Yaşanan bu andan sonra arabaya bindik. Sessiz bir yolculuk geçirdik. Zaten yolun çoğunluğuda kalbimin yorgunluğu kaldıramayışı ile uyudum. Döndüğümüzde herkes evdeydi. Sophie yoktu. Salona girer girmez Luke'un kollarına atladım. Çok özlemiştim. Hayır hayır ben Brad'dan hoşlanmıyordum. Ben başkasını asla sevemiyordum. Hiç kimsenin ama hiç kimsenin bizi üzmesine, uzaklaştırmasına izin vermeyecektim. Sophie ne kadar çabalarsa çabalasın ben sevgimden vazgeçmeyecektim. Brad kapıdan içeri girmemişti. Luke'a sarılmayı bıraktıktan sonra kapıya doğru döndüm. "Hey gelsene." Hafif ve yarım bir tebessümle bana baktı. "Ben artık döneyim. Hepinizle tanışmak ve seninle zaman geçirmek çok güzeldi Sky." Şaşırarak ona baktım. "Daha yeni döndük. O kadar yolu geri mi gideceksin? Hadi ama kal bizimle." Gülümsemeye devam ederek konuştu "Teşekkür ederim. Ama gerçekten gitmeliyim. Hem yetiştirmem gereken bir kaç projem var. Herkese herşey için teşekkürler." dedi . Sonra benim daha fazla konuşmama izin vermeden sıkıca sarıldı ve vedalaşıp yola koyuldu. Sanki bana gönderilmiş kurtarıcı bir melek gibiydi. Çok kısa bir zamanda hayatımdaki insanları ve değerlerini, eski hayatımı ve güzel anılarımı hatırlatıp tekrar zihnimdeki yerinde kaybolmuştu. Eski anılara karışmıştı.
Kendimi çok daha huzurlu ve anda hissediyordum. Bütün bunlardan sonra çocuklara döndüm. " Heeeyyy! sizi çok özledim. Neler yaptınız? Soph nerede?" Gerçekten neredeydi. Döndüğümde sahte yüzünü orada görmeyi beklemiştim. Calum konuşmaya atladı " Bizde seni çok özledik. Merak etme sensiz pek bişey yapmadık ve ayrıca tadı da pek çıkmıyordu zaten. Soph evine geri döndü." Şaşırmışçasına kaşlarımı kaldırdım. Bana veda etmeden gitmişti. Neyse artık umursamıyordum zaten iyi ki gitmişti. Uzun uzun mutfak masasında konuştuk. Eski günlerdeki gibi küçük masanın etrafında o sıcak ve samimi zamanlar geri gelmişti. Çocuklar konuşup gülüşmeye devam ederken Luke hiçbir şey söylemeden elimden tutarak beni bahçeye çıkardı. Sessizce takip ettim. "Ne oldu?" Gülümseyerek bana baktı ellerimi tuttu. "Sadece seni özledim." Yavaşça yaklaştı kalp atışları yine hissedilebilir gibiydi." Bana baktı. Gözlerimin çok içine baktı. Sonra sıcak dudakları benim soğuk dudaklarımla buluştu. Kalbimin bozuk ritmi onunki ile uyum içine giriyor sanki düzeliyordu. Birden uzaklaşıp yere oturdu. Sonra beni yanına çekti. Çimlerin üzerine uzanıp durgun gecenin yıldızlarını izledik. Sessiz, sakin ama çok mutlu. Huzurumuz hissediliyordu.
Uzun süre bahçede uyuyakalmış olacağız ki Michael'ın sesiyle gözlerimizi açtık. "Hey içeri girip uyumaya ne dersiniz acaba?" Uyku sersemi bir şekilde doğruldum. Luke uykulu sesiyle güldü. Onun en sevdiğim hali olabilirdi bu. İçeri girmek üzere yürürken bir anlık durdum. Kalbim ilerlememe engel oldu. Luke "İyi misin? Yardım gerekli mi?" dedi telaşla. İyi değildim. Hiç iyi değildim ama daha fazla hastane ve daha fazla koşuşturma kaldırabilecek durumda hiç değildim. Derin bir nefes alarak iyiyim dedim. Bir anda belimde ve bacaklarımda bir çift el hissettim. Havalandığımda Luke'un kucağında olduğumu anladım. Başımı sıcak vücuduna yasladım ve beni öylece odama taşıdı. Yatağa uzandığımda gözlerimi kapadım. Varlığını yatağa yatışının ağırlığıyla hissettim. Sıcaklığı güvende ve evimde hissettiriyordu. Saçlarımı okşarken yavaşça fısıldadı "Seni çok seviyorum." Gözümden farketmeyeceği biçimde bir damla süzüldü. Başımı yüzünün hizzasına taşıdım, dudaklarına yaklaştım. Nefesi tenimi okşadı ve dudakları dudaklarımla birleşti. Ellerimi yumuşacık saçlarında gezdirdim. Çok sakin ve özenle öpüyordu. Yormak istemeyen biri gibi. Arada nefesim kesiliyordu. Bir kaç saniyenin ardından geri çekilip yüzünü inceledim. Her bir çizgisi her bir detayı ezberimdeydi. Benim insanımdı. Benim bir parçamdı. Şimdi tekrar mutlu olmak üzere iken vücudumun bana ihanet edişinin hüznünü gizlemeye çalışıyordum. Geçecekti biliyorum. Tekrar konserlerinde gönlümce dans edebilecektim. Tekrar saatlerce Luke ile koşabilecektim. Sadece geçmesini beklemek yorucuydu. Ama hayatımın anlamını, beni ben yapan ruhumun insanını bulmuştum zaten. Artık pek başka birşeye gerek yoktu....