Yağmur hala hızlı bir şekilde yağmaya devam ettiği için arabada oturuyorduk. Kahvelerimiz çoktan bittiği için oyalanacak bir şey yoktu ayrıca son konuşmamızdan sonra bir şey yokmuş gibi telefonuma da bakmak istemiyordum. Barış'ı iyice tanımak,aklımdaki tüm soru işaretlerinden bir an önce kurtulup rahatlamak istiyordum.
Uzun bir sessizliğin ardından bunu bozup konuşan ilk Barış oldu."Tamam başlıyorum."
O hala dümdüz karşıya bakarken söylediğinden sonra ben kaşlarımı çatarak Barış'a bakıp "Neye?" Diye sordum.
"Anlatmaya."
"Peki her ne anlatacaksan seni dinlemeye hazırım." Diyerek tüm vücudumla ona doğru döndüm. O ise hala karşıya bakmaya devam etti.
"Yağmurlu bir günde,babam sürücü koltuğunda içkiliyken,annemle kavga ediyorlardı. Arka tarafta kız kardeşimle korkarak onların bağırmalarını dinliyorduk. Sonra..." Yüzünü yere eğdi. Bundan sonra gelecekler hiç iç açıcı değil gibiydi. Anlatırken zorlandığını görebiliyordum. Araya girmem gerektiğini hissettim.
"Barış kendini zorlamak zorunda değilsin."
Beni duymamış gibi başını kaldırarak konuşmaya devam etti. O kadar kötü haldeydi ki belkide gerçekten duymamıştı. Emin değildim.
"Sonra babam direksiyon hakimiyetini kaybetti. Ondan sonrasını çok hatırlamıyorum ama yuvarlandık,taklalar attık,bitecek sandım. Bitmedi. Taklalar atmaya devam ettik. Razıydım. Her şeye razıydım. O arabadan çıkalım ve babam beni dövmeye devam etsin,sıkıntı değildi. Annem ve kardeşim hayatta olsun babam onları döverken onların önüne atlıyım,sıkıntı değildi. Tek düşündüğüm o arabadan kardeşimle ve annemle beraber çıkmaktı. O küçücük bedenimle,arabanın içinde taklalar atarken kardeşimin ve annemin gözümün önünde ölmesini istemedim. Babam olacak adamın canı cehenneme zaten."
Bir anlığına babasından bahsettiği için sinirlenmişti ama bir taraftan anlattığı için çok da rahatlamış görünüyordu.
Bir süre sessiz durduktan sonra tekrardan konuşmaya başladı. Galiba daha zor yerlere geliyordu. Az önceki siniri uçup gitmiş yerini yine üzgün hali almıştı.
"Sonra araba durdu. Nerde olduğumuzu bilmiyorum. Koca bir sessizlik. Ölüm sessizliği... Babama bakıyorum,yüzü yara bere içinde gözleri kapalı. Korkudan kısılmış sesimle baba diyorum. Ses yok. Tepki yok. Diyorum ki ölmüş galiba. Seviniyorum. Evet,babam öldü diye seviniyorum. Her yerim acıyor,ağzımda kan tadı var ama anneme dönüyorum içimdeki mutlulukla. Konuşmaya çalışıyorum. Anne,kalk bak babam öldü. Rahatız artık. Dayak yok,aç kalmak yok demeye çalışıyorum. Diyorum belkide ama annem de beni duymuyor o da bana tepki vermiyor. Canım acısı da Peri'ye bakmaya çalışıyorum. Soluma dönmeye çalışıyorum. Peri diyorum okulda kollarımızı ayaklarımızı saklamamıza gerek kalmayacak. Bak babam öldü. Peri'nin gözlerini açmasını bekliyorum. O güzel sesiyle "abim" demesini bekliyorum. Sevinçten el çırpmasını bekliyorum. Annemin bizi kucaklayarak burdan uzaklaştırmasını bekliyorum. Babamı arkamızda bırakarak annemi de kardeşimi de alıp koşarak kaçmak istiyorum. O yaşlarda ki çocukların yaptıklarını yapmak istiyorum. Sadece salıncakta bir kere sallansam yeter. Hatta ben sallanmasam da olur Peri çok merak ederdi. O sallansın,ben onu sallarım sıkıntı değil. Sadece bunları istiyorum. Hiçbiri olmuyor. Sessizliğin yerine araba sesleri hakim oluyor. Sonrasını da ben hatırlamıyorum zaten."
Son söylediği cümleden sonra burnunu çekince anladım ağladını. Başımı yere eğip ellerimle oynayarak bende Barış ile beraber sessizce ağlıyordum. O küçücük yaşına rağmen neler yaşamıştı böyle? Ne diyeceğimi ne yapacağımı bilmiyordum. Başımı kaldırıp ona bakamıyordum bile. Her şeyi anlattığını düşünürken kendini biraz toparlayınca tekrar konuşmaya başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
"BEKLENMEDİK ANDA"
Teen FictionAilesin dağılmasıyla zamanında yanlış kararlar alan Larin bunun üzerine arkadaşlarından duyduğu haber ile yıkılır. Hiç beklemediği anda karşısına çıkan Barış'ın,hayalinin peşinden koşarken başka bir yerde görüp onu hayatına dahil edeceğini nerden...