-Sanders-
Nefes nefese kalmıştım. Çok iyi oynuyordu. Beş oyunluk maçta iki ikiydik, masada sadece siyah top kalmıştı ve onun sırasıydı.
"Hadi bakalım, domuzcuk. Günün geri kalanında çok eğleneceğiz." Pis pis sırıtarak pozisyon aldı.
Çamura yatmak zorundaydım. Günün geri kalanında ucuz bir herifin emir kulu olmak istemiyordum. Aklıma ortalamanın altı çılgınlıkta bir fikir geldi.
"Claire?"
"Efendim?"
Tam isabet. Benim için tabi. Herif tam topa vurmak üzereyken Claire'ın sesini duyunca topu siyahın tam sağında duracak şekilde garip bir yere ıskaladı.
"Tatlım bana bir bira daha getirebilir misin?"
"Tabi ki." Oturduğu yerden fırlayıp köşedeki buzdolabına koştu.
"Hile yaptın."
"Hayır yapmadım. Sadece arkadaşımdan bana buz gibi soğuk bir bira getirmesini istedim." Azgın köpek. Tabi ki hile yaptım.
"Seni adi-"
"Bana değil hormonlarına kız." Siyahı rahatça deliğe yolladıktan sonra sırıttım.
Bütün maç böyle geçmişti. İlk iki oyun hariç. Eğer birimiz diğerinin dikkatini dağıtmazsa masada top kalmayana kadar oyun tek yönlü devam ediyordu. Çirkefleşmezsen kazanamazdın.
Diğer üçlü de kenarda gazoz içerek bizi izlemişti. Gerçi Hope'un gözleri sadece birimizdeydi ama olsun.
Claire'ın getirdiği birayı aldım. "Teşekkür ediyorum." Kıza gülümsedim.
"Bişey değil." O da gülümsedi.
Edward'a döndüm. "Evet çomarcık. Köle olmak nasıl bir duygu?"
"Kes sesini."
"Sen kes. Bu bir emirdir."
Sustu. Güç güzeldi. Sinirden damarları çıkmış suratına baktım.
"Atari demiştin?"
Başını salladı.
"E hadi ne bekliyorsun."
-Arc-
Odamdan çıktım. Sıkılmıştım. Çizgi romanlar her hafta yenisi çıkmayınca sıkıcı oluyor.
İtalyan yatağında sessizce oturuyordu.
"Günaydın, mükemmeliyet."
"Ne istiyorsun?"
"Biraz konuşmak." Konuşmam gerekiyordu da zaten. Bu günkü olay için.
"Konuş o zaman."
"Peki." Acele etmeden yatağının yanına gelip ayak ucuna oturdum. "Baştan başlamam lazım. Sence Peters neden seni benim takımıma soktu?"
"Neden kendine sormuyorsun?"
"Cevabı biliyorum çünkü. Dosyanı okudum. 6 farklı eğitim timinden aşırı uyumsuzluk ve saldırgan davranış sebebiyle atılmışsın. Sence biz burada işe yaramaz insan kırıntılarını ne yaparız?"
"Bilmiyorum."
"Bilmen komik olurdu zaten." Derin nefes verdim. "Burada işe yaramayan insanlar tüplenir."
"Nasıl?"
"Vücutları sonraki deneylerde veya operasyonlarda kullanılmak için saklanır. İşte bu yüzden burdasın, Marie. Ölmemek için. Normalde 6 defa tim değiştirmene izin verilir. Yedincide deney tüpünü boylarsın. İşte Peters benim ne olursa olsun takımımdaki adamlardan şikayetçi olmadığımı bildiği için seni bana yamadı. Ama ben de insanım." Gözlerinin içine baktım. "Sabahki olay pek hoşuma gitmedi."
Cevap vermedi. O kadar yüzsüz değildi ya.
Devam ettim. "Sorun bunu Claire'a felan yapman değil. Sorun böyle bir hareket yapman. Eğer aklını başına toplayıp bu takımın artık yeni ailen olduğunu beynine sokmazsan, korkarım ki Marie, bunu yapmak zorunda kalırım. Anlıyor musun?"
"..."
"Bak durumunun zorluğunu biliyorum. Geçmişin hakkındaki herşeyi biliyorum. Ama geçmiş geçmişte kaldı. Bununla yüzleşmek zorundasın."
Gözlerini sildi. Gerçekten sadece ufak bir kız çocuğuydu. Heh.
"Şimdi anlaştık mı?"
"A-anlaştık."
"Güzel." Gülümsedim. "Hadi kalk. Biraz yürüyelim."
"Nereye?"
"Güzel bir yere."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Proje E.D.E.N. [Son]
Ciencia FicciónGelecek. Heh, eskiden gelecekle ilgili ütopik fanteziler kurardım; barış, dostluk, kardeşlik... Şu an bu tarz iyimser zırvalar çok saçma geliyor. 2200 yılında gayet gerilmiş olan diplomatik ilişkiler bir anda koptu. Nükleer savaş. İnsanlığın yüzde...