"Kanadı kırılmış bir kuş gibi çırpınıyorduk. Ölüme bir adım kalasıya yaşamı bulmak için feda zamanıydı. Zaman akıp giderken tek yaptığımız umut etmekti."
BÖLÜM İKİ : TÂRUMAR
Yanlış zaman ve mekan olabilirdi. Umutlu bir halde yaşama tutunmak da olabilirdi. Sevilmeden sevmektir belki de. Bunun ismini çözemiyordum ancak yüreğimde koca bir sancı yer ediniyordu. Ne bir adım ileri gidebiliyordum, ne de bir adım geri. Olduğum yere çakılmış ve bir mucize doğuşunu bekliyordum.
Kıvrıldı dudaklarım bir kez daha. İçten içe isyan eden zihnim yanı sıra tamamen itaat ediyordum. Direniş gösteremezdim. Tek bir laf sonumu getirebilirdi. Sessizce oturduğum soğuk kaldırımda, ellerim bedenime sarıldı. Gözlerim yaşarırken ağlamamaya çalıştım. Hayır. Biraz daha sabretmeliyim.
Semanın üzerime akıttığı yağmurlar yanı sıra havada dondurucu bir soğuk vardı. Üşüyordum. Ben paltoma sıkıca sarılırken artık o da beni ısıtmıyordu. Hava kararmıştı ve cama çıkan komşular bana acıyarak bakıyordu. Bu cezaydı. Geç gelişimin ve söz dinlemeyişimin. Gün ağarana dek dışarıda kalacaktım.
Yağmurun ıslattığı paltom sırılsıklam olmuştu. Bedenimi hattı sayılır bir titreme dalgası kaplamış ve üşütmüştüm. Ellerim kollarımı ısınmak adına sıvazladı. Başımı yere eğdim ve yağmurun yerle buluşmasını seyrettim. Sessizliğin hakim kıldığı sokakta köpek ve kediler geziniyordu. Arabalar farlarını yakarak hızla geçiş yapıyordu.
Yüzüme yapışan saçlarımı geriye itip burnumu çektim. Ben titreyen bedenimle uğraşırken omzuma temas eden bir el hissettim. Başımı kaldırıp kehribar gözlerimi yaşlı kadına çevirdim. Kadının acıyan bakışları yanında dudaklarında da sıcak bir gülümseyiş vardı.
"Kızım..." dedi kadın bana. "Bu gidişle hasta olacaksın. O deli kadını aldırış etme sen. Gel bir tabak sıcak çorbamı iç. Isınırsın biraz. Sana kıyafet de veririm."
Tebessüm ettim.
"Hadi gel." diyerek kadın beni tuttu. Bedenimi hızla ayağa kaldıran kadın ile beraber evin camlarının gürültüyle kabaca açıldığını işittim. Halamın sesi kulaklarıma yankı yaptı. "Görüp bilmediğin kadının evine mi gideceksin?! Sana yemin ederim Mahru. Gidersen oraya bu kapıdan içeri bir daha giremezsin."
Bedenimi cama doğru çevirdim. Islanan kirpiklerim ve yüzüme düşen saçlarımla halama baktım. Sinirden resmen kaşı seğiriyordu. Yanımda ki kadın, " El insaf be kadın!"diye bağırdı. "Kız ne halde görmüyor musun? Sırılsıklam olmuş, üşütecek. Dilsiz saf bir kızdan sen ne istiyorsun be kadın?!"
Dilsiz.
Saf.
Kadının cümleleri yüreğime bir kazık gibi saplandı. Başımı yere eğip gözlerimi kaçırdım çaresizce. Benim olduğum ve bulunduğum durum zaten buydu. Kendimi kandırmamalıydım. Konuşamıyordum. Dış hayat hakkında bilgim yoktu. Dilsiz ve saftım.
Halam alayla kadına güldü. "Onun da derdi sana mı düştü? Yıllardır bu kızı ben besliyorum. Yıllardır bu kız başımda. Tek akrabası da benim. Siz ne demeye şimdi karışıyorsunuz? Sorumluluk almıyorsa ki eğer cezasını da çekmeyi bilecek!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LAL EHVENİŞER
ChickLitSessizliğin esaretine mahkum kalmış bir kız, geçmişin sisli hayalleriyle mücadele ederken ona uzanan ilk yardım eline sımsıkı tutunacaktı. Kişiliklerinin kurbanı olan yaralı adam masumiyete hayran kalıp, sessizliğine ses olarak bütün ehvenişerlikle...