ve romantik bi bölüm sizlerle...
---
Sen insafsız bir avcı, ben ise gözlerinin içine bakan kurbandım. Senin gözlerin ateş etti, ben kalbimden vuruldum. Senin sözlerindi alev alan, ben ateşinle sustum...Deniz içeri giren kadının üzerinden ceketini alırken arkadan eğilip, yanağını öpünce Sahra’nın elleri titredi. Adamın ise tüm bedeninde depremler oluyordu.
İkisi de konuşmadan mutfağa geçtiler. Kadın etrafına bakınıp, “Yardım edebileceğim bir şey var mı?” diye sorunca adam yüzünü buruşturup gülerek baktı.“Yine ba-yani bir şeylere dalıp elini kesmene dayanamam.”
“Çok adisin biliyorsun değil mi?” diye yalancı bir sinirle sordu kadın.
Adam kahkaha attı, “Evet, Sinem sık sık söyler.”
“İyi tek değilmişim.”Deniz ekmekleri de masaya koydu, “Sen otur, her şey hazır zaten. Ben yumurtayı yapıp geliyorum. Soğumasın diye sona bıraktım.”
Kadın haşlanmış yumurtaları küp küp kesip dizdiği tavaya bakıp, “Bu ne?” diye sordu.
“Kendi tarifim. Bayılacaksın. Baharatlı, karışık yumurta. Şimdi bunun arasına patates, sucuk ve salamları atıp, pişireceğim.” Sonra kulağına eğildi, “Tarifini asla vermem.”“Ya çok beğenirsem?” dedi gözlerini kısarak. “Yine vermez misin?”
“Vermem.” Bir an sustu, ikisi de göz gözeydiler, “Ama bir ömür sana her istediğinde yaparım.” Kafasını utanarak kaşırken gülümsüyordu ve hemen önüne dönüp işine odaklandı.
Sahra da daha fazla adamın yanında durmayıp, yerine oturdu. Bir ömürlük söz mü vermişti şimdi bu adam ona? Aman Allah’ım, ölebilirdi.On dakika sonra adam yumurta ile birlikte masaya gelmiş, servisi de büyük bir ustalıkla hallettikten sonra, kendi de kadının tam karşısında oturmuştu.
“Güneş erken gitti her halde.”
“Evet. Bugün annesi gelip aldı.” Sıkıntısı sesine yansımıştı.
Sahra bir an adama baktı. Ne yani sabah annesi bu evde miydi? Aman ne güzel... Kıskanmış mıydı? Hemde çok... “Sinem götürüyor sanıyordum,” derken umursamaz bir tavır takınmaya çalıştı, ne kadar başarılı olduğuysa muammaydı.“Evet, normalde öyle de bu hafta planı var her halde bilmiyorum. Erken aldı. Bende kapıda görünce şaşırdım.”
-Bir de haber vermeden gelmiş. Hey maşallah! Nasıl açılmıştı o kapı acaba? Üstsüz müydü? Ya da Allah korusun altsız? “Anladım,” dedi sadece. Çok konuşamamıştı.
Deniz kadının ses tonu ile başını kaldırıp, ona baktı. “Sahra, rahatsız olunacak bir durum farkındayım, hoşlanmadığını da ses tonundan anladım, ama bir daha tekrarlanacağını sanmıyorum. En azından bu konudaki rahatsızlığımı açık açık belirttim.”“Rahatsız olmadım Deniz, nereden çıkardın bunu? Ayrıca Serap’ı da dedesinin işi olunca babası gelip alıyor.”
Deniz kaşlarını havalandırdı, “Hımm... Ne tatlı.” Sakalını kaşıdı.
“Ne oldu?” Sahra’nın adamın onu kıskanması hoşuna gitmişti, çünkü öncesinde hiç bu duyguyu yaşamamıştı.
“Yok bir şey...” dedi önce, sonra önündeki yemekten bir çatal alıp ağzına attıktan sonra “Ya da var bir şey,” diye birden bire söylendi, “Yani o gelmese olmuyor mu? Yani ne bileyim, kuzeni, kardeşi falan gelip alamıyor mu?” kadının hafif gülümsemesi ile kafasını kaşıdı, utanmıştı. “Ya bak biliyorum, ikimizin de çocukları var, elbette onlarla yüz yüze geleceğimiz zamanlar olacak, bu kaçınılmaz. Hiç yok, olmaz gibi bir durum imkansız olsa da, bunu en aza indirsek olmaz mı?”Öyle bir bakıyordu ki kadına Sahra o bakışların tesiriyle şuan adam ‘çıkar kalbini bana ver’ dese, elindeki bıçağı kalbine saplayıp, onu oyarak oradan çıkarabilecek durumdaydı. Aşk bu muydu? Aşık bir adamın bakışları bu kadar mı etkiliydi? Tutku, arzu... Bir adamın ona bu denli hayranlıkla bakması, bu tarz bir isteğe, saygıya aç olduğu için mi hoşuna gidiyordu, yoksa kitaplarda okuduğu o aşk bütün iliklerine çoktan yayılmış mıydı? Bunun sorusunun cevabıyla uğraşamayacaktı. Her ne ise, sonsuza kadar sürmesini diledi sadece.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAHRA ÇÖLÜ * İKİNCİ ŞANS SERİSİ IV - FİNAL
RomanceBir yürek bir çok kez inanır karşısındakine... Ama bir kere aşık olur... Bir yürek binlerce kez şans verir kendine... Ama bir kere o çarpıntıya kapılır... Bir deniz... Bir çöl... Bir gün bir araya gelir Ve işte her şey de tam o anda başlar... Birbir...