BÖLÜM YİRMİ İKİ: CAN KIRIKLARI

171 22 16
                                    


"En güzel anları mahvederdi, tüm kötü anılar."

BÖLÜM YİRMİ İKİ: CAN KIRIKLARI

Dünyanın bir ucunda tek başıma, herkesten uzakta gibiydim. Beni bu kalabalığın ortasında tek başıma bırakmış gibiydiler. Zihnim kendisini eksik hissettiğini sayıklıyordu. İyi değil gibiydim. Berbat bir hayatın ortasında, berbat duygularla kalmıştım. Benimsenilmiş tüm duygular buhar olup uçuyordu. Kendimi değil, artık onu tanıyamıyorum.

Aptal, konuşamayan bir kızdım. Bana değer veren insanların bunun aksini iddia etse de bu gerçekti. Ben dilsizdim. Geçmişim beni susmaya zorluyordu. Kenara itemiyorum anıları. Ben iyi değildim, Ateş iyi olmadığı sürece. O iyileşmeyi istemiyor ve artık bende ona iyi gelmiyordum. Eksiklerimizi dolduramıyorduk.

"Üzme kendini." diye yatıştırmaya çalıştı Cemre beni. "Senin suçun değil. Bu onun hastalığı sadece. İyileşecek."

Buna inanmak istedim ancak zihnimin köşesinden ortaya çıkan gerçeklik bunu inkar ediyordu. Ateş her şeyi anlatmadığı sürece böyle kalacaktı. Belki de yapayalnız devam edecekti hayatına. Bensiz.

"Birbirimizi kandırmayalım." dedim Cemre'ye. Omuzlarım üzerime binen yüklerden artık çökmüştü. "O itiraf etmediği sürece iyileşmeyecek. Söyleyeceği de yok zaten. Artık umudum kalmadı."

"Ne demek istiyorsun?"

Bilmiyordu tabi. Kendi kendime gülerken dilimi açamayacağım için ellerimle konuşmak zorunda kaldım tekrar.

"Ateş kendini her eksik hissettiğinde yeni kişilikler onu kendi benliğinden ayırıyor. Bana ya da gerçekten güven duyduğu herhangi bir kişiye eksikliğini anlatıp çare bulamazsa da hastalığı ile yaşamaya devam etmesi gerekiyor." Burukça tebessüm ettim. "İyileşmeye niyeti yok."

"Elbet iyileşecek." Gözlerini gözlerime dikti. Elini omzuma atıp sıvazladı. "Üzme kendini ama. Bizde üzülüyoruz sonra. Hem Ateş sana anlatmayacak da kime anlatacak."

"Anlatmak isteseydi en başından anlatırdı zaten."

"Kendine haksızlık ediyorsun." diye arkadan atıldı Alkın. "Ateşin seni sevdiğini hepimiz biliyoruz, Mahru. Doldurma o güzel gözlerini. Her şey güzel olacak."

"Sevgi bazen yeterli olmuyor. Bunun kanıtı da ortada."

Bakışlarımı Ateş'in olduğu odanın yılık kapısına çevirdim. Pusat ve Ateş yan yana konuşuyorlardı ve galiba eski haline geri dönmüştü. Pima demişti. Eksik hissettiği kişiliği Pima'yı ortaya çıkarmıştı. Kadınlardan nefret eden, bir karakterdi. Annesi, kardeşi, Cemre ve benden nefret eden tek kişiliği. Eskiden de üvey annesinden nefret ederdi ancak bu sefer tüm kadınlara aksindi bu nefreti.

Elimle kafama buz tutmayı sonlandırırken daha dikkatli baktım. Kapının aralık kısmından Ateş'in yattığı koltuktan oturma pozisyonuna geçtiğini fark ettim. Konuşuyordu. Pusat'a bir şeyler anlatırken elleri sürekli oynuyordu. Ona bakarken yabancı gibi hissettim. Oraya gidemeyen, öylesine birisi. Uzaktan merak içinde onun iyi olduğunu öğrenmek isteyen bir yabancı sadece.

Kaderde olur muydu hep acı? Ben mutluluğu neden hep çok kısa hissediyorum? Mutlu olmak hakkımız değil miydi? Ne kötülüğüm vardı? Ne zararım vardı benim insanlara? Öylesine yaşayan, sıradan bir kızdım. Birisi için özeldim ve şimdi onun içinde özel değildim. Yaraları saramadıkça ne gerek vardı hayatlarında kalmaya.

LAL EHVENİŞERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin