"Özledim Seni I"
-
Yere bağdaş kurmuş vaziyette önümdeki plakları seyrederken, yaz sıcağının getirmiş olduğu bunaltı yüzünden yüzüme vuran ılık nefesimle yere düşüp bayılmama neredeyse ramak kalmıştı.
Salonun bütün pencereleri açıktı ve saat gecenin biriydi.
Geceleri rüzgâr esmez miydi?
Gece olmasına rağmen otuz saniyede bir döngüyle rüzgâr ortaya çıkıyor, nemini bırakarak yok oluyordu.
Ruhumu daraltan yangınla, "Aman yarabbi," dedim, dudaklarımı yakan nefesimi dışarıya bırakırken. "Bu ne sıcak böyle. Cehennem ateşini tadan günahkârlardan hallice halim."
Göğüs çizgimde biriken ter damlacıkları karnıma doğru akarken, altıma geçirdiğim pileli eteğim baldırıma kadar açıktı.
Halının tüylü yapısı derime yapışıyordu.
Bacaklarımda bile terin ıslaklığı vardı.
"Apartman sakinleri klimaya karşı olmasaydı," diye mırıldandım, boynum büyük vaziyette.
O esnada aklıma birdenbire Rodel Foigel adlı kapı komşum geldi.
Ah sen yok musun, sen...
Yetmiş iki yaşında bunak olmasına rağmen kırk yaşındaki teyzelere taş çıkartırdı. Sağlığına önem gösterirdi. Yediğine içtiğine dikkat eder, üzerine giydiği kıyafetlerle adından söz ettirmesini bilirdi. Mahalleye adımını attığı Allah'ın her günü, boynuna geçirdiği organik inci kolyelerle etrafına caka satar ve sinir bozucu kahkahasını atmayı unutmadan, "Sanat eseri gibi kadınım," derdi. İlgi odağı olduğundan emin olduktan sonra ise kıvırtarak evine geçer, eve geçmeden önceyse kapımın önüne muhakkak çöpünü bırakırdı. Çöpünü kapısına bıraktığım bir seferde, "Utanmaz arlanmaz, yetmiş iki yaşındaki kadının çöpünü atmaktan acizsin ama iş orada burada fink atmaya geldi mi, dalyan gibi oğlanla köşe başlarında köpek gibi gezmesini bilirsin," diye cırlar cırlamaz evin kapısını yüzüme çarpmıştı.
İşittiğim azarlar önemli değildi de, bana bilenmesi kötü olmuştu.
Zira o günden sonra bir an bile olsun, Esat'la beni yalnız başıma bırakmamıştı.
Klimalardan ve klimaların etrafa yaydığı gürültülü boğuk sesten nefret ettiğini olur olmadık her yerde dillendirirdi. Bu da yetmezmiş gibi etrafına pervane gibi dizilmiş insanlara nasihatler verirdi. "Gençliğimin sırrı gürültüden uzak, stressiz bir hayat," diyerek, çoğu kişinin akıl hocalığını yapardı.
Sayesinde, oturduğum mahallede kliması olan bir ev halkı bile yoktu.
Peki ya ben, bana yaptığı psikolojik baskının altında kalır mıydım?
Elbette ki hayır.
"Cadaloz karı."
İşaret parmağım, önüme dizdiğim sağdan dördüncü plağın üzerinde durdu. Babamdan yadigâr kalan, Böyle Bir Kara Sevda şarkısını seslendiren Zeki Müren'in orijinal plağını gramofona yerleştirdim. Üç saniyelik beklemeden sonra kulağımı tırmalayan cızırtı sesi ve cızırtı sesine eşlik eden ruhumun gıdası müzikalle hülyalara daldım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖLDÜR ya da SEV
RomanceDerin devlet hikâyesi. - Rahşan Piri, düşmanları için yeni planlar peşinde. Atilla Belgemen, tuzağa çekilmek üzere. Masum kılığına bürünmüş Fecir Saye Arslan, şeytanlığıyla çığır açıyor, rahmine hayat üflüyor. Doyumsuz arzular ve ihanet dolu çetre...