BÖLÜM 10: Ay Hoşt Ulan!

15 6 3
                                    

Ege'nin ağzından~

Mutfağa girdiğimizde üzerine giydiği önlüğü bağlıyordu. Geldiğimizi görünce bize döndü ve
"Ben kitaplarımı odama götürürken burda bekleyin beni" dedi bize doğru adımlayıp kitapları aldı. Berke'yle birlikte gelmesini bekledik.

Geldiğinde ilk önce kapıda durarak bileğindeki toka ile omzuna kadar olan saçını tepede topladı. "Etkileyici"  diye fısıldadım kendi kendime. Ardından buz dolabına yöneldi ve orta boylarda bir et parçası çıkardı. Tezgahın yanında duran bize doğru geldi
"Ne yapacağız?" dedi Berke. Fulya eti tezgahta ki doğrama tahtasının üstüne koydu ve paketini açarken konuşmaya başladı
"Karnı yarık yapacam"
"Yapacaz" diye düzelttim. Göz ucuyla bana baktı ve bıçağı tahtaya bırakarak kenara çekildi eliyle işaret ederek
"Buyur" dedi.

Fulya'nın ağzından~

Buyur dedikten sonr giymesi için önlük verdim. Önlük zaten belli olan kaslı iri vücudunu dahada gözler önüne serdiğinde etkilenmemek elde değildi.

Bıçağı eline aldı ve benim açtığım paketten eti çıkardı ve doğramaya başladı. Kuru soğan almak için sebzeliğe doğru ilerlerken konuştum
"Fazla küçük kesmene gerek yok zaten makineye koyup kıyma yapacağız. Sadece makineden girebilecek büyüklükte kes" dedim yan tarafında bulunan makineyi işaret ederek. Soğanları alıp Berke'ye verdim çünkü soğan doğrarken önümü görmüyorum! Ege'ye döndüm aramızda üç adımlık mesefe bırakarak
"Elini kesmeden kes eti." diyerek sırıttım. Bana dönerek
"Ben çok iyi yemek yaparım merak etme" dedi ve göz kırptı.
"He aynen!" görürsün der gibi sırıttı.
Onu bir an biscolata reklamlarındaki erkeklere benzettim aralarındaki tek fark onlar çikolata yaparken Ege'nin et kesiyor olmasıydı. Gülmemi daha fazla tutamadım ve kahkayı bastım. İkiside bana delirdin mi ders gibi bakıyorlardı. Haklıydılar da. Ama içimdeki Fulya'lara engel olamıyordum ki. Bir Fulya etkilenirken diğeri işin içine edip dalgaya vuruyordu. Bildiğiniz kendi kendimle dalga geçiyordum. Derin bir nefes aldım ve konuştum
"Üzgünüm sksjsjs ama aklıma bir şey geldi de ksjsjaksjs"
"Ne geldi?" dedi Berke merakla
"Ege'nin biscolata reklamlarındaki erkeklere benzettim de kshshshahah"
"Buna niye güldün ki. Etkilenmiş bir şekilde bakman gerekmez miydi?" dedi Ege bozulmuş gibi
"Hayır onlar çikolata yaparken sen et kesiyorsun ya komik geldi"
Berke de benimle birlikte gülmeye başladı.
'Çok mu komik' der gibi üzerime doğru gelen Ege'yle ciddileştim ve geriye doğru adımladım. Tam o sırada kapı çaldı.
"Annem geldiii!" diyerek kapıya koştum. Huh tam zamanında!

