Bölüm 17 - Gözler

1.9K 264 124
                                    

Kelime sayımız: 655 

Jisung POV 

Sınıfa girdiğimde 'arkadaş' grubumun bana dik dik baktığını fark ettim.  

'Öpücüğü onlara anlattı mı acaba?' diye düşündüm anıyı hatırladıkça kızararak.  

''Selam çocuklar'' diyerek sırama yerleştim.  

''Selam Jisung, daha iyi misin?'' diye sordu Felix elini alnıma koyarak. 

''Neden iyi olmayayım ki?'' diye sordum elini alnımdan iterek. 

''Dün moralin bozuk gibiydin'' diye somurttu Felix. 

''Ben iyiyim. Yani benim hakkımda endişelenmene gerek yok'' derken gözlerim yine dolmaya başladığı için başımı yere eğdim.  

Ders başladığında Hyunjin hala gelmemişti, normalde her gün gelirdi.  

Okul bittiğinde iyi olup olmadığını öğrenebilmek için çalıştığı kahve dükkanına gittim, ama orada da değildi, o yüzden eve döndüm. 

''H-hey Jisung, okul nasıldı?'' diye sordu Chan ben eve girer girmez, terlemiş gibiydi ve hafif kızarmıştı. 

''İyiydi? Senin neyin var böyle?'' diye sordum üzerinde sadece bir bornoz olduğunu fark ederek. 

''Ah, bir şey yok- Bu kadar erken geleceğini bilmiyordum sadece'' diyerek gergince güldü. 

''Bugün derslerim erken bitti'' dedim iyice şüphelenerek.  

'Ne yapıyordu ki?' diye düşünürken odasına doğru bakmaya çalıştım, ama önüme geçti. 

''Birlikte takılacak arkadaşların yok mu senin?'' diyerek beni dış kapıya doğru itmeye başladı, yüzü iyice kızarmıştı. 

''Chan kes şunu!'' diye bağırdıktan sonra odama doğru gitmeye çalıştım, ama beni yakaladı ve yeniden önüme geçti. 

''Hey Channie, önce duş almak ister misin?''  

Chan'ın odasından gelen sesi duyunca kalbim durmuştu, sonunda neler olduğunu anlamıştım.  

Chan'a baktığımda bana utangaçça gülümsediğini gördüm, o anda yapabildiğim tek şey göz yaşlarımı tutmak oldu. 

''Üzgünüm, bir şeylerin ortasındaydık da'' derken utancından sesi solmuştu.  

Başımı öne eğip hafifçe başımı salladıktan sonra dış kapıya doğru gittim.  

''Jisung! Nereye gidiyorsun?'' diye sordu Chan ben tam çıkarken. 

''İşiniz bittiğinde haber verirsin'' derken ona bakamadım bile, gözlerimden yaşlar çoktan akmaya başlamıştı.  

Kapıyı çekip çıktıktan sonra nereye gideceğimi bile bilmeden koşmaya başladım, şu anda onlardan mümkün olduğunca uzakta olmak istiyordum.  

Ayaklarım sonunda pes ettiğinde de olduğum yere çöktüm ve yüksek sesle ağlamaya başladım. 

''Sadece ölmek istiyorum...'' diye mırıldandım kendimi yeniden parkta bularak, salıncaklardan birine oturup hafifçe sallanmaya başladım. 

''Jisung?'' başımı kaldırıp baktığımda Hyunjin'le birlikte bir köpek gördüm. 

Başımı çevirip gözlerimi sildikten sonra da yeniden ona dönerek gülümsedim, Hyunjin de bana doğru yürüyordu.  

''Sen ağlıyor muydun?'' diye sordu yüzümü avcuna alarak.  

 Başımı yere çevirmek için ellerini hafifçe ittim ''Hayır ağlamıyordum. Hastayım sadece'' derken yere bakıyordum, köpeğin de bana baktığını görünce gülümsedim ve eğilerek onu sevmeye başladım. 

''Konuşmak ister misin?'' diye sorduğunda yeniden ona baktım, elini tutmam için onu bana uzatıyordu.  

Başka bir seçeneğim olmadığını düşünerek ona başımı salladım. Bir süre yürüdükten sonra evine vardık ve bize yiyecek bir şeyler hazırladı.  

Ona neden ağladığımı anlattığımda durumumu anladı, ama sonrasında uzunca bir sessizlik oldu.  

Bunu bozmak için konuyu değiştirmeye karar verdim ''Buralarda yaşıyorsun yani?'' diye sordum yemeğimi yerken. 

''Evet'' diyerek güldü, ben yemek yerken beni izliyordu. 

''Okula neden gelmedin?'' diye sordum. 

''Bu sabah kendimi pek iyi hissetmiyordum'' dediğinde ayağa kalkıp ateşine baktım.  

Gülümseyerek elimi alnından çekti ve sadece öylece tuttu ''Jisung, beni Minho orada olduğu için öptün değil mi?'' diye sordu. 

''Evet, çok üzgünüm'' dedim yere bakarak. 

''Sorun değil, anlamıştım zaten'' diyerek ayağa kalktı, hala elimi tutuyordu.  

Evinden çıkıp benim evime doğru yürümeye başladık. 

''Hyunjin, bana kızgın mısın?'' diye sordum ellerimize bakarak. 

''Hayır'' dedi basitçe biz sonunda evimin önüne vardığımızda.  

Tam o anda evin önüne bir araba geldi ve içinden Minho indi. 

Aklıma bana verdiği söz gelince gözlerim doldu, ama benim evimde Chan'ı sikecekse söz vermenin ne anlamı vardı ki?  

Ben böyle düşünürken Hyunjin bir elini yanağıma koyup bana gülümsedi, Minho'nun bizi gördüğünden emin olunca da ''Onu kızdırmak ister misin?'' diye sorarken gülümsedi.  

''Ne?'' diye sorarken Minho'ya bir bakış attım.  

Bizi izliyordu ve bizden tarafa yürümeye başladı.  

O anda Hyunjin'e dönüp onu onaylamak için başımı salladım, hemen sonrasında da dudaklarıma yapıştı.  

Hyunjin'in bir eli popoma doğru kayarken Minho'ya baktım, yürümeyi kesmişti.  

Biz öpüşmeyi bırakınca Hyunjin Minho'ya bakarak sırıttı, Minho ise kollarını önünde birleştirmiş bana bakıyordu.  

Bana olan bakışını görünce yere baktım, ama Hyunjin elimi tutunca yeniden ona döndüm.  

'Nasılmış bakalım bu his? Umarım bu seni aydınlatmıştır Minho' diye düşündüm birkaç saat önce hissettiklerimi hatırlayarak. 

Abimin Sevgilisi -MinSung-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin