Ömer başından aşşağı dökülen buz gibi suyla ürpererek gözlerini hızla açtı.
"Hoşgeldin aramıza.. "
Ömer üzerinde oluşan şaşkınlıktan hızla kurtularak sesin sahibini buldu.
Karşısında en az 15 yüzü maske ile kapalı terörist vardı. Ve ses en önde olana aitti galiba.Ömer şaşkınlığını atsa da hala ne olduğunu kavrayamamıştı.
Ne olmuştu gerçekten?
En son Çelik yelek giymişti, sonra sarı bukleli kız...
Kurşun...
Ve işte şimdi burda...Derin bir nefes aldı ömer..
İçinden söylendi kendine ömer,
Ah be Ömer! Oda bir terörist değil miydi? Neyine güvenirsin? Bak işte şimdi burdasın. Can düşmanına, vatan düşmanına güvendin. Şimdi olacaklara katlan. "Pişman olmuştu o sarı bukleli kıza güvendiği için. Belki o askerleri kurtarma sebebi de bu tuzak içindir. Kim bilir?
"Konuşsana lan! " diye omzuna sert bir darbe indirdi aynı terörist.
"Başkan dur! Anlaşılan şoktan daha çıkmamış. Bekleyelim istersen? "
Ömer duyduğu sesle hızla teröristlerin içinde bakışlarını gezdirdi sahibini bulmak için.
Çünkü bu oydu...
Bu sarı bukleli kızdı...
Ömerin gözleri bir çift yeşil gözlerle birleşince durdu.
Evet bulmuştu işte...
Yüzünde maske olsa da tanımıştı...Dilan gözleri ömerin gözleriyle birleşince özür dilercesine baktı. Bir umut anlar...
Ardından hemen kaçırdı gözlerini.
Daha da bakmamıştı.
Bakamamıştı...Başkan olduğunu anladığını adam yine konuştu;
"İyi dinlensin bakalım. Zaten daha çok misafir edeceğiz. "dedi iğrenç bir sırıtışla... Ve çıktı küçük kulübeden.
Onun ardından tüm hevaller çıktı.
Sarı bukleli kız ve başka bir terörist hariç."Sen çıkmıyor musun?" dedi heval Dilan'a
"Yok senin yerine ben nöbet tutarım. Sen git eğlenceye."
"Vallaha mı?"
"He heval. Sen git."
"Sağol." dedi ve hızla çıktı.Şimdi ise sadece ikisi kalmıştı...
Ateş ile barut gibi..."İyi misin?" dedi dilan sessizliği bozarak.
Dilan sormuştu ama garip te hissetmişti.
Nede olsa karşısında ki düşmanıydı.
Ama bu komutan Dilan'ın askerlere olan bakışını değiştiriyordu."Nasıl olmamı istersin?" dedi ömer alaylı ama bir o kadar da soğuk bir sesle.
"Bak ben mecburdum seni-" diye söze başlamıştı ki, bitiremeden ömer sözünü kesti.
"Bana açıklama yapmak zorunda değilsin."
"Anlamadım." dedi Dilan kaşlarını çatarak.
"Ben bir Türk askeriyim. Sen ise vatan haini bir terörist. Senin bana yardım etmen garip zaten. Olması gereken buydu. O yüzden bana açıklama yapma!" Ömer sert ve soğuk konuştu Dilan'a bakmadan. Ve devam etti;
"Bana burda ne yapacağını bilemem. Belki Rabbim yardım eder kurtulurum. Yada gazı olurum. Belki de vaktim dolmuştur şehitlik şerefine ulaşırım."Ömer'in son sözü hançer gibi saplanmıştı Dilan'ın kalbine.
"Şehitlik şerefine ulaşırım" Defalarca tekrar ettirdi zihninde.Ömer Dilan'dan bihaber hala sözlerine devam ediyordu;
"Her ne olursa olsun, Rabbimden ne gelirse gelsin başım gözüm üstüne. Vatan sağolsun. Ama şunu bilin. Ölümle yada emanet olan şu canımla beni korkutamazsınız. Bu toprak asla sizin olmayacak. Belki bugün belki yarın sizin iflahınızı keseceğiz. Asla bu topraklar sizin olmadı olmayacak!" dedi ve sustu Ömer.Dilan'ın hem gözleri dolmuş. Hemde istemese de hayranlıkla dolmuştu.
Canını hiçe sayıyor. Vatan diyor sadece. Ölümden korkmuyor. Ama neden Dilan'ın canı acıdı şehitlik derken. Neden?
Kaçarcasına çıkmıştı kulübeden.
Ömer o çıkınca kaldırdı başını buğulu gözleriyle...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SÖZ VERİYORUM
Teen Fiction"Dilan!" diye seslendi Ömer ardından. Dilan ismini Ömer'den duymasıyla ilkte afalladı. Sonra ise hemen toparlanarak güler yüzüyle ona döndü; "Efendim Komutan?" Ömer önce kalbine sonra aklına işaret ederek konuştu; "Unutma şu fani dünya da ölsek te...