three dead bodies

3.3K 305 284
                                    

Harry soğuk esen rüzgarlarla iyice üzerindeki kabana sokuldu. Issız bir ormanın içinde gecenin bir yarısı yürüyordu. Kuşların seslerinden ve bastığı yaprakların hışırtısından başka bir ses duymuyordu.

Başını kaldırdığında ise terk edilmiş bir bina gördü, burayı daha önce gördüğünü hiç hatırlamıyordu. Yavaşça gıcırdayan kapıyı araladığında burnuna dolan küf kokusuyla yüzünü buruşturdu. Etrafı zar zor görüyordu, her yer çok karanlıktı.

"Birisi var mı?" diye sorabildiğinde rüyalarından birisinde olduğunu anlayıp tamamen evin içine girdi. Ses yoktu. Sadece rüzgarlar evin büyük camlarının çarpmasına sebep oluyordu.

Evi tamamen inceleyebilmek için telefonundan ışık açıp etrafa bakınırken yerde gördüğü kanlarla kaşlarını çattı. Kanların merdiven boyu yayıldığını görünce de merdivenlerden çıkmaya başladı.

Burnuna anında küf kokusundan daha kötü bir kötü koku dolduğunda hafifçe elini burnuna tutarak merdivenden çıkar çıkmaz önüne çıkan kapıyı araladı.

Yerdeki yaklaşık yirmi tane ölü bedeni görünce şaşkınlıktan ağzı açık kaldı. Bir tanesi birden doğrulunca ise Harry korkuyla geriye doğru sendeledi.

"Yardım et Harry." Önceden gördüğü kurt adamlardan birisi korkunç bir gülümsemeyle konuştuktan sonra gözlerinden kanlar akmaya başlayınca Harry panikle "Yapamam." dedi. Neden böyle dediğini bile bilmiyordu.

Söyledikleriyle de bu sefer kurt adamın ağzından kanlar akmaya başlamıştı. "Edebilirsin. Bir tek sen yardım edebilirsin." 

Terler içinde uyandığında ise ellerinin titrediğini fark etti. Yutkunmaya çalıştıktan sonra yanında duran komodinden su doldurmaya çalışıp zorla suyu içti. Öylesine gördüğü bir şey değildi, biliyordu.

Telefonunun çalmasıyla da telefonunu alıp annesinin aradığını görünce biraz da olsa sakinleşerek gülümsedi. "Anne?" deyip telefonu açtığında Lily de neşeli bir ses tonuyla "Oğlum!" dedi. "Çok özledim seni."

"Ben de özledim!" babasının sesini de duyunca Harry'nin ikisini de çok özlediğini fark ettiği için gözlerinin dolmaya başlamıştı. "Ben de sizi çok özledim."

"İyi misin sen canım?" Harry annesinin sorduğu soruya yalan söylemek istedi çünkü uzun zamandır görüşmüyorlardı. Annesinin endişe etmesini istemiyordu, kadın zaten oğlu için yeterince endişeliydi. "İyiyim anne, sizin sesinizi duyunca duygulandım biraz sadece. Siz nasılsınız?"

"Sen gelirsen daha iyi oluruz!" Remus'un sesiyle de Harry gülerek "Siz de oradasınız!" dedi. "Ben de gelirsem daha iyi olurum."

Harry onlarla biraz daha konuşup gülüştükten sonra telefonu kapatıp yatağından da çıktı. Hepsiyle konuşmak rüyanın etkisinden çıkmasını sağlamıştı.

Yine de oraya gidip kontrol etmesi gerekiyordu, bunu biliyordu. Bu yüzden de yanına Draco'yu alması lazımdı, kurt birisi varsa öldürmeye heveslenen tek kişi oydu.

Üstünü değiştirip evden çıktığında Draco ve diğer iki arkadaşının kaldığı eve yarım saatte gelebilmişti. Kapı açıldığında Blaise keyifli bir şaşkınlıkla "Harry." dedi. "Ne işin var burada?"

"Draco'yu görmem lazım. Burada mı?" Blaise onun sorusuyla alt dudağını ısırınca Harry anlamaya çalışıyormuş gibi onun yüzünü inceledi. Sorusunun Blaise'i gerdiği çok belliydi.

𝐑𝐞𝐝𝐡𝐨𝐮𝐭 𝐓𝐨𝐰𝐧 | 𝐃𝐫𝐚𝐫𝐫𝐲Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin