonra alayla güldü, “Birde annesine bak.”
“Tamam o konulara girmiyoruz.”
“Düşününce deliriyorum. Ben kızıma örnek bir baba olmak için bu kadar çabalarken, annesinin onu düşünmemesi beni delirtiyor. Bu saçma değil mi? Bir anne kızını nasıl düşünmez?”

Semih başını salladı, “Neyse bırakalım da şu saçma kadını, sen şimdi yeni hayatından söz et. Kısaca sizi dinliyorum bay veli avcısı.”
Deniz kaşlarını çatıp, yüzünü buruşturdu, “Ben veli avcısı değilim Semih. Saçmalayıp durma. Evet çok hoş kadın ve yine kabul evet çok etkilendim. Hatta çok daha fazlası da var. Ama kadının kocasından neden boşandığını, nasıl bir yarayla o günleri atlattığını bilmiyorum. Açıkçası da bu beni korkuttu. Yani ya kimseye güveni yoksa, ya bu tarz şeylere set çekmişse, en kötüsü de yeni bir ilişki istemiyorsa?” derin bir nefes alıp verdi, “Şuan bu düşüncelerle boğuşuyorum. Yani bir kaç gün öncesine kadar, hatta bugüne kadar onu etkilemek için saçma salak şeyler yaptım. Ama şuan deli gibi korkuyorum.”

Semih kafasını kaşıdı, “Haklısın. Bu tarz defterler yara almadan ne yazık ki kapanmıyor. Ama bir de şu yönden düşün derim. Ya sen onun yaralarını sararsan? Ya ona çok iyi gelirsen? Bence vazgeçmeden önce dene.”
“Diyorsun?” dedi genç adam gülümseyerek.
“Kesinlikle.”
“Ee seni dinleyelim şimdi de. Doktor ne dedi? Nasıl bir tedavi uygulayacaklarmış.”

İşte Semih’in en çok canını sıkan şey buydu. Kendi romantik bir sanatçıydı. Ressamdı, daha da önemlisi evliliğin kutsallığına inanan biriydi. “Michelle’le neden ayrıldığımızı biliyorsun. Çocuk istemiyordu, evliliğe tutsaklık gibi bakıyordu. Bende tam tersiydim. Ama şimdi...” ofladı, “Bilmiyorum Deniz çok karışığım.”
“Abi seni anlıyorum. Kabul çocuk bu dünyadaki en anlamlı varlıklardan biri. Ona sahip olunca geriye kalan her şey anlamsızlaşıyor. Ama bir de şu yönden düşün, tedavi olmazsan ve yarın öbür gün bir kadına aşık olursan ne olacak? En önemlisi erkekliğini kaybedersen zaten çocuğun hiç olmayacak. Çocuğu geçtim, hayatında belki bir daha hiçbir kadın olmayacak.”

“Ben tedavi olmayacağım demiyorum Deniz. Elbette tedaviyi olacağım. Dediğin gibi aşık olur da evlenirsem o kadına verebileceğim hiçbir şeyimin kalmamasını istemem. Kalp bir erkeğin aşk için savaşıysa, sekste kalesidir. Kalen yoksa savaşmanın bir anlamı olmaz.” Derin bir nefes alıp verdi, eliyle sakallarını ovuşturdu.
“Ee o zaman, neden erteliyorsun?”
“Çünkü önce çocuk sahibi olacağım.”
“Ne?” dedi yüzünü buruşturarak. “Kimden? Nasıl?”

“Kimden bilmiyorum ama doğal yollarla olacağı kesin.” Hafifçe eğildi, “Deniz ben klinik ortamında, dondurulmuş hücrelerimle yapılacak bir çocuk istemiyorum. Bu çok duygusuz.”
“Ben bir şey anlamadım. Hayatında kimse yok. Sen tek gecelik ilişkide yaşamazsın. Nasıl olacak?”
Semih başını aşağı yukarı salladı, “Gerekirse taşıyıcı anne bulacağım, ama son tercihim o olacak. Bilmiyorum, şimdi düşünmedim. Aşık olarak olmasıydı hayalim, aşık olduğum kadından... Yani Deniz ben hiç böyle hayal etmedim.”

SAHRA ÇÖLÜ * İKİNCİ ŞANS SERİSİ IV  - FİNALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin