4. Bölüm

816 24 0
                                    

Kapı sertçe açıldı. Hafif bir irkildim ama kesinlikle uykum daha ağır basıyordu. Aynı hızla Lalin'in üstüme atlaması dudaklarımdan garip bir sesin çıkmasını sağlamıştı. Hayır bu ergenin sevgi göstermek için cumartesi sabahını tercih etmesi saçmalıktı. Normalde sabahları yüzümüze bakıp günaydın bile demezken gerçekten bu günü mü seçmişti? Uykunun verdiği sersemlik ile gözlerimi açamadan neredeyse yalvarır ve ağlamaklı bir ses tonu ile "Lütfen,sadece biraz daha uyumak istiyorum. Bugün cumartesi." Dedim. Lalin yanımdan kalkıp "Eh,peki madem yumurtalı ekmek yapmıştı annem ama sende haklısın tabi ablacığım bugün cumartesi." Dedi. Bir dakika ne demişti o? Yumurtalı ekmek mi? Hain. Yumurtalı ekmeğe karşı gelemeyeceğimi biliyordu. Hemen yataktan kalkıp hızlı bir şekilde banyoya gittim. Saçlarımı yukardan aceleyle topuz yaptım. Yüzümü yıkadım ve kendime geldim. Mutfağa geçmeden önce odama uğrayıp telefonumu aldım ve mesaj var mı diye kontrol edecekken bugünün tarihi gözüme takıldı. Bugün 14 Mayıstı. Eğer Savaş ile çıkmaya devam etseydik 2. Yılımızı kutlayacaktık. Şaka gibi. Savaş demişken dün yaşadıklarım geldi aklıma tekrardan. Dün ben giderken arkamdan bile gelmemiş,ayrıldıktan sonra bir kere bile ne mesaj atmıştı ne aramıştı. Tabi ki umrumda değildi ama düşünüp bakınca çok saçma geliyor. Acaba bugüne kadar bana belli etmiş miydi? Ben mi görmemiştim olanları yoksa? Bu kadar Ece ile beraber olmak istiyorsa neden ayrılmak istediğini söylememişti? Aklımda çok fazla soru işareti vardı. Ama olan olmuştu. Savaş artık benim için yoktu. Bu defteri tamamen kapatmıştım.
Annemin mutfaktan seslenmesi ile başımı sallayıp kafamdaki soru işaretlerinden kurtulup kendimi mutfağa attım. Önce anneme minnet dolu öpücük bıraktım. O sırada kardeşime ölümcül bakışlarımı atıyordum. Kahvaltı masası zaten hazırdı. Çay da demlenmişti. Hemen dolaptan çay bardaklarını çıkarıp çayları koymaya başladım. Hızlıca sofraya geçtiğimizde herkes tabağını doldurmak ile meşgulken "Size dün yaşadıklarımdan bahsedeceğim." Dedim. Annem çayını yudumlarken "Dinliyoruz güzelim." Dedi. Onlara da aynı şekilde Savaş ile yaşadıklarımı anlattım. Tüm olanları anlattıktan sonra Lalin çayından bir yudum almadan önce "Oh be,abla bence o ayıyla ayrılman çok iyi olmuş. Bir türlü sevemiyordum zaten." Diyip gözlerini devirdi. Annem ağzına böyle sözcükler yakışmadığını falan söyledi ama Lalin kesinlikle çok haklıydı. Masanın diğer ucundan ona sesli öpücükler yollarken o da bana karşılık veriyordu. Annem ve kardeşim ile geçirdiğim bu vakit oldukça iyi gelmişti. Onların yanımda olduğunu bilmek bana güç veriyordu. Keyifli bir şekilde kahvaltı ederken birden telefonum çaldı. "Alo? Minik kuş. Günaydın." Diye açtım telefonu. "Günaydın minik fare. Napıyorsun bakalım?" Diye yanıtladı Pelin. "İyiyim minik kuş. Kahvaltı yapıyorduk. Sabah sabah sıkıntı yok değil mi?" Dedim. Pelin adeta sesini masum bir kedi gibi çıkarınca bir şey isteyeceğini tahmin ettim ve o sırada ekledi "Şeyy,bugün cumartesi ama kafenin bir kaç eksiği var ya-" deyince nasıl tamamlayacağını tahmin edip sözünü kestim ve ekledim "Gerçekten demin tahmin ettiğim soruyu sormayacaktın değil mi? Kaçta orada olayım?" Deyince Pelin kıkırdayıp "O zaman kahvaltını bitir ve hazırlan gel." Deyince telefondan ona öpücükler atarak telefonu kapattım. Tabağımdakileri hızlıca ağzıma atıp odama geçtim. Kafede ya temizlik yaparız ya da boya işleriyle uğraşırız diye altıma eşofman üstüme ise rahat bir tişört giyip evden çıktım. Aslında bugün "ilk adımdan" sonra yapmak isteyeceklerimi düşünüyordum ve aklımda bir kaç bir şey vardı aslında ama bunlar tabiki de arkadaşlarımdan daha önemli değildi. Hem daha erkendi belki işimiz erken biterdi ve bunları düşünmeme daha vaktim olurdu.
Bu sırada evden çoktan çıkmıştım ve kafeye doğru yol almıştım. Ev ile kafenin mesafesi kısa olduğu için 5 dakika sonra kapıdan içeri girince benimkiler boya işlerine girişmişti bile. Kafenin açılmasına çok az kalmıştı. Sadece son bir kaç işi hallediyorduk. Büşra ve Pelin kafenin açılmasını aceleye getirmek istemiyorlardı. Bu kafe durumu onlar için çok önemliydi. Ve her şey eksiksiz olmalıydı. İçeriye girince herkese ufak bir selam verdim ve hemen çantamı bir tarafa atıp işe giriştim. Bu sırada Arda "Hemen işe giriştik. Bari kahve keyfi yapsaydık." Diyip gözlerini devirdi. Sabah sabah bu neşenin nereden geldiğini anlamayarak Pelin'e baktığımda ekledi "Bugün tüm eksikleri halletmemiz gerek. Hem baksana çok az kaldı. Hem söz işleri bitirelim kahve değil yemek ısmarlarım." Diyip göz kırptı. Büşra ve ben bu sırada kıkırdayıp işimize geri döndük. Kafenin genel olarak çok eksiği yoktu ama Pelin içinin çok güzel olmasını söylüyordu. Buraya çok güzel aksesuarlar almışlardı. Bir kaç duvarında boyasının üstünden tekrar geçilmesi gerekiyordu. Çok büyük ihtimalle bugün bu işler biterdi. Arda iki duvarın boyasını bitirirken biz de Büşra ile mutfaktan çıkıp kendimizi sandalyeye attık. Halimize acıyan Pelin "Tamam çok yoruldunuz hemen size kahve yapıyorum." Dedi ve ekledi "Ek olarakta yanında atıştırmalık getiriyorum." Diyip Arda'ya göz kırptı. Arda'nın dudaklarından ufak bir kıkırtı çıktı ve "Bizi bu kadar düşünüyor olman gözlerimi yaşarttı." Dedi. Gerçekten hala çocuk gibilerdi. Ama bu halleri çok tatlıydı. Pelin Arda'ya dil çıkartıp mutfağa doğru ilerledi. Arda arkasından bağırdı "Manyaak!" Onların bu tatlı atışmasına gülerken telefonum titredi. Masaya doğru uzanıp telefonumu alınca gelen bildirimle öylece kalakaldım. Mesaj Ece'den gelmişti.

"BEKLENMEDİK ANDA"Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin