Dilan gözlerini açtığında karşısında Azer'i görmesiyle kokuyla geri sıçradı.
"Nasılsın prenses?" dedi Azer iğneyeleyiciği bir sesle.
"Ne oldu bana?" dedi Dilan boğuk çıkan sesiyle kendine anca gelebildiğinde.
"Bilmem. Onu bize senin anlatman gerek. Dağda hevalleri gönderdikten sonra seni yaralı bulmuşlar. Ve askerler kaçmış. Bu duruma ne dersin Dilan?!"
"Doğrudur Başkan. Sercan bana dağda 'geç arka tarafa' deyince zoruma gitti. 'Ben bir asker ordusuyla başa çıkmıştım, bu askerlerle mi başa çıkamıyacağım' düşüncesiyle. Yani kendimi kanıtlamak amacıyla sol cepheyi boşalttım tek kendim kaldım. Ama askerlerin destek çağırabileceklerini düşünmemiştim."
"Destek mi?" dedi Azer kaşlarını çatarak
"Evet meğerse askerler destek çağırmış. Ben askerlere kurşun yağdırmaya o kadar dalmışım ki, arkamdan gelen askerleri farketmedim. İşte arkadan darbe yerleştirecekleri sıra farkettim. Onlara döndüm tam sıkacakken asker erken davranıp omzuma sıktı. O arada da diğer askerleri oradan çıkartıp uzaklaştılar. Gitmeden de önlem olsun diye bayılttılar hainler." diye anlattı Dilan önceden kurguladığı yalan hikayeyi.
Azer inanmış olacak ki, "O zaman bir dahakine dikkatli ol. Bu köpekler gaddarın, hainin tekidir." dedi hırsla.
Dilan ise içte içe söylenemeden edemedi. "Senden ala gaddar mı olur köpek!!?"
Azer sanki yakın değilmiş gibi biraz daha yaklaştı Dilan'a. Sarı buklelerini parmağına dolayarak okşamaya başladı. Dilan ise rahatsız olduğunu belli edercesine geri çekildi.
"Başkan biraz ağrım var da müsade etsen?"
"Dilan değerini bil. Senin yerinde başka biri olsaydı tedavi olmak yerine öldürülürdü! Biliyorsun değil mi?"
"Sağol Başkan." dedi Dilan samimiyetsiz bir şekilde.
Azer başlarında duran Sercan'a dönerek "Bize biraz müsade et." deyince Dilan'ın gözleri faltaşı gibi açıldı.
"Başkan aslında sende çıksan? Ağrım var ya.." dedi Dilan.
Azer bu sözlerin üzerine sert bir şekilde Dilan'a baktı. Dilan bu bakışlardan hemen kaçırdı gözlerini. Her halükarda korkuyordu bu adamdan.
Azer genç kadının yüzüne bir santim kalana kadar yaklaşarak konuştu;
"Dilan yanlış yapıyorsun. Bak çetede ki diğer kadınlar bana ait. Hayatlarında sefa sürüyorlar. Senin gibi çatışmaya gitmek zorunda değiller. Gel onlar gibi kabul et. Sultan gibi yaşatayım seni.""Ben halimden memnunum Başkan!" dedi sert üslupla Dilan ve yüzünü başka tarafa döndü.
Azer "Pişman olacaksın!" diyerek kalktı ve çıktı çadırdan.
Dilan onun çıkmasıyla "Hayvan! Köpek! Sanki bilmiyorum kadınların nasıl sefa sürdüğünü!" diye sitem ederek derin nefes aldı ve düşüncelerine daldı.
Onu kabul eden kadınların nasıl bir hayat yaşadığını biliyordu. Azer'in yatak eğlencesi olana kadardır sefan. Senden sıkıldığında hizmetçin yapar seni. Yeri gelir ölesiye döver. Sende eğer küçük bir rahatsızlık veya hamilelilik belirtisi gördüğünde anında kefeni takar boynuna. Hem de karnında ki çocuğa acımadan.
Dilan böyle bir şerefsizle yaşayacağına dağlarda can verir daha iyi...
🇹🇷🇹🇷🇹🇷🇹🇷🇹🇷🇹🇷🇹🇷🇹🇷🇹🇷🇹🇷🇹🇷🇹🇷🇹🇷🇹🇷🇹🇷
Günler günleri kovalamıştı...
Bu geçen zaman da askerler her dağa çıktığında elleri boş dönüyorlardı.
Çünki hiçbir terörist ortalıkta görünmüyordu.Ömer yine boş dönmenin sinirini yaşıyordu.
"ASKERLER BAHÇEDE TOPLANSIN!" diye emir verdi ardında ki askere.Ömer ise üst mertebelere durum haberi vermeye gitti.
Kısa bir süre sonra geri döndüğünde askerlerin toplanmış olduğunu gördü tek sıra halinde.
"ASKERLER!" diye başladı konuşmaya sağa sola gidip gelirken ve devam etti;
"GÜNLERDİR TERÖRİSTLERDEN BİR İZ YOK. AZ ÖNCE KONUŞTUM, ŞEHİR MERKEZİNE AKIN ETMİŞLER. ORAYI KARIŞTIRIYORLARMIŞ. İNSANLAR EVLERİNDEN ÇIKMAYA KORKAR OLMUŞ. ASKERLER! BU VATAN BİZİM! ECDADIMIZIN KANI VAR BU TOPRAKLARDA. O VATAN HAİNLERİNİ BASTIRMAYIZ BU TOPRAĞA!!""BASTIRMAYIZ!!" diye gür bir ses çıktı askerlerden.
Ömer'in yüzünde sıcak bir tebessüm oluşmuştu.
"Yiğitlerim!" diye devam etti.
"Rabbim bu kudsi vazifeyi bize layık görmüş. Bizde hakkıyla yerine getireceğiz.
Korkan bizden değildir. Sakın o hainlerden korkmayın. Bilin ki, sizin ardınızda Rabbiniz var. Şimdi, şehir merkezinde yaptıkları hainlikler için devletimiz bizden yardım istiyor. On kişiyi oraya göndereceğim.
Var mı gönüllü?"Ömer'in bu sorusuyla tüm askerler bir adım öne çıktı istisnasız, tereddütsüz...
Gururla askerlere baktıktan sonra yanı başında Cihan'a baktı Ömer.
Oda aynı ifadeyle bakıyordu askerlere."Allah razı olsun" dedi Ömer yaşadığı o huzur ve gururla,devam etti;
"Ama sadece 10 kişiye ihtiyacımız var." dedi ve 10 askeri içlerinden seçti.Daha sonrasında ise Cihan'la geçti odasına.
Kapıda ki askerlerden iki çay istedi yerlerine otururken."Biliyor musun şuana kadar hiç şikayet etmedim Ağrı'ya düştüğüm için.
Böyle yürekli askerlerle beraber oldukça da şikayet etmem." diye düşüncelerini anlattı Ömer.
"Bende" ve konuyu değiştirerek devam etti;
"Ömer sana birşey sormak istiyorum."Cihan'ın Ömer'in baş işaretiyle onayını alınca önüne gelen çayından bir yudum aldı kuruyan boğazına. Ve sordu sorusunu.
"Şu geçen gün ki kadın terörist, ne iş?"Ömer gelen soruyla az kalsın boğazında kalıyordu çayı. Farkettirmeden boğazını temizleyerek cevap verdi;
"Ne olacak Cihan? Yardım etmek istedi. Bende kabul ettim.""Ömer farkındaysan bir teröristten bahsediyoruz. Ve sen ona tereddütsüz güvendin. İkinizin arasında önceden bir mazi mi vardı?Zaten kızı gördüğünde bizim kadar şaşırmadın"
"Ne diyorsun Cihan? Mazi falan yok.
Güvendim mi? Güvendim. Güvenimi de boşa çıkarmadı. Artık bu konuyu uzatmanın manası yok!"Cihan Ömer'in bu ani çıkışıyla hem şaşırmış hem bozulmuştu.
İzninle ben odama gidiyorum" diyerek hızla çıktı odadan.Ömer yaptığı o ani çıkışla pişman olmuştu.
Ama ne demişler....
Son pişmanlık fayda vermez...🇹🇷🇹🇷🇹🇷🇹🇷🇹🇷🇹🇷🇹🇷🇹🇷🇹🇷🇹🇷🇹🇷🇹🇷🇹🇷🇹🇷🇹🇷🇹🇷
SON...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SÖZ VERİYORUM
Teen Fiction"Dilan!" diye seslendi Ömer ardından. Dilan ismini Ömer'den duymasıyla ilkte afalladı. Sonra ise hemen toparlanarak güler yüzüyle ona döndü; "Efendim Komutan?" Ömer önce kalbine sonra aklına işaret ederek konuştu; "Unutma şu fani dünya da ölsek te...