Bölüm 26 - Kendini tutmak

1.6K 220 70
                                    

Kelime sayımız: 791 

Jisung POV

Aşağıdan gelen bağrışma seslerine uyandım. Odama çıktıktan sonra yere yığılıp uyuyakalmıştım, gözlerimi yavaşça açarken ağrıyan boynumu ovmaya başladım. 

Kapıma doğru gidip kulağımı dayadım. 

''Şu anda neler hissettiğimin farkında mısın sen?!''

''Minho çok üzgünüm, gerçekten-''

''Özür dilemen hiçbir şeyi düzeltmeyecek! Ne zamandır peki?!''

''Ne?''

''Ne zamandan beri Chan! Ne zamandır beni aldatıyorsun?!''

''Birkaç hafta oldu...''

Kapıdan uzaklaşarak şok içinde elimle ağzımı kapattım, dün gece yaşananları bir bir hatırlamaya başlamıştım. 

Bu kez kapımı hafifçe açıp aşağı baktım.

''Minho lütfen, affet beni...'' dedi Chan Minho'nun karşısındaki koltukta delice ağlarken, ama Minho ona bakmadan ayağa kalktı.

''Hayatında mutluluklar Chan.'' 

Minho bakışlarını yukarı çevirdiğinde göz göze geldik, ama o hızlıca gözlerini kaçırıp dış kapıdan çıkıp gitti. 

Chan ise koltuğa uzanıp sarıldığı yastığın içine ağlamaya başladı.

''Chan?'' odamdan çıkıp aşağı indiğimde onu oturtup sıkıca sarıldım ''Şşşş, ağlama, tamam geçti'' diyerek sırtını sıvazlamaya başladım.

''Jisung ben berbat bir insanım...'' dedi bana sarılarak, başını kaldırdığında gözleri ağlamaktan kan çanağına dönmüştü. 

Göz yaşlarını silerek ona gülümsediğimde benim de gözlerim dolmaya başlamıştı.

''Bir daha asla böyle konuşma, sen tanıdığım en iyi insanlardan birisin ve insanlar hata yaparlar'' dedim göz yaşlarımı tutmaya çalışarak, Chan da nefesini kontrol altına almaya çalışıyordu.

''Jisung, ben onu aldattım... Berbat bir insanım işte, Minho'yu sizden de uzaklaştırmış oldum şimdi... Çok üzgünüm...'' dediğinde kalbim acımaya başladığı için onu bırakıp hızlıca ağaya kalktım. 

''Her daim yanımda olduğun için sana minnettarım'' diyerek gülümsedi ve yavaşça ayağa kalktı. 

Kollarımı önümde birleştirip bakışlarımı çevirdim. 

Ona Minho ve benden nasıl bahsedebilirdim ki? Benden nefret ederdi kesin, üstelik şu anda her şeyin kendi suçu olduğunu düşünüyordu, oysa ki bunda bizim de parmağımız vardı. 

Derince bir nefes aldım ''Chan, sana söylemem gereken bir şey var-'' ben cümlemi bitiremeden Minji uykulu bir şekilde aşağı indi.

''Selam çocuklar, Chan? Neden ağlıyorsun?'' diye sordu abisine koşup ona sıkıca sarılarak.

''Minji!'' diye güldü Chan onu kucağına alarak ''Endişelenme, sen geldiğin için çok daha iyi hissediyorum şimdi'' dedi küçük kardeşimiz kalan göz yaşlarını silerken.

''Yoksa Jisung mu ağlattı seni?'' kardeşimin söylediğini duyunca gözlerim büyümüştü.

''Neden hep benim yüzümden olduğunu düşünüyorsun ki?'' diye sorduğumda da sadece omuz silkti.

''Eee, yatılı parti nasıl geçti bakalım?'' diye sordu Chan koltuğa oturarak. 

Minji ona her şeyi anlatmaya başladığında kardeşimin sıkıcı hikayelerini dinlemek istemediğim için sessizce odama döndüm. 

Yatağıma geçip uzandığımda tam gözlerimi kapatmıştım ki, Hyunjin'le gidecek olduğum randevuyu hatırladım ''Hassiktir, unuttum!'' diye haykırarak yataktan kalkıp temiz bir pantolon giydim. Üzerime de o an ne bulabildiysem geçirdim.

Saat akşam 8 olmuştu bile, ama Hyunjin'den hala bir mesaj yoktu. 

Odamda öylece oturup tavana bakıyordum, her dakika mesaj gelmesini beklerken de telefonumu kontrol ediyordum. 

Ta ki dış kapının çalışını duyana kadar.

''Jisung! Seni görmeye gelen bir çocuk var!'' diye bağırdı Minji. 

Hemen ayağa kalkıp aynada kendime şöyle bir göz attıktan sonra aşağı indim, Hyunjin kapının ağzında öylece etrafa bakınıyordu. 

Göz göze geldiğimiz an bana gülümsemesi beni de gülümsetti, kızarmaya başladığım için gözlerimi kaçırdım.

''Gitmeye hazır mısın?'' diye sordu bana doğru gelerek. 

Ona bakmadan onaylamak için başımı salladım. 

''Tamamdır o zaman'' diyerek elimi tuttuğunda kalp atışlarım hızlanmıştı. 

''Bekle, yoksa siz ikiniz? Jisung, bana neden söylemedin?'' diye sordu Minji somurtarak.

''Hayır Minji, birlikte değiliz'' dedikten sonra Hyunjin'i dışarı çektim ve kapıyı kapattım.

''Kardeşin çok tatlı'' diye güldü Hyunjin.

''Tabi canım, aman ne tatlıdır'' dedim alay ederek ''Eee, nereye gidiyoruz?'' diye sorduğumda hala elimi tutarken yürümeye başladı, hemen sonrasında da bana gülümseyerek parmaklarını benimkilere geçirdi.

''Lunaparka gidiyoruz, eğlenceli olacağını düşündüm'' diyerek gülümsediğinde yine kızardığım için hafifçe kıkırdadım.

''Evet, kulağa eğlenceli geliyor'' dedim hala el ele otobüs durağına doğru giderken. 

Ona başka bir gözle bakmıyordum bile, o halde neden kalbim yerinden çıkacakmış gibi atıyordu? 

Sonunda otobüsümüz geldiğinde binebildik, ama kalabalıktan dolayı epey sıkışıktı. 

Boşta tek bir koltuk olunca ben Hyunjin'in oturmasını istedim, ama o benim oturmam konusunda ısrar etti. 

Hyunjin bir kahkaha atana kadar hangimizin oturacağını tartıştık.

''Aslında ikimiz de oturabiliriz'' dediğinde kafam karışmıştı, sonra beni çevirdiğini ve kucağına oturttuğunu hissettim. 

Yüzüm tamamen kırmızı olunca ellerimi nereye koyacağımı bile bilememiştim. 

Yolumuz biraz uzundu ve Hyunjin'in kolları yol boyunca sıkıca belimin etrafında sarılıydı.

''Vay canına, şunlara bak'' dedi Hyunjin heyecanla etrafa bakarak. 

Gösterdiği tarafa bakınca kocaman bir dönme dolap ve her yöne giden hızlı trenler gördüm, binebileceğimiz onca şeye bakarken yutkunmuştum. 

''Hadi gidelim'' dedi bir kez daha elimi tutup beni bilet gişesine sürüklerken.

''Hyunjin, bunlara binebileceğim konusunda pek emin değilim'' dedim tamamen ters yönlere giden hızlı trenlere bakarak.

''Merak etme, harika olacak'' diye gülümsedi biletlerimizi alırken. 

Biz atraksiyona doğru giderken de gülümsemesini hiç bozmadı, ama devamlı olarak da bana bakıyordu.

''Ne var?!'' diye sordum dayanamayıp ona dönerek.

''Üzgünüm, sadece hala seninle randevuya çıkmış olduğuma inanamıyorum'' dedi eğilip yanağıma ufak bir öpücük bırakarak.

Gülümseyerek yere baktım. 

''Üzgünüm, seni rahatsız etmek istememiştim'' dedi, sesi hafiften titriyor gibiydi. 

''Sorun yok Hyunjin'' diyerek hafifçe güldüm hala yere bakarken. 

Daha önce hiç randevuya çıkmamıştım, ama eğer hepsi bu şekilde oluyorsa, bunu sevmiştim.

Abimin Sevgilisi -MinSung-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin