Anda Kalmak

481 12 4
                                    

Native-Ocean dinlemeniz önerilirr.

Sahilde düzenledikleri mükemmel konserden sonra birlikte deniz kıyısına oturduk. Bir yanımda Calum yanında ben diğer yanımda Luke,Mike ve Ash şeklinde dizilmiştik. Saat geç olmaya başlamıştı ama hiç birimiz eve gitmek istemiyorduk zaten. Hafifçe esen rüzgar her bir hücremizden geçerek bizi üşüttü. Ama yaşadığım en güzel  üşümeydi. Hayattaki tüm üşümelerimin öyle olmasını diledim. Yerdeki örtüye sarılıp öylece oturduk. Sabah olup güneş doğana kadar. Gün doğumunu hep sevmişimdir. Her gecenin bir sonu ve her sonunda  seni bir başlangıca götürdüğünü hatırlatır bana. Konsere gelen insanlar yavaş yavaş dağılmaya başladı. Zaten özel denilebilecek bir konserdi yakından tanıdığımız insanlar ve daimi hayranlar vardı. Biz oturmaya devam ederken. Çocuklar çok koyu bir sohbetin içindelerdi. Bense anın tadını çıkarıp etrafı izliyordum. O sırada gözüm sahilin ilerisindeki bir kişiye takıldı. Gözlerimi kısarak baktım gözlüğüm yanımda değildi uzağı hiç iyi göremiyordum. Git gide yaklaşarak bu tarafa doğru geliyordu yaklaştıkça bir kız olduğunu anladım. Siyah uzun saçları vardı ve kıvrımlı güzel bir fiziği. Benden çok daha güzeldi. Yüzünü çok seçemiyordum o yüzden tanıdığım biri mi değil mi çıkaramamıştım. En sonunda düşünmeyi bırakıp önüme döndüm kız belkide yanımızdan geçip gidecekti sadece. Ben de çocukların sohbetine dahil oldum. Mike önünden küçük taşlar seçip denize doğru fırlatıyordu. Küçük taşlar denize her düştüğünde çıkan sıçrama sesi anıma kazınmıştı. Luke elimi tutuyordu. Öyle sıkı öyle sıcaktı ki sanki hiç bırakmayacak gibi. Uzun bir aradan sonra yeniden kavuşmuşuz gibi... Konuşmaya devam ettik.

O sırada birinin bize yaklaştığını hissettim bu gördüğüm kız olmalıydı. Hep birlikte o yöne baktık. Sonra fark ettim. O kız Sophie'ydi. Öylece karşımızda dikilmiş bize bakıyordu. Yüzünde suçlulukla karışık kibirli ve şeytani bir gülümseme vardı. Tahmin etmesi zor bir ifade gibi ama anlayacağınızı düşünüyorum. Hemen hemen kendini beğenmiş her kızda olan ifade işte. Onu gören Luke elimi bırakıp olduğu yerden kalktı. O kalktığında sıcaklığı ve güvenide beraberinde gitti. Elim tekrar havanın esintisiyle buluşup üşüdü. Sophie benden önce çocukların arkadaşıydı. Aslında ben geldiğimde de hala vardı ama tanışmamız kısa sürmüştü. Luke'un kalbini kırdıktan sonra hayatlarından öylece çıkıp gitmişti. Sophie çocukların sahnelerini ayarlıyor bazende konserde giyeceklerini hazırlıyordu. Bir çeşit tasarımcı diyebiliriz. Sydney Sanat Akademisi'nin yetiştirdiği örnek bir kişiydi. Çocukları liseden beri tanıyordu. Okul biter bitmezde birlikte çalışmaya başlamışlardı. Beline kadar gelen siyah saçları,buz mavisi gözleri ve açık teniyle adeta bir tanrıçayı andırıyordu. Bense onun yanında sönük kalıyordum. Onunkinden koyu bir ten rengim vardı. Kumral kısa saçlarım ve tam olarak rengi belirlenemeyen gözlerimle (ela mı yeşil mi kahverengi mi buraya geldiğimden beri aramızda bir tartışma konusuydu.) Kendimi onun yanında hep yetersiz hissetmiştim. Luke'un sevgisi anlamında da öyle. Bir yanım her zaman Luke'un onu daha çok sevdiğini düşünmüştü. Bana olan sevgisinin yetersiz olduğunu. Çünkü bana anlatışını hatırlıyorum. O anı tüm detaylarıyla hatırlıyorum. Gözlerindeki parıltı. Kalp atışlarının hızlanışı... Kendimi hep yetersiz hissetmiştim...

Ve o günde Luke onu gördüğü ilk an elimi bırakıp ona doğru gitmişti. Sophie bize bakarak konuşmaya başladı : ''Merhaba çocuklar ve Skyler.'' Yüzünde yapmacık bir gülümseme belirdi. Sizi çok özledim. Son görüşmemiz biraz tuhaftı. Burada karşılaşmamızda ilginç oldu. Ama sizi görmek çok güzel. Eğer tekrar görüşmek isterseniz söylemeniz yeterli çünkü ben çok istiyorum. Sizlerle olmayı çok özledim.'' Bunları söylerken bir kere bile bana bakmadı arada gözlerini diğer çocuklara çevirsede Luke'a kitlenmiş gibiydi. Sanki bir planı var gibiydi. Sözcüklerini seçmiş planlamış ve kurmuş gibiydi. İçime bir ürperti geldi. Calum '' Bizde seni özledik. Yani herkes adına konuşmayayım ben. Özledim. Takılmak güzel olurdu.'' dedi. Çekinerek ve diğer çocukları kontrol edercesinde. Mike '' Calum' a katılıyorum seninle olmayı özledik. Sen gittiğinden beri çokta modaya uygun giyinemiyoruz.'' dedi sonrada güldü. Sophie gittiğinden beri Mike'ın kıyafetlerini ben seçiyordum... Ardından Ash '' Ah güzelim. Seni gerçektende özledim. Gece yarısı içkileri ve konser arası tütün sarmalarımızı.'' Göz kırptı sonrada gülüştüler. O sırada Luke gözlerini hiç ayırmadan onu izliyordu. Sophie ellerini şortunun arka ceplerine sokmuş kendine çekingen bir ifade kazandırmaya çalışıyordu. Bense buna kanmıyordum tabi. Bana göre içinde bir şeytan yatıyordu. O sırada Luke ''Sophie seninle biraz konuşabilir miyiz? Özel olarak.'' dedi. Sophie başıyla onayadı sonrada sahil boyu denizin kumda bıraktığı çizgiyi takip ederek yürümeye başladılar. Ben öylece kalakalmıştım. Tek kelime etmeden edemeden. Luke bir açıklama yapadan. Luke'a güveniyordum. Güvenmek zorundaydım. Kendimi üzmemem gerekiyordu. Oturduğum yerden güneşi izledim. Çocuklar kendi aralarında konuşuyordu. Calum üzüldüğümü anlamış olacak ki kolunu omzuma atıp beni kendine çekti. Bir arkadaşın desteğine sahip olmak iyi hissettirdi. Yürüyen Luke ve Sophie'yi izledim. Canım tarif edilemez bir biçimde acıdı. Aklıma ilk gün geldi... Onu sevdiğini söylediği gün. İlk defa o gün Luke'la aynı hisleri paylaşıyorduk. Ama ben ona karşı o ise Sophie'ye. İlk temasımızı hatırladım onun aklında başkası varken onu teselli edişimi. Ona daha çok aşık olduğum ama bir o kadarda acıyı tattığım geceyi. Ve onun benden başkasını tutkuyla sevişini..... Güneş artık tamamen doğmuştu ve yeni bir gün başlamıştı...

Sleep With Me // HemmingsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin