Bölüm 21: Altı Köşeli Yıldız

166 22 0
                                    

-Arc-

Peters hangar girişinde bizi karşıladı. "Nasıl gidiyor Arc?"

"Aslında gayet iyi gidiyor." Kafamı çevirip robotlarından bu tarafa doğru yürüyen kızlara baktım.

"Duyduğuma sevindim." Güldü. "Fena değil."

Gülümsedim. "Aslında eğlenceli bile denebilir."

"O zaman senin ve sürünün çok eğleneceği bir görevim var."

İfadem düştü. "Ne?"

"Çok heyecanlanma ufak bir şey. Yakınlarda Siyonist bir grup tespit edilmiş. Silahlılar. Gayet ufak bir grup ama halledersiniz, değil mi?" Sırıttı.

"İzin günümde iş yaptırıyorsun." Kızlara döndüm. "2 numaralı hangar. Claire, Astrid'e söyle motoru ısıtsın."

"Emredersiniz."

Claire hızla dışarı doğru fırladı. Kalan üçlü dikiliyordu.

"Davetiye mi bekliyorsunuz? İkileyin."

Peters'a geri döndüm. "Niye geldin? Askeriyeden birini de gönderebilirdin."

"Arada bir böyle gelmem lazım, Arc. Yoksa saçma şeyler yaparsın, olmaz."

Haksız değildi ama sinirlenmiştim. "Görev kodu?"

"361ks0009"

"Görüşürüz." Kapıdan fırlayıp 2 numaralı hangara gittim.

Çoktan personel taşıyıcı araca binmiş kızların oraya koştum ve atladım. Helikopter kılıklı birşeydi.

"Naber Astrid?"

"İyi, sen?" Ön koltukta oturan maskeli kadın cevap verdi.

"İdare eder."

Evet hala personel taşıyıcı uçak ve helikopter benzeri taşıtlarımız var. Üç beş tane böcek için robot çalıştırmak çoğu zaman israf oluyor.

"Yeni ekibin?"

"Evet. Çok tatlılar değil mi?"

"Hayır."

"Kes gevezeliği de havalan. 361ks0009."

"Tamam."

Kapı kapandı ve araç hafifçe havalandı.

"Nereye gidiyoruz Arc?" Sanders sordu.

"Çeşitli haşaratı ezmemiz gerekiyor. Yahudi haşaratlar."

"Biliyorum bugün çok soru sordum ama sen de sorduruyorsun. Ne yahudisi be adam?"

İç geçirdim. "Nükleer savaştan sonra dünya üzerinde 3 kuvvet vardı. Biz, Siyonistler ve Amerika. Amerika'nın icabına Amerika merkez kolonisi rahatça baktı. Siyonistleri ise biz ezdik. Ama hala böyle çeşitli gruplanmalar var. Tatmin oldun mu?"

Mutlu mutlu cevap verdi. "Eveet."

5 dakika sonra koloninin gayet yakınlarında bir düzlüğe indik.

"Astrid. Sağlam görünmeyecek bir yere git ve dönüş için işaretimi bekle."

"Anlaşıldı."

Helikopterden aşağı atladım. Diğerleri de beni takip etti.

"Scout L3 öldürücü mod seviye 9. Aegis SR etkinleştirin. Karşıdakiler silahlı, ona göre."

Aegis'i etkinleştirdim. Enerji destekli hiperyüklenmiş partikül kalkanı. Yakın, orta ve uzak mesafeden alınan darbelerde ve projektillerde orta düzey koruma.

"Sanders, canlı varlığını tara."

"Saat 2 yönünde.150 metre. 7 kişi, 4 erkek, 3 kadın. Ağaçların arasına kamp kurmuşlar."

"Marie, onları buradan alabilir misin?"

"Negatif. Görüş alanı çok kısıtlı."

"O zaman yakın mesafeden halletmemiz lazım. Açılın ama bana yakın durun. Mesafenizi koruyun."

Sanders'ın belirttiği yöne doğru ilerledik. Sık ve büyük ağaçlar onlara uzak mesafeden avantaj sağlayabilirdi ama kısa mesafeden kıyametleri olurdu.

Mesafeyi iyice daralttıktan sonra düşünce radyosunu açtım. 1796'nın tübündeki gibi. "Sanders ve 1796. Scoutlar devre dışı. Plasmoid kılıç, antimadde modu. İtalyan. Şimdi durumun nasıl?"

"2 erkek 1 kadın açık hedef."

"Tamam. Sanders ve 1796. Yakın dövüş menziline girin. İtalyan, olduğun gibi kal. Claire, milleti koru. İşareti vermeden kimse saldırmasın."

Kızlar yaklaşırken görüş açısı daha geniş bir yere geçtim.

"Hazırız."

"Saldırın."

Üç saniye bile sürmedi. Özetlemem gerekirse italyan sözüm bitmeden üçünü de hakladı. Sanders geniş bir hamleyle iki tanesini biçti. 1796 da bir tanesini kafadan diklemesine ikiye böldü. Diğerine de canım istediğinden ben sıktım.

"İtalyan. Temiz iş. Sanders. Gayet güzel. 1796. Birdahaki sefere fantezi yapma."

"Ama-"

"Kadını ortadan ikiye ayırdın. Ne dememi bekliyorsun?"

Hızlı adımlarla kamp yerine koştum. Derme çatma. Güldüm ve kızların biçtiği, hala titremekte olan üç cesede birer tane sıktım.

"Sanders, analiz."

"Kadınlar 17, 19, 23 yaşlarında. Erkekler 15, 18, 22, 41 yaşlarında. 17 yaşındaki kadın hala canlı."

İtalyanın vurduğu. "Seviye kaçtasın, asker."

"Iııı... 7 komutanım."

"Bir dahaki sefere emirlere harfiyen uymayı dene." Yerdeki yarı ölü kıza baktım. Aslında işime yarayabilirdi.

Amaan. Kafasına sıktım.

Normal telsizi geri aktive ettim. "Astrid, bizi buradan al."

-

15 dakika sonra hangar 2'deydik. Görev teslim kağıdını orada bekleyen görevliye verdikten sonra benim hangara doğru yürümeye başladık.

"Fena değildiniz kızlar."

Çeşitli mutluluk sesleri geldi. Gülme mırıldanma gibimsi. Maskelerini açtım.

"Nasıl aldım o ikisini ama?" Sanders mutluydu. Hope gayet gülümsüyordu. İtalyanın bile hafiften yumuşak bir ifadesi var gibiydi.

Hiçbiri öldürürken zorlanmamıştı. Sanders ve italyan zaten kiralık katildi. 1796'nın da siyonistlerden nefret ettiğini varsayıyorum. Yoksa bu kadar rahat olmazdı. Aynı şeyi normal direnişçilere de yaptığımızı söylememeye karar verdim. En azından şimdilik.

"Noire ne olacak? Koloni için fazla büyük değil mi?" İtalyan endişeli bir sesle sordu.

"Haklısın. Onun için Noire'a sağlam bir çatı vücut bulmamız lazım."

"Ne?"

"Beynini insan vücuduna nakledeceğiz."

Bu tarz operasyonlar gayet normaldi. Sık yapılmazdı ama normaldi. Gölge kurtlarından çok iyi araç sürücüsü oluyordu, hem de beyinlerini insan vücuduna takmak gayet basitti. Astrid gölge kurduydu mesela.

Bunları onlara şimdilik söylememeye karar verdim.

İtalyandan cevap gelmedi.

"Vücut değişimi yapmıyorsunuzdur umarım." Sanders.

"Yapıyoruz."

"Klişe."

Güldüm. Haklıydı. Hatta tüm hayatı tek kelimeyle özetlemişti.

"Bence de."

Proje E.D.E.N. [Son]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin