Eskişehir

191 29 16
                                    

Belçin gözlerini heyecan ile açdı.
Allah nasip eder ise uğruna şiirler yazılan, çimen gözlerine metiyler dizilen, kömür karası saçları ile nam salan güzeller güzeli Piraye ile tanışacakdı.
Akifin yari,
Mihribanın annesi,
Eskişehir'in güzel kızı Piraye.
Belçin dolabının karşısına geçerek elbiseler ile bakışmaya başladı.
Uzun süren bakışmanın galibi uz, sade, siyah bir elbise oldu. Siyah şalını'da aldı mı tamamdı.
Siyah ne de asil bir renk idi.
Hem kusurları örer hem de dikkat çekmezdi.
Belçin giyindikden sonra aynadan kendisi ile bakışmaya başladı.
Özellikle çimen gözlerine bakıyordu.
Piraye'yi tanıdığından beri yeşillerini daha çok sever olmuşdu.

-Aa yeter biraz daha bakışırsam kendime aşık olacağım

Kahvaltı için aşağı inen Belçin merdivenlerde duraksadı. Gözleri zeytin ile bakışan havva'nın üzerindeydi. Yanına gelerek ayakda dikilen kadının yanaklarına bir buse bırakdı.

-Ne oldu?

-Gitmek zorunda mısın? Sende aklım kalacak

-Evet gitmeliyim beraber yaşayamamışlar bari son günlerini beraber geçirerek beraber ölsünler

-Peki, tamam sustum

Menesa ve zeyd'de geldikden sonra sofraya oturdular.

-Zeyd abi sen ne zaman dönecekin?

-Belçin benden bıktın mı?

-Yok estağfurullah iznin bitmişdir diye söyledim

-biliyorum sadece seninle takılıyorum. Ben yarın sabah gideceğim hatta vedalaşalım belki zamanımız olmaz

-O zaman ALLAH'a emanet ol

-Sende

-Belçin bende seninle gelebilir miyim?

Menesa'ya Havva hanım cevap verdi.

-Hayır otur oturduğun yerde

-Ya anne eskişehiri merak ediyorum

Havva gözlerini belertti.

-olmaz dedim

-yenge gelsin hem yalnız kalmamış olurum

-ben ne yapacağım sizinle

Havva zorla da olsa kabul etmişdi.
Kahvaltıdan sonra Menesa ve Belçin yola çıktılar.
Menesa'ya uçak bileti bulmak zor olmuşdu ama yine de bulmuşlardı.

Belçin Ahmed bey'in verdiği bilgiler ile ev'i ve piraye'yi bulacakdı.
Kızlar uçakdan indikden sonra bir taksi bularak Ahmed bey'in verdiği adrese gittiler.

Menesa taksinin parasını verirken belçin eve baka kalmıştı.
Mutluluk evi,
Şiir yürekli adam ile mihriban yürekli kadının evi,
Kıyametlerin kotuğu ev,
Mihriban'ın öldüğü ev
Gözler önündeydi.

Belçin bir kaç adım atarak bahçe kapısına ulaştı.
Eliyle narince kapıyı itti.
Kapı pas tutmuş olmalıydı ki açılmadı.
Bu sefer var gücüyle itti.
Belçin önde Menesa arkada bahçeye girdiler.
Belçin sanki otuz yıl önce de bu bahçede bulunmuş gibi hissediyordu.
Ahmed bey'den dinlediği hikayenin birer kahramanıymış gibi hissediyordu

Belçin evin kapısına ulaştığında çantasından Ahmed bey'in verdigi anahtarı çıkardı.
Anahtarı usulce kilide yerleştirdi.
Sanki tek bir hatası zamanı kıracakmışcasına dikkatli davranıyordu.

Kapıya açarak yıllardır kapalı olan eve girdi.
Tozlu zeminde emin adımlar ile ilerlemeye başladı.
Sessizlik vardı ama ölüm sessizliğiydi.
Sanki bu ev Mihriban'ın öldüğü günde mahsur kalmışdı. Sesizliği Menesa'nın sesi böldü.

-Belçin

-Efendim

-Piraye hanım Ahmed bey'i affeder mi?

-...

Belçin koltuğa dokunarak o günlere gitti.
Bu koltukda oturmuşlardı.
Bu mutfakda yemek yapmış beraber yemişlerdi.
Burada gülüşmüşlerdi.
Sonra kötü günler gelmişdi.
Belçin Ahmed bey'in dediğin yere baka kaldı ve eğilerek parkeye dokundu.

-Burada kanlar içerisinde kaldın, evladını kaybetmekden korktun

-Ne acı, dedi Menesa.

Belçin yatak odasına geçerek yatağın yanında eğildi. Ahmed bey sayesinde neyin nerede olduğunu çok iyi biliyordu.
Yatağın altında ki kutuyu alıp doğruldu.
Kutuyu alarak salona geri döndü.
Boşda kalan elleri ile kotuğun üstünü temizledi.

Belçin koltuğa oturunca Menesa'da yanına oturdu.
Belçin yeşillerini Menesa'ya çevirdi.
İkisi de fazlası ile heyecanlanmışdı.
Belçin, piraye ve Akif'in anılarının dolu olduğu kutuyu nazikce açdı.
Eline ilk olarak mektupları aldı.
Çoğunu Akif'in piraye'ye yazdığı şiirlerden biliyordu.
Sonra ise kutu'da düğünden bir fotoğraf vardı.
Piraye Ahmed bey'in anlattığı kadar güzeldi.
Menesa fotoğrafı Belçin'in elinden aldı.

-anlattığın kadar hatta anlattığındanda güzel

-Evet, öyle

Belçin kutuya döndüğünde sarı renkte bir emzik gördü. Üzülmüşdü.

-büyütülemeyen bir bebek, dedi emziği alırken.

-Piraye Mihriban'ı kaybettiğinde ona sımsıkı sarılmak isterdim. Tüm yaralarını sarmak isterdim

Menesa gözlerinden bir damla yaş kaçırdı.

-Sende şimdi sararsın

-İnşAllah

Mektupların arasında şiir olmayanlar da vardı.
Belçin birini açarak okumaya başladı.

Pirayem

Çimen gözlüm bu adam'ın kalbi sana aittir.
Yaptıklarımın ise affı yoktur. ben hergün diri diri yanacağım, acıyı her zerremde hissedeceğim acımı görmezden gel ve beni affetme. Ben affedebileceğin bir hata işlemedi. Ben... ben evlat katiliyim.
Mihriban, yavrumuz beni yüzümden öldü.
Kalbimi al ve git bana daha büyük bir ceza veremezsin. Beni bana bırak. Bırak ki içimde ki ben beni bitirsin. Özür dilerim sevgilim.
Sevgine layık olamadığım için özür dilerim.
Yavrumuzu koruyamadığım için özür dilerim

Belçin'in gözünden akan bir damla yaş mektuba damladı. Ahmed Piraye'ye alenen beni affetme demişdi.

Belçin ayağa kalktı.
Kim bilir piraye bu mektuplara, bu satırlara ne kadara çok bakmışdı?

Belçin ve Menesa kutuyu alarak evden ayrıldılar.

-Simdi nereye gideceğiz

Kapıyı kilitleyen Belçin Menesa'ya cevap verdi.

-Piraye'nin evine gideceğiz. Ailesinin yanında kalmış onlar ölünce de ev onun olmuş

-Anladım

Kızlar bir taksi çağırarak Piraye'nin evine doğru yol aldılar.
Piraye beni affetme diyen Ahmed Akif'i affedecekmiydi ki?

Bölüm nasıldı?

Yorumları sevdiğimi biliyorsunuz da.

Kendinize iyi bakın

Hikayem için eskişehiri araştırdım baya güzel bir şehirmiş. Dikkat çekici, etkileyici

PİRAYEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin