"Zihnin ince çizgisinde yürürken düşmekten korkmuyorsanız, sizi tutacak birisi olduğunun bilincindesinizdir."BÖLÜM ON İKİ: BULANAN ZİHİNLER
Düşlerimin amansız çırpınışlarıyla yarı yolda yürüyordum. Önüme taşlı yollar çıkıyor ve beni hedefinden sürekli uzaklaştırmak çabasına gidiliyordu. Ben vazgeçmeyecektim. Ne olursa olsun ve sonunda ölüm olursa bile hedefime ulaşacaktım. Kalbimde ki kapanmayan yaranın sebebini bulacaktım. Hatırlamadığım her şeyi, acıtsa da öğrenecektim.
Kafamın içinden bin bir düşünce geçiyor ve sorularıma sürekli cevaplar arıyordum. Karşılaştığım bilinmezlikler beynimde fırtına yaratırken bir gülümseme her şeye yetiyordu. Sevgi tüm buzları eritiyordu.
Kapının önünde konuşan Pusat ve Cemre'ye bakarken tebessüm ettim. Onlar benim için buraya gelmişlerdi ve onlara minnettarım. Hastaneden çıkış işlerimlerim yapılmıştı ve birazdan buradan gidecektim. Normal olarak çok fazla ilaç kokuyordu ve miğdem buna dayanmak bilmiyordu.
Kurşun bedenimde bir engel yaratmamıştı, sadece bir süre ağır kaldırmayacaktım. Bu da demek oluyordu ki, izinliydim. Bir haftadan fazla süre dinlenmeye çalışacak ve sadece kendime bakacaktım. Son zamanlarda işi aksatıyordum ve bu beni memnun etmiyordu.
Alnımın teriyle kazandığım parayı harcamak istiyordum. Onların bana acımasını ya da vicdan yapmalarını istemiyordum. Diğerleri ile nasıl iseler bana da öyle olsunlar istiyordum ama ben böyle olunca, pek de mümkün olmuyordu.
Pusat elinde ki telefonla içeriye girdiğinde onun göz hapsine girdim. "Pusat."
Elimi okuyup yanıma geldiğinde ona tebessüm ettim. Ayakta kalırken bakışları bende şefkatle dolaştı. "Bir sorun yok değil mi? Yine öyle bakıyorsun."
Ellerim yüzümde gezinirken gülümsedim. "Nasıl bakıyorum?"
"Mahçup gibi."
Başımı salladım ve hafiften de utançla kızardım. "Şey..." dedim ve cümleyi tamamlamaya çalıştım. "Biliyorsun son günlerde işlerimi aksattım ve bu kaza için de bana izin verdin. Seni zarara sokuyorum Pusat. Benimle konuşmak istediğin bir şey varsa kırılmam."
Kaşları gözleri üzerine indi. "O da ne demek? İşlerle kafanı yorma. Biz idare ediyoruz."
"Ama size çok mahcup kaldım, Pusat. Böyle hiç olmadı."
"Bunu duymamış olayım." diyerek bana kızmış gibi yaptı. "Sen benim kardeşimsin artık. Hem ne öyle? Kardeşler arasında olmaz öyle kırgınlıklar. Tamam mı?"
Başımı salladım.
Elini omzuma koyup sıvazladı. "Cemre benim için neyse sende öylesin Mahru. " Ona tebessüm ederek bakarken arkadan Cemreyi gördüm. Kapıdan içeri giriyordu ve bir anda durarak kapının arkasına saklandı.
"İkiniz de benim kardeşlerimsiniz." İşaret parmağıyla burnuma şakayla vurduğunda kendime geldim. Gülümsemeye çalıştım.
"Biliyorum ama içim rahat değil."
"İçin rahat olsun. Hem harıl harıl çalışıp eve iki saatlik uyku için gittiğin günleri hatırlıyorum. Onun yerine sayarız, bir açık olmaz. Tamam mı? O minik yüreğin rahatladı mı?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LAL EHVENİŞER
ChickLitSessizliğin esaretine mahkum kalmış bir kız, geçmişin sisli hayalleriyle mücadele ederken ona uzanan ilk yardım eline sımsıkı tutunacaktı. Kişiliklerinin kurbanı olan yaralı adam masumiyete hayran kalıp, sessizliğine ses olarak bütün ehvenişerlikle...