O günün sabahı hayatımın en kötü göğüs ağrısıyla uyandım. Normalde çocukları uyandırıp yardım isterdim fakat sanırım kimsenin benim göğüs ağrımla uğraşacak gücü yoktu. Luke evde değildi. Yine başka bir kızın evinde kalmış olduğunu tahmin ediyorum. Hiç iyi değildim. Evde birkaç ağrı kesici ile çözülecek gibi değildi. Daha kimsenin uyanmamış olmasından yararlanıp tek başıma arabayı aldım. Yol boyunca hastaneye varamayacağımı düşündüm. Ağrıdan kıvranıyordum. Arabayı zor kullanmıştım. Arabayı park edip içeriye koştum. Hemşireler yanıma gelip beni tekerlekli sandalyeye oturttu. Çünkü yürüyecek halim yoktu. Sonra beni bir odaya aldılar sadece içeriye doktorların girip çıktığını hatırlıyorum o kadar.Bir kaç saat sonra uyandım. Odada herkes vardı. Bir zamanlar sevdiğim ve hala sevdiğim herkes. Doktor yanıma geldi herkesi odadan çıkardı. Yavaşça yanımdaki sandalyeye oturdu. Elimi tuttu ve konuşmaya başladı. Hayatımı tamamen değiştirecek o cümleleri kurdu '' Merhaba Skyler ben Sam. Şu anda neden burada olduğunu ve bir kaç haftadır süre gelen ağrıların sebebini merak ediyor olmalısın. Açıklayayım sende cor defectum var. Yani kalp yetmezliği. Uzun süredir bu durumdan muzdarip olduğunu duydum. Bunun için yapabileceğimiz şeyler sınırlı öncelikle bir ilaç tedavisine başlayacağız eğer etki etmezse ameliyata kadar uzayabilir yolculuğumuz. Ama önce elimizdekileri denemeliyiz. Öncelikle yapman gerekenleri söyleyeyim. Kendini fazla yormaman gerek,koşmak,hareket etmek minimal miktarda olmalı. Sağlıklı beslenmelisin sana bir liste çıkaracağım. Her ne kadar erken yakalasakta bu her hastalık gibi ani ölümlere ve kalp krizlerine yol açabilir. Bu sebeple dikkatli olmamız gerek. Biraz savaş vermen gerek tatlım. Aslına bakarsan her şey senin ellerinde.'' Bunları söyledi ve odadan öylece çıkıp gitmişti. Ne yapacağımı ya da ne diyeceğimi bilemedim. Öylece kalakaldım. Duvarı izledim boş gözlerle. Sonrada ağlamaya başladım. Çünkü ben bu kadar erken ölemezdim. Daha yapacağım çok şey vardı. Daha hayallerim gerçek olmamıştı. O sırada odaya Luke girdi. Yüzüne bakamıyordum kafamı çevirdim. Bana doğru yaklaştı yanıma oturdu. Konuşmaya başladı. '' Şu an belkide görmek isteyeceğin en son kişiyim biliyorum. Ama sana söyleyeceğim bir kaç şey var. Bir şey söylemek zorunda değilsin lütfen sadece dinle. Öncelikle yaptığım her şey için özür dilerim. Analaşılan varoluşum bile sana zarar veriyor. Varolduğum için özür dilerim. Ama bu gün seni kaybetmenin eşiğindeydim. Hemde sonsuza dek ellerimden kayıp gidebilirdin. Ki bu her an hepimizde olabilir. O yüzden lütfen beni affet ve geri kalan her dakikamızı her saniyemizi birlikte ve huzurla yaşayalım. Ben her şeyi unutmaya hazırım yeter ki seninle olayım. Skyler ben seni çok seviyorum. Seni şu dünyadaki her bir varlıktan daha çok seviyorum. Yer yüzündeki herşeyden daha güzel ve özelsin. Ne olur beni affet.'' Ellerimi bir saniye olsun bırakmadı bunları söylerken. Sonra yüzüne baktım ağlıyordu. Gözleri kıpkırmızıydı. Çok yorgun görünüyordu. Onu öyle görmeye dayanamadım evet içten içe hala kızgındım çünkü affedilebilir değildi ama haklıydı. Her an bir şeyler olabilirdi. Ve ben ona son bir kez daha sarılmadan ölmek istemiyordum. Bir şey demedim ama elimi yüzüne götürdüm. Gözlerini kapattı elimi tuttu. Çok huzurluydu. Doğrulup öptüm. Sıcacık dudaklarına bu kadar uzun süreden sonra değmek. Beni kendime getirdi. İçimde yanan ateşe bir şelale gibiydi. Yeniden aynı yola girmiştim. Ama ben zaten o yoldan hiç çıkmak istememiştim.