15.BÖLÜM "ÖZLEDİM SENİ II"

7.8K 459 46
                                    

"Özledim Seni II"

-

Vücudumu ele geçiren sinsi yaylım ateşinin etrafa yaydığı taze barut kokusunu soludum. Heyecandan olsa gerek, ayak bileğimden başlayan tutuşma benzeri elektriklenme sırtıma ulaştı. Kürek kemiklerim içe çökerek çatırdadı ve kanat açarcasına pençelerini dışa geçirdi. Hissettiğim acının sebebi, olan biten her şeyi sorgulayan elektrik mavisi gözlere bakarken yoluna sonuna geldiğimi düşünmem yüzündendi ve bundan dolayı baştan aşağı titremeye başladım. Ağacın dallarında sallanan yapraklar gibi titredim. Soğuğa maruz kalmış kibritçi kızı gibi titredim. Uyuşturucuya susamış damarlarımın nefis arzusuna boyun eğen bir kıvranışla titredim ve titredim. Ta ki, kıyametimin habercisi olan muğlak adımları yanı başımda durana kadar titremeye devam ettim. Okyanus esintisini anımsatan kokusu, taze barut kokusunun üzerini örttüğünde titremiyordum. Daha da kötüsü, artık nefes bile alamıyordum.

Hırçın duyguları, gümüş yansımalı çizikli hareleri ateşli kıvılcımla tutuşmaya geçtiğinde, "Soruma verecek cevabınız yok mu?" diye sordu, sesine kattığı duygusuz titreşimlerle. Elmacık kemikleri yüzüne vuran ay ışığı ile parlıyorken, kızıl moru dudakları hissettiği gerginlikle gerilmeye devam ediyordu. Bunun yanı sıra, demir çubukları anımsatan uzun parmakları sinir harbiyle kasılmaya başladı. Dişlerini sıktı, "Esat?" dedi, cevap bekleyen sabırsız tutumla. "Burada ne yaşandığını bana açıklayacak mısın?" Bir kez olsun yüzüme bakmadı. Sanki hiç var olmamışım gibi etten kemikten var olan bedenimi bu alanın merkezinden sildi ve görmezlikten geldi.

Görmezden gelinişim canımı fena halde sıkarken, Esat, "Ne yaşanmış olabilir ki?" diye cevap verdi şahsına yöneltilen soruya hitaben.

Gergin dudakları titreyerek yukarıya kıvrıldı ve elmacık kemikleri içe çöktü. "Bilmem, fazla yakınsınız," dedi, sorgulayıcı sesinin doygun katılığıyla. "Haddinden fazlasıyla yakın hem de."

"Neyi ima ediyorsun?"

"İma etmemi mi istiyorsun?"

"Açık konuşmanı istiyorum, kardeşim."

"Belki de yanlış kişiyi muhatabıma alıyorum. Bu soruyu cevaplayacak kişi sen değilsin." Donuk bakışlarını yüzüme çevirdi. "Değil mi Fecir?" diye sordu, gözlerini kırpmadan. Neyi ima ettiğini anlamadım. Kaşlarımı çattım. Neyi ima ettiğini anlamama izin vermeden elini Esat'a uzattı ve gözlerimin içine bakmaya devam ederek, "Arabanın anahtarlarını ver," dedi, dudaklarındaki ölü kıpırtılarla. Gözlerindeki yoğun duygu geçişleri kanımı dondurdu. "Fecir'i otele ben bırakacağım."

Esat'ın gerildiğini hissettim.

"Atilla, ne düşündüğünü bilmiyorum ama-"

"Arabanın anahtarlarını ver!"

Rüzgârın tiz uğultusu Tilki Gözün baskın sesini alaşağı ettiğinde, Esat, elini cebine attı ve arabanın anahtarlarını çıkartarak Atilla'ya verdi.

Avucunun içine bırakılan anahtarı parmaklarının arasından geçirdi, "Arabaya bin," dedi. Emir verirken donuk bakışlarını yüzümün üzerinden çekmiş, Esat'ın yanından geçerek arabanın sürücü kapısının önüne ilerlemişti.

Yaşanılanlardan alakasız bir biçimde, "Leman ne olacak?" diye sordu Esat, vücudunun duruşunu bozmazken.

Duyduğum isimle kaşlarım mümkün olabilirmiş gibi daha fazla çatıldı.

Leman'da kimdi?

Neden benim yanımda bu ismi zikretme gereği duymuştu?

Neden Atilla kaskatı kesilmişti?

ÖLDÜR ya da SEVHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin