BÖLÜM BEŞ: LAYETEZELZEL

713 77 40
                                    


"Sessizliğin tınısı aklımıza kazınmışken, vaveylalar dünyaya hakim oluyordu. Sarsılmaz güç bedenimizi güvenle sarsıyordu."

BÖLÜM BEŞ: LAYETEZELZEL

İç içe girmiş düşüncelerim ve hayatım beni yönetmeye başlamıştı. Benliğim kişiliğimi unutuyor ve yeni birisini hayata bağışlıyordu. Benliğimde ki kişi kim bilmiyordum ve yoluma devam ediyordum. Geçmişte olan olayların zihnime ve sesime kazınması sonumu hazırlıyordu. Her şey benim gözlerim önünde gerçekleşiyor ve ben üçüncü kişi oluyordum.

Kalabalık bir düşünceye sahip olan zihnim, kimi zaman bana ihanet etmeyi seçiyordu. Bir uçurumdan aşağı itilmiştim. Henüz düşüşüm sağlanmamıştı ve ben yaşıyordum. Uçurumun dibindeydim. Düşmeme ramak kalmıştı ve düşüşümü sağlayacak kişi benim tüm hayatıma hakim olacaktı. Bunu hissedebiliyordum.

Kenara not düştüm. Bugün günlerden Cuma'ydı. Müşterinin yoğun ilgi gösterdiği günlerden sadece bir tanesiydi ve galiba ben buraya alışmıştım. Yani alışmaya başlıyordum. Pusat hızlı ve becerikli olduğumu söylüyordu. Bu sözleri beni motive ediyordu.

İşe başlayışım günlerden Salı'ydı. Günler hızla geçiyor ve kendimi yabancı gibi hissetmiyordum. İçki kokusu ve abartılı gülüşler vardı. Ahlaksız kelimeler ve hoş olmayan görüntüler. Hepsi tam oraya kazınmıştı. Zihnime.

Bakışlarım Cemre üzerinde duraksadı. Ayaklarını koltuğun kenarına uzatmış yatıyordu. Bugün Pusat, bir saat geç gelebileceğimizi söylediğinde Cemre resmen havalara uçmuştu. İlk işi banyo  ve ardından şekerleme yapmak olmuştu. O ilk boş bulduğu anda keyfini düşünüyordu.

Onun rahatlığı benim bile tüm gerginliğimi alıyordu. Kendi afıma seviniyordum, onun gibi bir arkadaşa sahip olduğum için. Cemre iyi kızdı, hoş kızdı. Sırf benim için işaret dilini öğreniyordu ve şimdiden az da olsa el hareketlerimi okuyabiliyordu. Pusat işaret dilini biliyordu ve onunla sorunsuz anlaşıyorduk. Bu benim için bir artı aslında.

Dolabın kapağını açıp içinden ince bir battaniye aldım. Cemre derin bir uykuya gömülmüş ve mışıl mışıl uyuyordu. Battaniye'nin katlarını açtım ve üzerine örttüm. Ellerim saçlarını okşadıktran sonra anlına küçük bir buse kondurdum.

Büktüğüm dizlerimi açıp ayağa kalktım. Cemre'yi koltukta yalnız bırakarak kendi yatağımın ucuna oturdum. Parmaklarım komodin üzerinde ki çerçeveyi kavradı. İçimde dilhun hisler yer edinirken iç çektim. Fotoğrafta bir aile resmi vardı. Annem, babam ve ben.

Annem ve babam benim arkamda durmuş ve bana kalkan olmuşlardı. Babam elini, annemin beline yerleştirmiş ve ona kocaman gülümseyerek bakıyordu. Annem de narin elini omzuma yerleştirmiş ve babama sevgi dolu bir gülümsemeyle bakıyordu. Sevgileri aşikardı. Benim bakışlarım kucağımda ki küçük ayıcığa değmiş şirince tebessüm ediyordum.

O gün babam bana hediye alarak o ayıcığı almıştı. Şimdi hatırlıyordum. Ne çok mutlu olmuştum o gün. Anı olsun diye çektirmiştik bu pozu ve bu güzellikler bende acı olarak yüreğime çökmüştü. Onlarca fotoğrafların hepsi eski evimizde kalmıştı. Eski evimiz başka bir şehirdeydi ve tek başıma seyahet etme fikri beni korkutuyordu.

Arabaları sevmiyordum.

Parmaklarım anne ve babamın yüzlerinde gezindi. Annem bana güzel kızım derdi. Saçlarımı okşar beni sevgiyle kucaklardı. Onun hassasiyetini ve sarsılmaz sevgisini hep hissetmiştim. Babamın koruma iç güdüsünü ve sıcak gülüşünü. Yanaklarında ki minik gamzeleri. Hepsi eşsiz detaylardı.

LAL EHVENİŞERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin