blame yourself

4.1K 367 277
                                    

"Sen bir şey yapamazsın Harry, vampirlere yardım edemezsin. Özellikle de Draco'ya." Hermione üzücü bir ses tonuyla konuşurken Harry de dalgın bir şekilde elindeki kahveye bakıyordu. "Biliyorum edemem ama sen edebilirsin."

Yeşil gözlerini çaresizce arkadaşına çevirdiğinde Hermione iç çekti. "Bir sürü düşmanı var Harry, Draco böyle olduğu sürece hiçbirimizin gücü onu tamamen korumaya yetmez. Özellikle sen aramızda değilsen. En güçlümüz sensin, biliyorsun."

"Doğru söylüyor." Ron, kıvırcık saçlı cadıya katıldıktan sonra "Ölmesini isteyen yüzlerce kurt var." diye ekledi. "Hepsi bir plan yapıyor."

"Yapmamaları gerektiğini söylemedin mi?" Harry'nin istemsizce sinirli çıkan ses tonuyla Ron göz devirdi. "Söyledim! Bir kişiye karşı yüzlerce kişi Harry, neden tek başıma buraya geldim sanıyorsun?"

"Geriye kalanlar da en kısa sürede burada olur." Hermione açık açık konuşuyor olsa da arkadaşı için çok üzülüyordu. Harry'nin dünden beri ne halde olduğunu biliyordu.

"En azından dolunayı atlattık." Harry elinde tuttuğu bardağı masaya bıraktıktan sonra ayağa kalkıp annesinin büyü defterini getirdi. Hermione bir şeyler yapabilecek tek kişiydi, kitaba ihtiyacı olan oydu. Diğer büyücüler asla vampirlere yardım etmezdi, onlar da Draco ölsün istiyorlardı. Herkes gibi. Draco yaşadığı her sene birilerini kızdırmayı başarmıştı.

"Sen bunlara bakarken ben de Remus ile konuşabilirim belki." Harry aklına gelen tüm ihtimalleri değerlendirmek istiyordu, Remus'un sürüsünden uzak yaşadığını bildiği için de iyice kalbi sıkışmaya başlamıştı. "Sirius'a ulaşırsam belki onu konuşmaya ikna eder, edemezse de ben bir çaresini bulurum. Ya bulamazsam? Öylece ölmesine izin veremem."

"Harry." Hermione onun yanına geçip arkadaşına sarılınca Harry de yorgunca başını onun omzuna yasladı. "Ben elimden geleni yapmaya çalışacağım, söz veriyorum."

"Yine aynı şeylerin olmasından korkuyorsan, bunlar olacaktı Harry, belliydi. Ya bir sene ya da bir ay sonra ama illa ki bir gün olacağını biliyordun." Ron da arkadaşına dönüp konuştuğunda Harry yutkunarak "Biliyordum." dedi. "Sadece üzerinden beş sene geçince belki bundan sonra olmaz diye düşünmek istemiştim, aptallık etmişim."

"Annenle konuştun mu?" Hermione arkadaşının karışık saçlarında parmaklarını gezdiriyorken Harry annesini özlediğini fark etti. "Hayır, konuşmayı da düşünmüyorum. Onun bu tarz olaylara dahil olmaması gerekiyor. Babam ile uzakta kalmaları daha iyi."

"Baban da bir vampir Harry, eninde sonunda onun da bir şeylere karışması gerekecek. Sirius'un da."

Ron'nun söyledikleriyle Hermione merakla "Sirius hangi tarafta olacak?" diye sordu. "Eşi bir kurt adam."

"Eşinin tarafında olacak tabii ki. Remus da onun tarafında olacak. Ne olursa olsun birbirlerini koruyacaklar." Harry ikisine açıklama yaptıktan sonra içinden sevdiklerinin tarafında olabilecek kadar şanslılar diye geçirdi. Kendisi değildi.

Sırf bunu içinden geçirdiği için bile önlerindeki birkaç mum yoğun bir rüzgarla sönünce Harry göz devirdi.

"Draco'yu düşünmemen daha iyi." Ron gülerek konuştuktan sonra ayaklandı. "Benim de dün kırılan kemiklerimi ve hala ağzımda olan iğrenç kan tadını düşünmemem daha iyi, hadi bir şeyler içmeye gidelim."

"Bence de." Harry de ayaklanıp kıvırcık saçlı arkadaşının da kalkmasını sağlayınca hepsi beraber şehirdeki bara geçtiler. Herkes buraya bayıldığından içerisi her zaman kalabalık oluyordu.

Onların üçü bir kenara geçtiğinde diğer üç arkadaş da bir kenarda hararetli bir konuşma gerçekleştiriyorlardı. Bir tek Pansy biraz durgun gibiydi.

𝐑𝐞𝐝𝐡𝐨𝐮𝐭 𝐓𝐨𝐰𝐧 | 𝐃𝐫𝐚𝐫𝐫𝐲Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin