biliyorum çok beklettim ve biraz kısa bir bölüm oldu ama artık daha sık buradayım. keyifli okumalar. ayrıca yorumlarınız benim için çok değerli lütfen yazın :***
Sahilden sonra evdeydik. Sabaha kadar oturmanın yorgunluğu ile odalarımıza çekildik. Sophie gitmişti ama çocuklarla tekrar buluşmak üzere planlar yapmıştı bile. Odama gittim pijamalarımı giyerek yatağa uzandım camım açıktı bu da hafif bir esintiye sebep olmuştu. Hani bilirsiniz böyle yaz aylarında sabahın en erken ya da gecenin en geç saatinde havada bir koku olur çiçekle karışık huzur kokusu. Sanki güneşin kokusu gibi nefes aldığınız an hava burun deliklerinizden ciğerlerinize dolarken yüzünüzde bir gülümseme belirir. Hava tam da öyleydi. O sırada Luke kapımı tıklattı '' Yanına gelebilir miyim?''. Evet anlamında kafamı salladım. Yavaş ve çekingen adımlarla odama girdi sonra yanıma uzandı. İkimizde deliler gibi yorgunduk uyumaya ve dinlenmeye ihtiyacımız vardı. Ben Luke'un saçıyla oynarken o uyuya kalmıştı bile. Bense kafamdaki düşüncelerden uyuyamıyordum. Hayatımı düzene soktuğumu düşünürken Sophie bir gök taşı gibi tam ortasına çakılmıştı. Ama benim ne zihinsel ne de fiziksel olarak bir dramayı daha kaldıracak gücüm yoktu. Tek isteğim sakin ve mutlu bir hayattı. Ama bilirsiniz işler hiç bir zaman pürüzsüz gitmez.
Kafamdaki düşüncelerle uyuya kaldığımı fark ettim. Öğlen olmuştu bile. Gözlerimi açıp sol tarafa döndüğümde Luke orada yoktu uyanıp gitmişti. Mutfaktan sesler duydum. Çocukların yemek hazırlıyor olmasını umarak heyecanla mutfağa indim. Fakat karşılaştığım manzara beklediğim gibi değildi. Sophie gelmişti ve birlikte gülüp yemek yiyorlardı. Hatta yemişlerdi masada hiç bir şey kalmamıştı. Geldiğimi gören Calum '' Günaydın Sky.'' dedi durgunca. Ardından Ash ve Mike eşlik etti. Bende karşılık verdim. Sonra Luke oturduğu yerden kalkıp yanıma geldi (Sophie'nin yanından.) Yanıma yaklaşıp öptü. ''Günaydın'' dedi. Sesinde ve teninde suçluluk hissettim. Sanki Sophie'nin dönüşünden kendini suçluyor ve bu durumdan rahatsız gibi. O sırada Sophie yapmacık bir ses tonu ve yüz ifadesiyle '' Ah Günaydın tatlım. Üzgünüm sana yiyecek bir şey kalmadı. Ama bence sen yapabilirsin. Yetenekli bir kızsın.'' dedi ve güldü. Bense cevap vermeden ifadesizce mimiklerini izledim. Ash araba anahtarlarını cebinden çıkardı ve '' En sevdiğimiz film Back To The Future eski şehir sinemasına gelmiş kimler gelmek ister.'' dedi neşeyle. Bu film benimle değil Sophie'yle en sevdikleri filmdi. Hepsi bir ağızdan onayladı ve gitme kararı aldı. Luke'ta suçluluk duyarcasına sessizliğin ardından usulca tamam dedi. Kafamda düşüncelerle boğuşurken '' Ben gelmesem olur mu? Dünkü konserden sonra çok yoruldum ve ayrıca biraz üşütmüş olabilirim. Ama siz gidin ve eğlenin beni merak etmeyin.'' dedim. Çünkü gerçekten gücüm yoktu. Luke '' Seninle kalayım yardım ederim.'' dedi. Hayır dedim ve gitmeye ikna ettim. Soph zafer kazanmışçasına sevinçliydi. Birer birer uğurladım ardından Luke ceketini aldı ve bana döndü dudağıma hafif bir öpücük kondurdu. '' Kalmamı istemediğine emin misin?'' dedi. Onaylayarak uğurladım. Sonra kocaman evde yalnız kalmıştım. Mutfağı toparladım. Sonrada öylece oturup düşüncelere daldım. Tam bu sırada kapı çaldı. Yavaşça kapıya yöneldiğim ve kapıyı açtığımda öylece kalakaldım. Karşımdaki kişi çocukluk arkadaşım Brendon'dı. O kadar uzun süredir görmemiştim ki bir an tanıyamamıştım. Tamamiyle değişmişti. Çocukken taktığı diş telleri çıkmıştı ve insanı girdap gibi sürükleyen bir gülümsemesi vardı. Kumral saçları dağınık ve şekilsizdi. Ama bu güzel durmasını sağlıyordu. Gözlüklerini çıkarmıştı bu da yeşil gözlerini ortaya çıkarıyordu. Boyu uzamış vücudu şekillenmişti. Ben buraya taşındığımdan beri görüşmemiştik açıkçası onu özlemiştim. Şu aralar konuşabileceğim bir dosta ihtiyacım vardı. Kapıda öylece dikilmiş onu izlerken birden sarıldım. Kocaman vücudunda göğsüne gömüldüm. Bir dostu hissetmek çok güzeldi. Heleki diğer dostlarım ve sevgilim şu an Sophie'yle sinemaya gidip beni öylece bırakmışken...