13.BÖLÜM "KAZAK MAÇASI III"

5.4K 422 66
                                    

"Kazak Maçası III"

-

"Bu ne cüret!"

Yamaç'ın kalemini kıran, ölümden daha korkunç bir sesten oluşuyordu işittiğim kelimeler. Yüzüme doğrultulan altı silahın namlusundan gözlerimi ayırmadan, geldikçe bana yaklaşan adımların deprem etkisi yaratan gümbürtüsü ile ayakta durmaya çalıştım. Uzun boylu bir adamın önüme geçmesiyle, "İndirin silahlarınızı," demesi çok ani oldu. Esmer tenli ve açık kahverengi saçlara sahipti. Kalın kaşları kavisliydi. Kirli sakalı çene hatlarını gölgede bırakıyordu. Boynunun çevresinde bir el uzunluğunda bıçak kesiği yarası vardı. Ellerinin üzeri yanık izleriyle kaplıydı. Bileğine doğru çıkarak yol çizen yanık izleri, üzerine giydiği siyah gömleğin kolları yüzünden görünmüyordu. Gömleğinin göğsünde gümüşten var olmuş bir broş takılıydı. M ve K harfleri iç içe geçmişti. Harflerin etrafını çevreleyen daireye zeytin ağacı dalı görüntüsü işlenmişti. İncelediğim bu broş sayesinde onun Mesih Kırmanlı olduğunu anlarken, "Kendinizi ne zannediyorsunuz?" diyen aşağılayıcı sorgusuyla Yamaç, sinirden dolayı ellerini yumruk haline getirip arkasına sakladı.

Az önce beni öldürmek için Yamaç'tan izin isteyen Salvatore'un koruması, "Efendimiz sistem önünde apaçık haksızlığa uğradı," dedi, buzdan daha soğuk sesiyle çenesini kütleterek konuşurken. "Nerede görülmüş as maça oyuncusunun seyirciye saldırdığı, Mesih Kırmanlı?"

Belindeki silahı kavramamak için kendisini zor tutarken, tehditkâr biçimde konuşarak gözdağı vermeye kalkışan adamın gözlerinin içine baktı. Parmaklarını kırıp açıyordu. Eli beline gider gibi olduğunda içine çektiği nefesi göğsüne hapsediyordu. Çok geçmemiştik ki, isterik bir gülümsemeyle alt dudağı gerildi. "Nerede görülmüş oyun görevlisinin ölüm kararı aldığı?" diye sordu, korumanın üzerine doğru yürüdüğü esnada. Gözleri öfkeyle parıldayan genç adamın karşısına geçtiğinde, içindeki zehri üfleyerek konuştu. "Nerede görülmüş yargıcın varlığı egale edildiği?"

"Efendimize saldırdı," dedi, tuttuğu silaha daha sıkı asılırken. "Eninde sonunda öldürülecek zaten! Konumundaki varlığını yüceltmek için yolumuza çıkmanın ne yeri, ne zamanı." Tiksinti dolu dudak bükme hareketiyle fısıldadı. "Şimdi, geri çekil." Korkusuzluğunu ispat etmek için sağ ayağını güçlü bir darbeyle yere vurdu. "Geri çekil ve kadının içi boş beynine silahımdaki bütün mermileri boşaltayım!"

Yüzüne yediği tokat darbesinden sonra neye uğradığını şaşırmaya zaman kalmadan arkaya sendeledi. Ayağı taburelerden birine çarptı, dengesi şaştı ve yere düştü. Elinin altında kalan silah yere çarpmanın verdiği zararla basınç sonucu ateş aldı. Namludan çıkan kurşun vücudumu teğet geçti, arkamda kalan masanın üzerine konuşlandırılmış olan mumları patlattı, en nihayetinde duvarda asılı kaldı. Seyircilerin çoğu, ortamda baş gösteren vahametin durumunu anlayan sesler çıkarmaya başladı.

Kurşunun kendisine geleceğini düşünen İlya çığlık atarak, şoka girmiş ifadesiyle, "Sizin derdiniz ne amına koyayım," diye bağırdı. Emekleyen adımlarıyla beraber masanın altına girdi. "Az daha vuruluyordum!"

Korumalardan uzun olan diğeri, "Kes lan sesini lolipop!" dedikten hemen sonra masanın oraya ateş açtı. Aldığı hedef zeminde patladı ve zeminin delinmesi sonucu, Katolik Kiliseden çalınan tarihi eser olan siyah ahşap parke, bardağın kırılmasına benzer bir sesle çatırdayarak ortadan ikiye yarıldı. Verdiği zarardan pişmanlık duymayan pişkin sesiyle, "Senin ağlamanı mı dinleyeceğiz?" dedi.

Oyunun kurallarını tam anlamıyla bilmiyordum ama Rahşan Piri veyahut Vladimir Buldakov gibi güçlü adamların ideallerinin çok iyi farkındaydım. Salvatore Navarra'nın korumaları saygısızlıkla meselelerini çözmeye çalışıyor, bunları yaparken de daveti düzenleyen kişilerin soyadına leke çaldıklarını idrak edemiyorlardı.

ÖLDÜR ya da SEVHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin