-Arc-
Kızları antrenman sahasına yolladıktan sonra odama girdim ve masanın üstündeki gitara baktım. Bütün gövdesini çeşitli haşarat içten içe oymuştu. Aksamı pekala düzgün ve passızdı. Uygun bir de odun bulabilsem mükemmel olacaktı.
Üstümü giyindim ve aynaya baktım. Düz, omuzları bol yıldızlı asker yeşili ceket ve pantolon. Söverek cekedi çıkardım ve belime bağladım. Gitara son bir bakış attıktan sonra antrenman sahasına doğru hiç acele etmeden yürümeye başladım. Acele giden ecele gider.
On dakikalık yolu yirmi dakikada yürüdükten sonra antrenman odasına vardım.
Bu antrenman odaları gerçekten nimetti. Binayı kim inşa ettiyse otuz futbol sahası büyüklüğündeki bir alanı gayet büyük ve yüksek otuz oda haline getirmeye karar vermişti.
"Günaydın asker."
Dağınık vaziyetteki askerler bir anda tek sıra oldu. "Sağol."
Böyle bir asker tayfası çoğu ergenin hayallerini süslemiştir.
"Zırhlarınızı çıkarın, sen hariç Claire." Sırıttım. "Bugün ihtiyacınız olmayacak."
Zırhlarını çıkartırlarken kızları izledim. Kesinlikle bir çok ergen bu sahneyi de hayal etmiştir.
"Claire, hayatım. Saat 17'ye kadar aralıksız ağır vücut eğitimi. Duran olursa ölümcül olmayan güç kullanabilirsin." Bir an tereddüt ettikten sonra yan yana duran 1796 ve Sanders'a yaklaştım.
"Bunlara ihtiyacınız olmayacak."
Önce Sanders'ın gözünün kenarındaki bir bölgeye bastırdım, sonra da 1796'nın koltuk altlarındaki başka bir bölgeye bastırdım ve kolları çekip aldım. Sanders'ın gözü şu anda kapanmış olmalıydı. Standby manasında kapanmak tabi.
"Sen ne-"
"Sonra görüşürüz."
Kapıdan çıktım.
---
Önce eskiden kısa, artık orta boylu olan kızın kollarını biyomedikal mühendis ineklere bakım için bıraktım. Kız sanki başka kolları yokmuş gibi sürekli Anubisi kullanıyor, üstelik yatarken dahi çıkartmıyordu. Kolların patlamadığına dua etsin.
Sonra 4 kollu kadavranın yanına gittim ve boş boş baktım. Kurtarılacak bir zerre bile Dna olmaması gayet garipti. Yandaki terminalden bir daha kontrol ettim. Hayır. Yok.
Kanattan geri çıkarken kapıdaki hemşireden benim için biraz doku örneği almasını rica ettim. Kirli işleri başkası yapsın.
Omzumu bir el tuttu. "Bana bir sedye borcun var." Victoria.
"Onu Claire'a söyle."
"Kızı neden utandırayım? Hayır, senden istiyorum. Meditek Chariot a12. Üzgünüm, ama artık üretilmiyorlar."
Kendine sedye yapmamı istiyordu. Şımarık. "Sadece üstünü silsen olmaz mı."
"O zaman pek de steril olmaz."
Güldüm. Ya çok mantıksızdı, ya da çamura yatıyordu. "Bir; üre, ürik asit, amonyak ve varyantları sterildir. İki; senin odandaki mühürlü steril ilaçların dahi steril olduğuna inanmıyorum. Üç; tamam zırıldama."
"Teşekkürleeer." Sesi neşeyle çınladı. Tabi. J. W. Arcstein'ın üzüntüsü, başka birinin sevinci demekti her zaman.
Yanımda yürümeye devam ediyordu. Sordum. "Başka bir şey mi var?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Proje E.D.E.N. [Son]
Fiksi IlmiahGelecek. Heh, eskiden gelecekle ilgili ütopik fanteziler kurardım; barış, dostluk, kardeşlik... Şu an bu tarz iyimser zırvalar çok saçma geliyor. 2200 yılında gayet gerilmiş olan diplomatik ilişkiler bir anda koptu. Nükleer savaş. İnsanlığın yüzde...