ismin dudaklarım'da

852 70 20
                                    

Çamurlu yolda yürürken uzun pardüsüsünün eteklerini tutuyordu. Yağmur yağmış taş döşeme yol yağmur suları ile dolmuşdu. Siyah başörtüşünü çenesinin altından iğneyle sabitlemiş ucunu ise yakasında salık bırakmışdı.
Durmaya başladığını sandığı yağmur yeniden ciselemeye başladı.
Bu sefer daha hiddetli yağacakdı.
'Geç kaldım' diye geçirdi içinden.
Hava soğuk olsa'da strestten ter döküyordu.
Yağmur damlaları siyah baş örtüsünü ıslarken güzel yüzünde ki terler ise aşağı doğru yol almış gidiyorlardı.
Dar sokakdan geçerek iki katlı, tahta bir evin önünde durdu.
Pembeye boyalı ev her halinden eski olduğu belli ediyordu. Yeri yerine boyalar kalkmışken tahtalar ise eski duruyordu.
Aslında bir çıralık işi vardı ama bu ev onun tek güvencesiydi.
İki adımlık merdiveni geçerek kapıya ulaşdı.
Yumruk yaptığın eliyle nazikçe kapıyı tıklattı.
Çok geçmeden kapı açıldı.
Kapıyı açan kırklı yaşlarında, hafifden kilolu,orta boylu, al yanaklı bir kadındı.
Üstünde uzunca haki yeşili bir elbise varken başında ise geri baş yaptığı çiçekli bir baş örtüsü vardı.
Geri çekilerek kızın içeri geçmesini bekledi.
Bir yandan ise endişeli bakışlarını genç kızın üzerinde gezdiriyordu.
Kapıyı kapatarak üstündeki pardösüden kurtulan kıza döndü.
Genç kız pardesüsünü vestiyere asarak kadına taraf döndü.

-Yağmur bastırmadan gelmeliydin, neden geç kaldın ?

-Leyla rahatsızlanmışdı onun nöbetini almak zorunda kaldım

-Neyi varmış? Şimdi iyi mi?

-Gebeliği ilerlediği için zorlanıyor, bırakmasını söylüyorum ama ısrarla biraz daha çalışmak istediğini söylüyor, şimdi ise iyi ona bebeğe zarar vermeyecek bir ilaç verdim

-İyi, iyi

Genç kız yağmur yüzünden ıslanan baş ötüsünü başından çıkardı. Onuda vestiyere bırakarak kadının ona uzattığı mavinin en koyu tonlarında olan eşarbı açık kalan kahfe rengi uzun saçlarının üstüne taktı.
Genişce olan holu geçerek salona ulaşdı.
Soba cayır cayır yanarken oda'ya güzel bir koku hakimdi.
Genç kız çok geçmeden kokunun sebebinin sobanın üzerine bırakılan portakal kabukları olduğunu anladı.
Bir kaç adımla sobanın yanına vardı ve üsümüş ellerini yaklaştırdı.
Kadın'da genç kızın ardında salon'a gelmişdi.
Genç kız gözlerini gayriihtiyari odada gezdirdi.
Karşıda büyük bir pencere vardı.
Pencere önünde ki çıķıntı bir insanın oturabileceği genişlikdeydi.
Salonda siyah eski ama hor kullanılmadığı için yıpranmamış bir koltuk takımı varken karşısında ise 
Küçük, tüplü bir televizyon vardı.
Yerde mütevazi bir halı seriliydi.
Kadın genç kızın ardından salona gelerek siyah, eski koltuğa oturdu.

-Aç mısın?

-Hayır değilim

Kadın kahve rengi gözlerini genç kızın güzel yüzünde gezdirdi.
Yeşil gözleri, ufak burnu, dolgun dudakları, arada bir görünen gamzesiyle güzel bir siması vardı.
Genç kız üstünde ki bakışları fark edince karşısında ki kadın tebessüm etti.
Bu küçük tebessüm ardında dudağının kenarında beliren gamzeyi'de getirmişdi.
Yeşilin en güzel tonunda olan gözleri ışıl ışıl bakıyordu.
Yeteri kadar ısınmış olacak ki sobanın yanından ayrılarak kadının yanına oturdu.
Ne tebessümü ne de gamzesi kaybolmamışdı.
Kırklı yaşlarında ki kadın yirmili yaşlarında ki genç kızın yüzünü avuçları arasına aldı.
Sevgi dolu bakışlar ile genç kıza bakıyordu.

-Seni çok seviyorum birtanem

-bende seni çok seviyorum yenge

Genç kız aklına bir şey gelmişcesine aniden duraksadı. Yeşil gözlerini kadın'a çevirerek sorursunu sordu.

-yenge bana biraz amcam ile olan aşkını anlatır mısın?

-anlatırım anlatmasına'da bu istek de nereden Çıktı?

-hastahanede yaşlı bir amca var. Kötü bir hastalığı var, durumu da kötü ama bir kere dahi inlediğini görmedim

Genç kız yeşil gözleriyle uzaklara daldı.

-Sadece dudaklarından bir isim düşmüyor.
PİRAYE...

Fikirlerinizi alayım...

Satır arası yorumları sevdiğimi söylemiş miydim?

Kendinize çok iyi bakın

PİRAYEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin