36.BÖLÜM "DARBENİN AYAK SESİ"

3.4K 336 4.2K
                                    

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

36: "DARBENİN AYAK SESİ"

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.







36: "DARBENİN AYAK SESİ"

-





29 Ekim 2020

İstanbul, Sarıyer

-

Pus, sis, rüzgâr.

Gökyüzü bulutların griliğinden geçilmiyor.

Caddeler sessiz.

Sokaklar terk edilmiş.

Saat, o zaman zarfında gecenin bilmem kaçını işaret etmekte.

Düşüncelerin kasırgaya dönüşüp insan ruhunu içinde öğütmeye başladığı dakikaların felçli iz sürümünde, yeryüzüne düşen ay ışığının demetleri Sarıyer'in kalbine dikilmiş bir evin çatısını aşındırmaktaydı. Çiğ tanesi gibi birden ve gruplar halinde oluşan birçok rüzgârın vızıltısı, soğuk tutmuş camların yüzeyine çarpıp duruyordu. Çıplak ağaçların dalları hıncahınç yere bükülüyordu ve sanki sararan çimenlerin ölümü anımsatan kıpırtısızlığı, damarlardaki kanı donduracak bir Kış'ın gelişini müjdeliyordu.

Işıkları söndürülmüş evin üst koridorunda yalnız başına ayakta dikilen bir adam ise, varlığına haram olan odanın önünde alnını kapıya yaslayarak iç çekiyordu. Yanıyordu yüreği. Yanıyordu kalbi. Yanıyordu tüm zerresi. Yanıyor ve ateşi durmadan harlanıyordu. Hiç sönmüyordu bu yangını. Hiç azalmıyordu. Kendi bedeninde, kendi cehennemini yaşıyordu. Başa saran bozuk bir kaset gibi; fasılasız, mütemadiyen. Ruhu ruhuna kıyılırcasına kül oluyordu.

Teninin ilahi notasına susamış dudakları o anda, "Fecir," ismini dışarı yuvaladığında, sesinin ne denli çaresizlikle parladığını fark etti, Rahşan. Sanki onun topraklarında bir bedeviydi. Susuzluğu, omurgasına dayanan keskin bir hançerinki kadar tehlikeliydi. Pekâlâ, ölüm teşkil ediciydi.

Bu defa dudaklarının basık aralığından namludan fırlayan alazlı bir mermi gibi, amansızca, "Mahşer'im," inlemesi döküldü. Rahşan yutkundu ve karanlıkta belirsizliğe karışan kuzgun gözlerini sertçe yumdu. Yüzüne kapı duvar olan tek şey alnını yasladığı bu kapı değildi, Fecir'in kalbiydi. Sevgiyle ışıldayan zümrüt gözleriydi. Neşesiydi. Şefkatiydi. Dudaklarında filizlenen atıfet sözcükleriydi.

ÖLDÜR ya da SEVHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin