Multimedya: Victoria buna benziyor. Bundan sonra böyle zihnimdeki tipi karşılayan resimler olursa atacam. Ayrıca animeyi ve karakteri bilene benden öpücük.
-Kaldığımız yerden 1796-
Yıldırım hızıyla içeri girdim.
Bolt ve Sierra? Neden?
Yani karşılaşma olasığımız vardı ama bu kadar çabuk beklemiyordum. Geleli on dakika olmamıştı be.
"Ne oldu" Ed dışarıdan seslendi.
"Hiç. Karnım ağrıdı."
"Tamam."
Bunu söylememe gerek yoktu aslında. Neyse.
Herhalde rastgele geçiyorlardı felan ha. Yani olabilir. Neden olmasın? Burası bir şehir sonuçta.
Avlunun ortasında boş boş dikilen doktora yöneldim. "Birşey lazım mı?"
"Hayır. Aslında kızları da alıp yukarı çık. Odalarınız hazır olmalı." Kafasıyla kenardaki gösterişsiz merdiveni işaret etti.
Odalarımız mı? Güzel.
Omzumun üstünden bağırdım. "Kızlar gelin."
-
Kendimi sırtüstü yeni yatağımın üstüne attım.
Bina gayet lükstü. İçeriden. Zemin hariç iki kat sekiz oda. Kapıların üzerlerinde isimlerimiz yazıyordu. Ben de kendiminkini görür görmez peşimdeki abartılı insan sürüsünü ekip kendimi içeri kilitlemiştim.
Kolonideki birkaç saat kadar kaldığım odadan kat kat iyiydi. Masa, sandalye, yatak, gardrop, çekmece ve bir adet başucu lambası. Dolap da ağzına kadar gündelik eşyayla doluydu. Vesair.
Gözlerimi kapattım. Madem bana ihtiyaç yoktu, biraz tembellik edebilirim ha?
-Nathaniel Cross-
Yapılacak hiç birşey yoktu.
Hiç. Bizimkiler sağolsun içeri full donanımlıydı. Hatta şimdi dahi işe başlayabilecek ekipmanımız vardı.
Bir tek tabela lazımdı o kadar.
Bekleme odasından avluya çektiğim sandalyelerden birine oturdum. Şu hastanelerdeki ikili üçlü koltukla sandalye arası şeyler işte. Biraz yıpranmışlardı ama olacak o kadar.
Bir an önce karavandan kurtulmalıydım. Koca otobüs gibi bir şey. Ambulans yapsan olmaz. Başka birşey hiç olmaz. Ordan oraya gezmeni gerektiren bir işin varsa daha iyisini bulamazsın ama. Sonuçta öyle bir işim de yok.
Kapıdan gelen ufak çan sesiyle başımı kaldırdım.
İki tane kız. Biri gayet erkeksi görünüyordu ama kız gibi kokuyordu. Ötekinin de kafasında gayet geniş bir kovboy şapkası vardı.
"Buyrun?"
Şapkalı konuştu. Beyin olan oydu heralde.
"Merhabalar. Biz yan taraftaki marketi işletiyoruz da bir selam verelim dedik."
"Tabi." Ayağa kalkıp kızlara yanaştım. "Ben Nathaniel Cross. Medikal müdahale uzmanı."
"Ben Arreis. Bu yanımdaki de Bond. Memnun oldum." Gülümseyerek elini uzattı. Nazikçe sıktım.
Sierra ve Bolt Skyheart. Kimi kandırıyorsunuz be. 1796'nın buralara düşme ve Matthews Sharp'ın ölme sebebi sizin kıçınızı kurtarmaktı. O kadar da cahil değilim. Hahah.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Proje E.D.E.N. [Son]
Science FictionGelecek. Heh, eskiden gelecekle ilgili ütopik fanteziler kurardım; barış, dostluk, kardeşlik... Şu an bu tarz iyimser zırvalar çok saçma geliyor. 2200 yılında gayet gerilmiş olan diplomatik ilişkiler bir anda koptu. Nükleer savaş. İnsanlığın yüzde...