Dilan HEZDAR...

211 19 9
                                    

Dilan elindeki masaya bağlı kelepçeye, başında ona doğru yansıtılan odayı pek aydınlatmayan avizeye ve odanın görünmesini sağlayan fakat arka camın görünmediği boş sorgu odasını incelerken kapı sertçe açıldı ve içeri Ömer girerek Dilan'ın karşısında ki yerini aldı ve masanın üzerinde ki dosyaya bakarak konuştu;
"Evet, Dilan HEZDAR. 1991 (21 yaşında, kitap 2012 yılına göre yazılıyor. Bu bilgi biraz geç oldu ama😕) Ağrı Diyadin doğumlu. 4 yıldır dağlar-"

"Hayırdır komutan, bu ciddiyet ne?"

Ömer dosyadan bakışlarını yavaşça kaldırarak Dlan'ın üzerine dikti. Ve o düşünceler yine aklında rüzgarlar estirmeye başladı
Dilan sığınağın en iyi dövüşçü ve nişancısı...
O Azer başkandan sonra gelen kişi...
Yasemin...
Sığınak...

Ömer düşüncelerinden sıyrılarak, ondan cevap bekleyen Dilan'a döndü;
"Farkında mısın bilmiyorum ama şuan sorgudasın. Ve yüksek ihtimal bu genç yaşını heba edecek, hiçte basit olmayan bir ceza alacaksın İHANETTEN" dedi son kelimenin üzerine vurgu yaparak

Dilan hafif sırıtarak masanın üstünden Ömer'e yaklaştı ve fısıldayarak konuştu;
"Ben olsam, beni tutuklamam"

"Hah! O niyeymiş"

İçeri giren askerle Ömer Dilan'ın üzerinden gözlerini çekti ve kapıya baktı.
"Komutanım az önce sizin adınıza bir paket geldi ve acil olduğu söylendi"

"Kimden?"

"Bilmiyoruz yüzbaşım"

"Sormadınız mı?"

"Paket bırakılmış ve gidilmiş, kontrolden geçirildi, patlayıcı kesici vs yok"

Ömer askere baş sallayarak Dilan'a döndüğünde Dilan'ın kendisine gülerek baktığını gördü;
"Senin işin mı bu?"

Dilan omzunu silkmekle yetindi Ömer'e bakmayarak.

"Sen burda dur" dedi askere ve çıktı sorgu odasından.

👀

Ömer odasına geldiğinde gelen pakete baktı. Üzerinde isim veya acil notu hariç hiçbirşey yazmıyordu.
Merakla açtı paketi ve içinden CD düştü masaya.
Ömer sandalyeye oturarak hızla bilgisayara taktı CD yi ve karşısına çıkan videoyu başlattı.

🇹🇷🇹🇷🇹🇷

"Amacın ne?" diyerek Dilan'a doğru eğildi Ömer

Dilan tepesinde ona doğru eğilen ve yukardan bakan komutana yavaşça döndü. Zaten komutanın boyu uzun birde yukarıdan bakınca Dilan daha da aşşağıdan bakıyor ve bu durum boynunu ağrıtıyor, sinirini bozuyor ama umursamadı.
"Komutan ben sana dürüstlükle geldim. Sen benden emin olmadın. Hain gözüyle baktın bana. Eyvallah sıkıntı değil. O videoyuda sana izletmemin sebebi beni bırakman için. Sadece 1 hafta! 1 hafta için de o videodan daha çok delil olmuş olacak elinde. Haftaya bugün eğer başarmamış olsam yerim belli, herşeyi biliyorsun. Yakalarsın. O video onları bitirmek için yetmez. Son bir hamlem kaldı. Sal beni, izin ver yapayım. İntikamımı alayım. Sonra ben gelip 1 hafta sonra teslim olacağım söz veriyorum"

"Sana güvenmediği mi nerden çıkarttın"

Dilan güldü Ömer'in bu cümlesine. Ama mutluluk gülüşü değil, kırgınlıktı...

"Ah be komutan! Sen tek benı tanıyorsun sanıyorsun ama yanılıyorsun. Ben gözlerinden anladım benım hakkımda şüpheye düştüğünden. Olsun. Sende haklısın. Ne de olsa vatan hainiyim. Ama ben doğruları gördüm komutan. Yanlışı seçmeye de niyetım yok artık. Hatta şuan o gözler bana pişmanlıkla bakıyor." dedi ve ufak ama kırık bir gülümseme peyda oldu Dilan'ın yüzünde
Ömer ise gözlerini kaçırdı doğruldu ve hızla kapıyı açıp gitti...

Bana olan güvensizliğin, şuan gidişin kadar koymamıştı be komutan...

🇹🇷🇹🇷🇹🇷🇹🇷

Kısa süre sonra içeri Cihan gelmişti;
"Yüzbaşımı hiç anlamıyorum. Yahu sen teröristsin. Yakında başına bela açacak valla"

"Asker sen Yasemin'e güveniyor musun?"

"Evet"

"Sen nasıl benım gibi teröristin getirdiği kıza böyle tereddütsüz güveniyorum diyebiliyorsan, komutan da bana karşı öyle... Yanı öyleydi...!" dedi Dilan son cümlede kısılan sesiyle

"Neyse hadi kalk da şu iki kağıdı imzala, sonra çık"

"Birinci kağıt anladım, ifade kağıdım. Ikı ne?"

"Sözleşme gibi birşey, 1 haftaya dair. Kısacası bize çalışıyor gibi gözükeceksin üst mertebelere"

"Size mı çalışacağım? Ben intikamımı almak için yapıyorum. Birilerine çalışmak için değil!"

"İntikamını almak istiyor musun?" Odayı dolduran Ömer'in sesiyle ıkısıde kapıya döndü. Ömer sözleşmeyı işaret ederek konuştu;
"İntikamını almak istiyorsan imzala. Benim seni elini kolunu sallaya sallaya burdan çıkaracağımı mı sanıyordun. 7 gün sonra saat tam 17: 25 de burada olacaksın. Ha olmam dersen ben olduğun yerden gelip almasını bilirim."

Dilan Ömer'e olan sert bakışlarını çekip tereddüt etmeden hızla imzaladı kağıtları ve ayağa kalktı, Ömer'in yanından geçerken Ömer Dilan'ın kolunu tuttu ve diğer elini kaldırıp avucunu açtığında, parmaklarının arasında tek bir melek kanadı olan ince zincirli güzel bir kolye sallandı;
"Bu kolyeyi takmanı istiyorum"

"Hayırdır komutan?" dedi Dilan tek kaşını kaldırarak

"İçinde çip var. Bu şekilde nerde olduğunu kolayca anlayabileceğiz"

"Dilan Ömer'in elinden hırsla aldı kolyeyi ve takmaya çalıştı.

Bende başka birşey bekliyorum. Ulan Dilan Allah aşkına bu komutan ! Saçmaladın iyice
Ruhu yok be bunun

Öfkeli olduğu için takmayı başaramayan Dilan'a göz devirdi Ömer ve kolyeyi tuttu;
"Ben takarım"

"İstemez!"

"Dilan inat etme. Beceremediğini görüyorum"

"Ah! Al tak" diye hırsla verdi kolyeyi Ömer'e

Ömer ya sabır çekerek Dilan'a arkasına geçti. Ve sarı bukleleri yavaşça Dilan'ın omzunun sağına aldı ve taktı kolyeyi. Tekrar saçlarını arkaya aldı gelen kokuyu derince çekerken

"Müsadenle" diyerek hızla çıktı Dilan karargahtan. Eli deli gibi kalbinde sığınağa koşarken söyleniyordu kendi kendine
"Valla bu adam bir gün benı ya sinirden ya kalpten gönderecek öbür tarafa"

Son...

Arkadaşlar kapak fotosu nasıl olmuş? Olmamışsa önerebileceğiniz bir kapak yapımcısı var mı?

SÖZ VERİYORUM Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin