Draco bardağındaki kanı yavaşça içerken evin büyük kapısı sertçe aralandığında başını oraya çevirdi. Pansy'nin geldiğini kokusundan anlamıştı.
"Şehirde bir kurt adam var!" Küt saçlı kız sinirle konuştuğunda ise anlamıyormuş gibi kaşlarını çattı. "Onlardan hiç kalmamış olması gerekiyordu."
"Aynen öyle!" Blaise'in sinirli ses tonuyla Pansy duvara yaslanıp iç çekti. "Yarın akşam dolunay var öylesine gelmiş olamaz, korunmamız gerekecek."
"Bir kurt olduğuna eminsin değil mi?" Draco elindeki bardağı arkadaşına uzatırken bir yandan da ayaklandı. Pansy de ona göz devirip bardağı alarak yerine bıraktı, o insan kanı içmiyordu. "Eminim, kokusunu on kilometre öteden alabiliyordum. İğrenç."
"Onu öldürürsek korunmamıza gerek kalmaz, bir daha buraya gelmemeleri gerektiğini gayet açık belli etmiştik. Dinlemesi gerekirdi."
Blaise konuştuğu gibi Draco yüzünde oluşan sırıtışla "Evet." dedi. "Kaç tanesini öldürmüştüm hatırlamıyorum bile, hatırlamak eğlenceli olurdu."
"İkiniz de aptalsınız! Ona şimdi bulaşıp öldüremezseniz yarın basit bir ısırık ile ölürsünüz."
"Biz zaten ölüyüz Pansy, endişelenmene gerek yok."
Draco'nun alayı Pansy'i sinirlendirmişti. Kendisi bu kadar endişeliyken iki arkadaşının da rahat olması ona çok saçma geliyordu. Özellikle basit bir ısırık onları acı içinde öldürebilecekken arkadaşlarını durdurmaması imkansızdı. Bu yüzden de aklına gelen ilk fikri ortaya attı.
"Harry." dediği gibi Draco'nun şaşkın bakışlarını fark edince "Harry'e haber vermeliyiz." diye devam etti. "Ondan habersiz hiçbir şey yapılmayacağını o da gayet açık belli etmişti."
"Büyücü Harry'i diyorsun değil mi?" Draco komik bir şey söylemiş gibi gülerek sorduktan sonra dudaklarını ıslattı. "O asla bizim tarafımızda olmaz."
"Neden olmasın? Dolunaydan bir gün önce buraya bir kurt adamın gelmesi normal değil. Eminim bunu anlayacak kadar zekidir."
Blaise'in söyledikleriyle Draco içinde oluşan garip duygularla "Zekidir." dedi. "Ama benim ölebilme ihtimalim varsa o da her şeyi yapar."
Pansy ağzını açamadan da "Söyleyemeyiz!" diye kızdı arkadaşına. "Söylersek o aptal kurda hiçbir şey yapamayız! İzin vermez."
"Ne zamandır birinin sözünü dinliyorsun Draco? Harry izin vermese bile yapacağına eminim, Pansy sadece söylememizi istiyor." Blaise'in imalı ses tonu Pansy'nin keyifle gülümsemesine sebep oldu. "Harry izin vermezse yapamaz. Harry bizden çok daha güçlü."
"Alt tarafı bir büyücü, onu bu kadar abartmanıza gerek yok."
Draco ikisine göz devirip yukarı çıkacakken Pansy hızla onun önüne geçince sıkkın bir nefes verdi, arkadaşına asla laf anlatamıyordu. "Çok istiyorsanız siz gidip konuşun Pansy, ben gelmeyeceğim."
"Gelmeyeceksin ve biz konuşurken de Harry'e bahsedeceğimiz bir kurt bırakmayacaksın değil mi?"
Blaise arkadaşına kızarken Harry de annesinin büyü defterindeki büyüleri deniyordu. Çoğu ona basit geliyor olsa da tekrar etmeye özen gösteriyordu. Bu yaşta bu kadar güçlü olmasına rağmen hala her şeyi bilmiyordu. Annesinin dediğine göre de bilmemesi onun için daha iyi oluyordu. Lily, oğlunun kendi yaşadıklarını yaşamasını istemiyordu.
Kapısının çalınmasıyla Harry önündeki kitabı kapatıp ufak bir hareketle oturduğu yerden kapıyı açtı. Daha sonra gelenlerin vampir olduğunu anlayıp alt kata indi. Davetsiz içeri girememeleri ona hep çok eğlenceli geliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝐑𝐞𝐝𝐡𝐨𝐮𝐭 𝐓𝐨𝐰𝐧 | 𝐃𝐫𝐚𝐫𝐫𝐲
Fanfiction"Sen bir şey yapamazsın Harry, vampirlere yardım edemezsin. Özellikle de Draco'ya." ༄ Başka evrende geçen bir kurgudur. Büyücülere, vampirlere, kurt adamlara/kadınlara, melezlere ve cadılara yer verilmektedir.