Bahçe kapısına koştum ve kapıyı açıp annemin elinden çilekleri aldım.
"Hoş buldum kızım hoş buldum!"
"Aa anne?" dedim dalga geçerek. Annem gözlerini kıstı ve yürümeye devam etti. Eve girdiğinde konuştu
"Arkadaşların nerde? Kovdun mu yoksa!?"
"He Sultanım kovdum! Tövbe ya ben öyle biri miyim!??"
"Evet" dediği şeyle durup ona baktım.
"Mutfaktalar yemek yapıyorlar"
"Onlara mı yaptırıyorsun kız! Onlar misafir!" omuz silkelek mutfağa girdim. Ardımdan annem geldi
"Merhaba gençler!"
"Merhaba efendim" dedi Berke
"Merhaba Ayla teyze!" dedi Ege onlara göz devirdim ve çilekleri bir kaba koyup yıkadım. Ardından ağzıma bir tane attım.
"Size mi yaptırıyor yemeği bu suratsız?" etleri kıyma makinasine koyan Ege konuştu ilk önce
"Hahaha hayır Ayla teyze biz yapmak istedik" dedi ağzıma bir çilek daha attım ve anneme baktım o da bana baktı
"Söylememeniz için tehdit ettiyse söyleyin çocuğum!" dediği şeyle gözlerimi kısarak anneme baktım.
"Hayır efendim gerçekten biz yapmak istedik. Hem bugün Fulya bize ders anlattığı için teşekkür ederiz diye düşündük."
"Anladım oğlum" dedi Berke'ye
"Püü yazıklar olsuuun. Ben senin kızınım be kadın! Bana inanmıyor elin oğullarına mı inanıyorsun!?" dedim ve ağzıma bir çilek daha attım.
"Sus da şu patlıcanları yıka!" diye emir verince elinden patlıcan poşetini aldım ve yıkamak için Ege'nin yanına geçtim. Çocuğun o kadar iri bir vücudu var ki tüm tezgahı kaplamıştı. Onu biraz yana ittirdim ve suyu açtım. Anneme dönüp
"Anne babam nerde?" diye sordum bir şeyler fısıldadığımı gördüm ama anlamadım. Bana bakıp
"Babanın işi varmış. Geç gelebilirmiş. Belki gelmez de bilemiyorum. Ben bir üzerimi değiştireyim gelecem" dedi ve mutfaktan çıktı. Soğanlar yüzünden ağlayan Berke'ye baktım ve güldüm. O sırada o da bana bakıp
"Ne gülüyorsun çok mu hoşuns gitti. İstersen sen gel!"
"Yok tatlım ben almıyım. Böyle iyi."

Yemeği hazırlamış ve yemek masasını kurmuştuk. Annem yemiş ve Ege'ye çok beğendiğini söylemişti. Ege bana bakarak
"Ye bakalım nasıl olmuş? Güzel mi değil mi??"
"İçine zehir koymadın dimi?"
"Zehir koysam ben niye yiyim? Hadi onu geçtim annene niye zarar vereyim?"
"Vay it! Annemin gönlünü fethetmiş olabilirsin ama benimkini nah!"
"Terbiyesiz düzgün konuş sofradasın" diyen annemden özür diledim ve Ege'ye dönüp
"Benim tabağıma özel olarak koymuş olabilirsin" dedim tek kaşımı kaldırarak.
"O zaman benim tabağımı al"
"Olmaz belkide böyle diyeceğimi tahmin etmiştin ve senin tabağını alacağımı düşündüğün içinde ona koydun? Nereden bilebilirdim ki!?" Gülümseyip kendi tabağından biraz yedi.
"Bende yedim al" tabağı uzattı ben almayınca da zorla yedirdi! Umut dolu gözlerle bana bakıyordu.
"Hımm güzelmiş! Anne karnıyarık yapacağımız zaman Ege'yi çağıralım o yapsın!" dedim gülerek masadaki herkes güldü. Ege kulağıma yaklaşıp
"Sen iste ben sana hep yaparım!" dediğindd aniden ona döndüm ve
"Ay hoşt ulan!" Anneme ve Berke'ye dönüp
"Beni neden bu Koca Gövdenin yanına oturttunuz!??" Hâlâ gülüyorlardı sahte bir öfkeyle yemeğimi yemeye devam ettim. 'Ama yalan yok güzel yapmıştı!'

Sofrayı kaldırmış bulşıklarıda yıkamıştık. Çileklerimi elime alıp oturacağım sırada annem
"Kalk kahve yap sonra oturursun!" Dudaklarımı büzüp ayaklarımı sürte sütte mutfağa geri döndüm. Aklıma gelen şeyle geri döndüm. Dönmemle yine Koca Gövdeye çarptım. E yeter artık!
"Neden sürekli peşimdesin ya sen? Bir sal beni be kardeşim sal!! Aa"
"Senden ayrı kalmak istemiyorum ne yapayım?" ayağımı diz kapağının arkasına koyup kendime doğru çektim ve yere dizlerinin üstüne düşmesini sağladım. Elimle çenesinden tutup kaldırdım ve yüzümü biraz yaklaştırarak konuştum.
"Daha dün bir bugün iki. Bu ne yavşaklık!? İki iyi davrandık diye götün kalktı hemen" gülümsedi ve
"Daha fazla bu şeklide kalırsaakk..."
"Ne olur!?"
"Öperim!" gözlerim fal taşı gibi açıldı ve anında geriye çekildim
"Ay hoşt ulan!" "Hem sen neden geldin peşimden"
"Peşinden geldim çünkü kahveleri nasıl içtiğimizi sormadın. Bende söylemeye gelmiştim." dedi hâlâ yerdeyken. Annem içerden bağırarak
"Ne oluyor orda? Nerde kaldı kahvler?"
"Bir şey olmadı Sultanım. Arkadaş beynini düşürdü de onu arıyor yerde! Kahvelerde gelir şimdi" dedim ve geri döndüm. Ege ayağa kalkarak
"Arkadaş mı? Sakla şimdi arkadaşı daha sonra başkası için lazım olur o" dedi. Ardından da
"Sade olsunlar" dedi. Gözlerimi devirdim ve bir çilek daha yedim.

Kahve piştikten sonra tepsiye koydum ve salona doğru ilerledim. Arkamdan gelen Ege'ye
"Çileklerimi getirir misin!!?" dedim ve salona geçtim. Onlar kahveleri içerken ben çileklerimi yedim. Ege bana bakarak
"Çileği çok seviyorsun galiba" benim yerime annem konuştu
"Gerçekten çok seviyor. Eve geldiğimizde çilek getirmessek de küsüyor bize hanımefendi!"
"Anne neden her şeyi söylüyorsun!? İstersen en son ne zaman iç çamaşırı aldığımı da söyle!" dememle annemin kafama yastık fırlatması bir oldu.
Yastığı engelliyim derken çileklerim yere düştü!! Bir yerde duran çileklerime bir de anneme baktım. Dudaklarımı büzüp uzunca çileklerime baktım. Ezilmişlerdi...
"Anne sen ne yaptın?" dedim hüzünle. Ayağa kalkıp telefonumu aldım ve babamı aradım. Annem
"İçerde daha var. Tabii bitirmediysen"
"Bittiler..." babam telefonu açmamıştı. E tabi açmaz Fulya adam çalışıyor! Hüzünle çilekleri yerden topladım ve çöpe attım. Ardından bez getirdim ve yeri sildim. Bezi de mutfağa götürdüm ve geri geldim. Yerime oturduğumda telefonum çaldı ekranda ki KAHRAMANIIIMM🤴♥️ yazısını görünce sevinçle açtım
"Babacım?"
"Efendim birtanem?"
"Ne yapıyorsun?"
"Çalışıyorum"
"Kolay gelsin babacım! Şey diyecektim"
"Ne diyecektin?"
"Gelirken çilek getir misiiinn~?"
"Üzgünüm birtanem eve gelmeyeceğim çok işim var"
"Yaa. Peki sorun yok. Dikkat et. "Görüşürüz muah!"
"Görüşürüz birtanem" telefonu kapattım ve Ege'lere döndüm. Aklıma gelen fikirle ayağa fırladım.
"Kalkın gidiyoz!"
"Nereye?" diye aynı anda sordular üçü de
"Çilek almaya! Ama annem hariç"
"Ben ne gelecem be gidin siz" umutla onlara döndüm. Ege konuştu
"Daha iki gündür tanıdığın kişilerle çilek almaya mı gideceksin?" alttan alttan laf sokmaya çalışıyor beyfendi.
"Aman gelmeyin be! Kendim gider alırım!" dedim ve odama çıkıp cüzdanımı aldım. Aşağı indim ve anneme bakarak
"Gelirim birazdan" Ege ve Berke ayağa kalktı
"Bizi de bekle!" dediler. Onlara dönüp
"Hani gelmeyecektiniz?"
"Biz gelmeyeceğiz demedik." diyen Berke'ye baktım ve kapıya yöneldim. Kapıdan çıkınca Ege
"Bu şekilde mi gideceksin?" dediğinde siyah şortum ve siyah t-shirtüme baktım
"Ne var ki şeklimde?" bir şey demeden elindeki ceketi belime bağladı. Geri çekildiğinde yürümeye başladık.

SELAAAMM
UMARIM BEĞENİRSİNİZ!
OY VERMEYİ VE YORUM YAPMAYI UNUTMAYIN 😘♥️
DİĞER BÖLÜMDE GÖRÜŞMEK ÜZERE 👁️   👁️
    👄

FOREVER TOGETHER (SONSUZA DEK BİRLİKTE)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin