20. Bölüm

246 7 0
                                    

Yaklaşık on beş dakikadır yoldaydık. Bowling oynamaya karar verdikten sonra,kahvaltımızı etmiş,hemen hazırlanıp yola çıkmıştık. Arda,Pelin ve Büşra,Arda'nın arabasında,Barış ve bende,Barış'ın arabasındaydık ve yola çıktığımızdan beri Barış sürekli ne kadar başarılı olup olmadığımızı sorup duruyordu.

"Hayır yani,ne kadar iyi oynuyor olabilirsiniz ki?"

Barış'ın yüzüncü kez tekrarladığı soruyu göz devirip oflayarak yanıtladım. "Göreceğiz,ne kadar iyi olup olmadığımızı."

On beş dakika sonra alışveriş merkezine vardığımızda arabaları otoparka park edip yürümeye başladık. Ardalar'ın yanına varmamızla Barış'ın elimi tutması bir oldu. Hep beraber alışveriş merkezine ilerlerken yüzümün kıpkırmızı olduğunu tahmin edebiliyordum. Durup durup böyle şeyler yapması hiç hoş değildi. Bir gün bu hareketleri kalbime inebilirdi.

Alışveriş merkezine girip yürüyen merdivenlere yöneldiğimiz sırada Arda "Önce yemek mi yesek?" Diye sordu.

"Hayır,kazanan ısmarlar." Dedi Pelin. Onlar konuşurken ben yürüyen merdivenlere bindiğimiz için gerildiğimden dolayı Barış'ın elini sıkmakla meşguldüm.

"Olmaz öyle şey. Biz varken siz hesap falan ödeyemezsiniz." Arda'ya tiksinir gibi baktım. O sırada Büşra oflayarak Arda'ya dönüp "Bırak bu "biz erkek adamız" ayaklarını. İğrenç iğrenç. Ayrıca cidden bu kadar mı eminsin yeneceğinize?" Sonra cıklayarak devam etti Büşra. "Hayır yani bunu Barış dese anlayacağım. Ama Arda bu oyunda çok başarılı olduğumuzu biliyorsun. Yazık." Büşra'ya gülerek çakması için elimi uzattım. Bu kız iyi laf yetiştiriyordu. Bir gün avukat olduğu zaman sırf çenesi sayesinde çok başarılı bir avukat olacağından emindim.

Oyun alanı en üst kattaydı. Konuştuğumuz sırada iki katı geride bırakmış üçüncü kata gitmek için yürüyen merdivenlere tekrardan binmiştik. Küçükken bir keresinde ayağımı yürüyen merdivenlere sıkıştırmıştım o zamandan beri yürüyen merdivenlerden pek haz etmezdim. Barış farketmiş olacak ki kaşları çatık bir şekilde sıktığım eline bakıyordu.

Kulağıma doğru eğilerek "Güzelim sıkıntı mı var?" Diye sordu. Sorusundan sonra sıktığım elini serbest bıraktım. Ne kadar korkuyla sıktıysam artık eli kızarmıştı.

"Ben...ben biraz yürüyen merdivenlerden korkuyorum. Elin içinde gerçekten özür dilerim." Diyerek başımı yere eğdim.

"Tamam sıkıntı değil istediğin kadar sıkabilirsin. Neden korkuyorsun peki?" Sorduğu soruyla beraber başımı kaldırıp tekrardan ona baktım.

"Küçükken ayağımı sıkıştırmıştım. Unutamıyorum işte. O zamandan beri de pek sevmiyorum yürüyen merdivenleri."
Barış,yanağıma öpücük kondururken "İstersen kucağıma alabilirim." Diyip göz kırpınca yürüyen merdivenlerin ortasında büyük bir kahkaha attım.

"Ne konuşuyorsunuz orada?" Arda sorusuyla ona bakıp "Bu seni ilgilendirmiyor." Diyerek dil çıkardım.

"Eşek. Barış geldi unuttun bizi." Diyerek kafama vurdu Pelin.

"Pelin kendine gel. Benim tarafımda olmak zorundasın." Diyerek Pelin'e yalandan kızıyormuş gibi yaptım.

Artık yürüyen merdivenleri bitirip oyun kısmına geldiğimiz için derin bir iç çektim. Daha fazlasına dayanamazdım sanırım,başım dönmüştü. Bowling kısmına gidip adımızı yazdırmak için sıraya girdik. Masanın arka tarafında duran sarışın kızın gözlerinin Barış'ın üzerinde olduğunu görebiliyordum. Ona denk gelmemek için dualar etmeye başlamıştım.

"Buyurun? Hoş geldiniz." Dedi masanın arkasında duran yaka kartından adının Gizem olduğunu öğrendiğim kız. Kızla muhattap olmak istememiştim. Barış'ın da konuşmaması için elimle ona yön verirken Arda kadınla konuşmaya başlamıştı. Ne konuştuklarını duyabiliyorduk. Kadın isimlerimizi sorunca Arda sırasıyla isimlerimizi söyleyince kadın Barış'a dönerek "Siz Barış mısınız?" Diye sordu. Ses tonu mu böyleydi? Resmen sesini inceltmişti. Ağzının ortasına bir tane yapıştırmak istiyordum.

"BEKLENMEDİK ANDA"Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin