"Karanlığa hakim olmuş, aydınlık onu çağırıyordu. Karanlıktan kurtulamayan adam, kızın beyazlığını günden güne kirletiyordu. "
BÖLÜM DÖRT : FERFECİR
Kapalı kaldığımız hapishanemiz bizi yokuşa sürüklemekteydi. Ses geçirmeyen bir odada kalmış gibiydim. Sessiz çığlıklarım duyulmuyor ve ellerimin her bir ağır darbesi sadece beni yaralıyordu. Kanayan yüreğim gibi kırmızlıkla boyanmıştı ellerim. Canımın acısı ise her geçen gün artıyordu. Hangi tarafa dönsem, beni sessizlik karşılıyordu.
Hayat beni bir yokuşa sürüklemiş ve oradan düşmemi bekliyordu. Her darbede sarsılan bedenim sabrediyordu. Ayakta kalmalı ve hayatın sarsıntılı durumuna ayak uydurmalıydım. Eğer bununla başa çıkamazsam tepetaklak yere düşecektim.
Arkama baksam beni uğurlayan kimse yoktu. Önüme baksam ise görebileceğim bir gelecek yoktu. Tanıdık sokaklardan geçerken gözyaşlarım kurumuştu. Adımlarım yavaşça ilerlerken bazı evlerin camları açılmış ve bazı kadınlar bana dikkatle bakıyordu.
Ayakta tek başıma kalabileceğimi düşünmüyordum. Kimsesiz biriydim ben. Annem makinelere bağlı ve Asiye halam da beni evinde istemiyordu. Son kez onun yanına gidecektim. Bahçe kapısına kadar gidip duraksadığımda, omuzlarım çoktan düşmüştü. Olumsuzluklar beni karşılarken, bir iyilik beni bulmazdı.
Güç zor bulduğum ellerimle valizimi zorlukla tuttum. Henüz bahçeyr beş adımla ilerlemişken, zihnim düşüncelerimi reddetti. Halam'a sığınamazdım. Ona boyun eğemezdim. Onunla tekrar yüz yüze gelemezdim. Cezalar istemiyordum. Bu düşünce bile aklımda yerleşmesi imkansızken ben buna öncülük etmiştim.
Arkamı döndüm ve buradan uzaklaşmak için ilk adımımı attım. Elim bahçenin tahta kapısını tutmuşken onun sesi kulaklarımı çınlattı. "Hey sen!"
Avucumda ki telefonu sımsıkı tutarken yutkunmakta zorlandım. Titrek bakışlarım yavaşça arkamda ki bedenin gözleri ile buluştu. Kenara kıvrılmaya mecali kalamayan dudaklarım aşağıya eğimliydi. Dudaklarımdan bir soluk ansızın çıktı.
"Senin burada ne işin var?" diye sordu halam. İki adımlık merdivenleri seri bir şekilde inip, yanıma gelmeye başladı. "Neden geri geldin buraya?"
Ellerimle sımsıkı tuttuğum telefonu açtım ve hızla bir şeyler yazdım. Ekranı ona dönderdiğimde içinden okudu. "Gelmemeliydim. Özür dilerim. Patronum beni kovdu ve şimdi bir iş arıyorum. Bu süre zarfında yanında kalmayı düşündüm ancak yanlış yaptım."
"Asla." dedi tek kelimeyle. "Seni yanımda bir daha görmek istemiyorum. Dilsiz bir kızla aynı evde yaşamak nasıl bir eziyet farkında bile değilsin! Nasıl kovulmayı başardıysan öyle de yeni iş bulursun! Bu benim problemim değil."
Ellerim tekrar harekete geçerken elleri ile beni omuzlarımdan itti. Ahşap çitlere tutunurken gözlerim onun ateş saçan gözleri üzerinde oyalandı. Bana işaret parmağını uzattı.
"Benim başıma kalmadın sen! Reşit olalı yıllar oluyor ve hala seni besleyecek değilim! Defol git. Ne yapıyorsan yap! Seninle uğraşmak zorunda değilim ben!"
Küçük çantam bileklerime kadar düşerken, dizlerim hafifçe kırılmış durumdaydı. Ellerim çitin üzerinde duruyorken gözlerim çaresizce halamda duraksamıştı. Amacım asla ona rahatsızlık vermek olmamıştı. Benim tek amacım yaşamaktı. Sadece nefes almak. Bir nedenin yoktu bunlardan başka.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LAL EHVENİŞER
Chick-LitSessizliğin esaretine mahkum kalmış bir kız, geçmişin sisli hayalleriyle mücadele ederken ona uzanan ilk yardım eline sımsıkı tutunacaktı. Kişiliklerinin kurbanı olan yaralı adam masumiyete hayran kalıp, sessizliğine ses olarak bütün ehvenişerlikle...