-Jess-
Gecenin yarısında genç bir kadının sesiyle uykum bölündü.
"Arcstein NERDESİN!??"
Sıçrayarak kalktım. Odanın ortasında Claire veya Noire veya Edward gibi kulaklı bir kadın etrafa saldıracakmış gibi bakıyordu.
Brifing odasından doktor çıktı. "Buradayım." Bir an kadının suratına baktıktan sonra suratı korkutucu bir ifadeyle çarpıldı ama devam etmedi. Onun yerine kadın konuştu.
"Oğlum nerede?" Oğlu mu? Şimdi de çocuk mu kaçırıyordu.
"Ellen Claws. Gel de oğlunu gör." Dalga geçer gibi geniş bir reveransla brifing odasını gösterdi. Kadın da içeriye bir baktıktan sonra girdiği hızla geri çıktı.
Çenemi zorlukla hareket ettirerek konuştum. "Sen ne-"
"Gel sen de bak." Aynı hareketi bana da yaptı. Merak, ben de odanın içine baktım.
Ekran antrenman odasını gösteriyordu. Ortada Edward, yanında üzerindeki önlükle adamın terini silen ve şu an annesi olduğundan yüzde iki yüz emin olduğum deminki kadın.
Canlı canlı izliyordu demek.
Adamın suratına bakmadan yatağıma doğru yürüdüm. Ve kendimi attım. Az önceki olaylar olmamış gibi davranacaktım.
Adamın endişe renkli sesi fısıldadı. "Ne oldu ki?"
Ne oldu mu? NE OLDU MU?
Bakın, o an çok çeşitli duygular içindeydim. Ama anlatmama da gerek olduğunu sanmıyorum.
Duygularımı yastığa gömmeye çalışırken dudaklarımın arasından sadece tek bir söz çıkabildi.
"Canavar."
-Canavar-
Odaya geri dönüp projektörü kapattım ve karanlıkta öylece oturdum.
Canavar ha. Ve o klasik sözü bir kişiden daha duymuştum. Ama bu sefer nedense dokunmuştu.
Bazen kendimi kaybettiğim doğrudur. Ama... Gerçi nedeni yok. Kaybediyorum işte. O kadar. Nothing less, nothing more.
Belki de bu kadar üzerine gitmemeliydim.
Karanlıkta oturmaya devam ettim. Karanlık iyiydi. Sakinleştiriyordu.
Biri kapıyı açana kadar da oturmaya devam etmeye karar verdim.
Oturdum.
Oturdum.
Ve oturdum.
"Arc nerdesin?" Victoria.
"Buradayım." Seslendim. Sıkılmıştım. Hem kendime verdiğim sözleri tutmama gerek yoktu. Darılmazdım ya.
Kapıyı şimşek gibi açtı. "Beni takip et. Bunu görmen lazım."
Arkasını dönüp koşmaya başladı. Ben de takip ettim. Görmem lazım diyorsa görmem lazımdır demek.
Genetik kanadına doğru koşmaya başladık. O önde ben arkada. Koştukça eteği açılıyordu. Ben de çaktırmadan eteğinin altını dikizliyordum.
"Koşarken konuşabilir misin?" Sakince sordum. Şu anda 59 kilometre saat hızla koşuyorduk. Konuşabilirdi herhalde.
"Konuşabilirim ama konuşmayacağım. Yürü." Vites atladı.
İki küsür dakika koştuktan sonra şu geçenki kedi kızın önünde durdu
"Konuş."
"Genetik analizini bitirdim. O nesil versiyon şeysilerinin hepsi yanlışmış."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Proje E.D.E.N. [Son]
Science FictionGelecek. Heh, eskiden gelecekle ilgili ütopik fanteziler kurardım; barış, dostluk, kardeşlik... Şu an bu tarz iyimser zırvalar çok saçma geliyor. 2200 yılında gayet gerilmiş olan diplomatik ilişkiler bir anda koptu. Nükleer savaş. İnsanlığın yüzde...