Barış hâlâ kaşlarını çatmış kapıda dikilen Savaş'a bakarken,Savaş ise alaycı bakışlarla Barış'ı süzüp duruyordu. Amacı neydi? Barış,Savaş'ı tanıyordu. Piknikte onları görünce üstünkörü yaşadıklarımı anlatmıştım ancak Savaş,Barış'ı tanımıyordu ama şu anda Barış yanımda olduğuna göre kim olduğunu tahmin ediyordur,en azından ben böyle düşünüyordum.
Ortamdaki sessizlik git gide beni iyice geriyordu. Ben mi bir şey yapmalıydım? Acaba kapıyı Savaş'ın suratına kapatmalı mıydım? Ya da onları boşverip kendimi odama mı kitlemeliydim? Bunların cevaplarını bilmiyorum ama biraz daha düşünürsem delireceğimi biliyordum.
Savaş şimdi Barış'a yumruk mu atacaktı dizilerdeki,filmlerdeki gibi? Yoksa Barış,Savaş'ın boğazından tutup bir yere yapıştırarak "bu kızı rahatsız etmeyeceksin" diye bağırıp çağıracak mıydı? Ya da ikisi de sakin olup birbirlerini bakışları ile mi öldüreceklerdi? Bunlardan hangisi olacaktı bilmiyordum ama tek bildiğim bir şey vardı ki o da şu;Şu an da ateş ve su,iyilik ve kötülük,siyah ve beyaz, "Savaş Ve Barış" karşı karşıyaydı. Sonunda bir taraf kazanacak diğer taraf yara alacaktı. Hikayenin sonunda hep iyiler mi kazanıyordu? Tüm kalbimle bunu diliyordum.
Barış hafiften öksürünce bu sessizliği bozarak konuşacağını anladım. Tüm kalbimle Barış'ın yanlış bir şey yapmayacağına emindim ama Savaş için aynı şeyi söyleyemeyecektim.
"Evet,buyurun?" İşte Beklediğim Barış sorusu tam olarak buydu. Hem mesafesini,hem de efendiliğini elden bırakmıyordu,bırakmayacaktı biliyordum.
"Buyurup,buyurmayacağımı sana mı soracağım?" Evet,işte bu da beklediğim Savaş cevabıydı. İnsan gibi yanıtlasa ne olurdu? İşte hikayenin sonunda "iyilik" bu yüzden hep kazanıyordu.
Barış'ın nefes alış verişinden sinirlendiğini anlayabiliyordum. Sanırım tam bu anda araya girmem gerekiyordu.
"Niye buradasın Savaş?" Kaşlarımı çatıp,soğuk sesimle sorumu Savaş'a yönelttim.
"O,niye senin yanında Larin?" Bana laf cambazlığı yapmayı mı düşünüyordu? Yanlış kişiyi seçmişti.
"Bu seni ilgilendirmiyor. Kapıma kadar gelen sensin. Sana yöneltilen soruları cevapla." Sesim ve söylediklerim gayet açık ve netti. Barış'a göz ucuyla baktığımda verdiğim cevaplardan oldukça memnun gibi görünüyordu. Savaş ise tam tersine karşımda kendini sakinleştirmeye çalışıyor gibiydi.
"O,giderse cevaplarım."
Kaşlarımı havaya kaldırıp yüzüne baktım,duruşumu düzeltip kendimden emin bir şekilde Barış'ın elini tutarak "Barış burada kalacak. Şimdi ne saçmalayacaksan söyle yoksa buradan defol git." Dedim.
Savaş'ın gözleri önce ellerimize kaydı,kaşlarını çattı. Sonra oradan Barış'ın yüzüne bakarak -sanki olabilirmiş gibi- kaşlarını daha da çok çattı. Ardından en son bana baktı. Gözlerimi kırpmadan gözlerimi gözlerinden ayırmadım. Onun kaşları gevşedikçe ben kaşlarımı daha çok çattım. Savaş ardından derin bir nefes vererek arkasını dönüp hiçbir şey demeden uzaklaştı.
Savaş gözden kayboluncaya kadar Barış kapıyı kapatmadı. En sonunda önüne geçerek kapıyı ben kapattım. Ardından Barış'ın önünde küçük çocuklar gibi öne arkaya gitmeye başladım. Barış bana bakmıyordu hâlâ kapattığım kapıya bakıyordu. Barış'ı bu kadar sinirli görmemiştim. Bu hali beni biraz ürkütmüştü. Bu olaydan dolayı bana kızmış olabilir miydi?
"Niye bana bakmıyorsun?" Diye sordum sevimli olmaya çalışarak ardından "Bana mı kızdın?" Diye ekledim bu sefer hüzünlü bir sesle.
Barış sorularımla kendine gelmiş gibi önce kaşlarını gevşetti,bana baktı,ardından yüzüne kocaman bir gülümseme yerleştirdi. Beni kendine çekerek sıkıca sarıldı. Ben ise resmen öylece kalmış Barış'ın ani duygu değişimlerine ayak uydurmaya çalışıyordum.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
"BEKLENMEDİK ANDA"
Teen FictionAilesin dağılmasıyla zamanında yanlış kararlar alan Larin bunun üzerine arkadaşlarından duyduğu haber ile yıkılır. Hiç beklemediği anda karşısına çıkan Barış'ın,hayalinin peşinden koşarken başka bir yerde görüp onu hayatına dahil edeceğini nerden...