harry's promise

2.8K 267 238
                                    

"En azından bugün dışarı çıkmasaydın Pansy." Draco arkadaşını ikna etmeye çalışırken Pansy ona gülümsedi. "Draco, her gün bunu söylüyorsun. İlla ki çıkmamız gerekecek."

"Endişeleniyorum." Draco'nun iç çekip arkasındaki duvara yaslandı. "Her gün birimize bir şey oluyor ve sen benim kız kardeşim gibisin Pansy. Sana da bir şey olursa ne yaparım bilmiyorum."

Pansy onun dedikleriyle biraz daha Draco'ya yaklaşıp sarıldı. "Hepimiz iyi olacağız Draco." diye fısıldayınca Draco da kollarını ona sarıp "Umarım." dedi. "Herkesi kaybediyorum."

"Herkesi kaybetmiyorsun. Ben ve Blaise hala buradayız. Ayrıca Harry de yanında." Pansy hafifçe geri çekilip gülümseyince Draco "Harry konusunda pek emin değiliz." dedi. Pansy'nin imalı bakışlarına da göz devirdi. "Hala benimle konuşmadı Pansy!"

"Çok tatlısın!" Pansy arkadaşının yanaklarını sıkınca Draco yüz buruşturup geri çekildi. "Saçmalama."

"Eminim konuşacaktır, sana bakışlarının farkındasın."

"Farkındayım." Draco gülümseyince Pansy de gülümseyerek."Hiçbir zaman sadece hoşlantı olmadı değil mi?" diye sordu. "Her zaman Harry'i sevmiştin. Bu yüzden çevresindeki kimseye zarar verilsin istemedin."

"Evet, vaftiz babasına da onun eşine de bir şey yapamazdım. Onlara çok değer veriyordu, beni asla affetmezdi."

"Sana da veriyor." Pansy göz kırpınca Draco onun ne kadar keyif aldığını fark edip "Tamam." dedi. "Gidiyorsan git hadi."

Pansy onun haline güldükten sonra evden çıktığında Draco da mutfağa geçti. Düzenli olarak insan kanı içtiğinde normal yemek yiyebiliyordu, bu yüzden de bazen canı sıkılınca yemek yapıyordu.

Yarım saat içinde hazırladığı eti fırına atarken zil çalınca fırını kapatıp kapıya doğru ilerledi. Açar açmaz karşısında Harry'i ve elindeki çiçek buketini görünce de gülmemek için zor durarak "Harry." dedi. "İçeri gelsene."

Harry onun yüz ifadesine göz devirdikten sonra elindeki çiçekleri Draco'ya uzatınca Draco eline alıp "Mezarıma koymak için muhteşem gözüküyorlar, teşekkür ederim." diye dalga geçti. Harry de gülmek istese de "Aldığıma pişman ediyorsun." diyerek içeriye doğru ilerledi. Draco onun neden çiçek aldığını anlamıştı.

"Çiçek mi? Ben çiçek sevmem bile. Kadın mutluluktan ağlıyor." Draco ilerideki çifti izlerken yüz buruşturunca Harry gülmeye başladı. "Neden öyle bakıyorsun? Bence çok tatlı duruyorlar."

"Sana ben de çiçek almalıyım o zaman."  Draco dizlerine uzanmış Harry'nin çenesini okşuyorken Harry gülümsedi. "Belki de ben sana almalıyım."

"Teşekkür ederim. Yıllarca saklayacağıma emin olabilirsin." Draco da onun arkasından içeri geçtiğinde salonlarından belli olan mutfağa geçip çiçeği bir vazoya koydu.

"Güzel bir yemek yemek istersen, birazdan hazır olur." Harry'nin kendisini mutfak tezgahına yaslanmış bir şekilde izlediğini görüp konuştuğunda ise Harry göz devirdi. "Kan içen birisi benim yemeklerimi beğenmiyor, ne güzel!"

"Ve kan içen birisi evde gerçekten onları yiyip yemediğini merak ediyor."

"Gerçekten çok kötüsün!" Harry şokla konuşunca Draco tebessüm etti. "Çiçek aldığına ve hala bir yerlerimi kırmadığına göre sanırım bana kızgın değilsin."

"Değilim." Harry konunun değişmesine sevinerek gülümsedi. "Buraya sana kendimi hazır hissettiğimi söylemeye ve bir açıklama yapmaya geldim."

"Eğer yeniden canın acıyacaksa-" Draco endişeli bir şekilde konuşunca Harry onun düşüncesiyle içinin ısındığını fark edip "Hayır." dedi. "Onu bir büyüyle hallettim. Sana her şeyi anlatabilirim."

𝐑𝐞𝐝𝐡𝐨𝐮𝐭 𝐓𝐨𝐰𝐧 | 𝐃𝐫𝐚𝐫𝐫𝐲Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin