21. Bölüm

204 7 0
                                    

Lalin ile kahvaltımızı yaparken aniden annemin görüntülü aramasına hazırlıksız yakalanmıştık. Bakın şakasız kırk beş dakikadır görüntülü konuşuyoruz. Annem şezlong da uzanmış içeceğini yudumlarken biz de Lalin ile burada çayımızı içiyoruz. Anneme neden karşısında deniz varken bizimle konuştuğunu,arkadaşlarıyla neden vakit geçirmediğini, neden güneşlenmediği gibi çok fazla soru sormak istiyorum ama şu an tek yaptığım annemin içini rahatlatacak cevaplar verip yüz kaslarımı gülmek için zorlamak.

En sonunda Lalin kahvaltı yapamadığı ve bundan dolayı okula geç gideceğini adeta anneme sinirle söylediğinde telefonu sonuna kapatabilmiştik.
"Of,abla senin de kendimi güleceğim diye kasmaktan yüzün acıdı mı?"

Yüzümü rahatlatmak için,yüzümü şekilden şekilde sokarken Lalin'e cevap verdim. "Sorma ya. Annem o kadar bize düşkün ki bize bir şey olmasından çok endişeleniyor. Bu kadar uzağımızdayken de içine şüphe düşsün istemiyorum. Onun için değer."

"Hepsi babamız olacak o adam yüzünden." Lalin kaşlarını çatıp çayından bir yudum alırken ona dönüp "Şşş. Ne olursa olsun o bizim babamız." Dedim.

"O bizim babamız değil abla." Her bir kelimeyi üstüne basa basa ve tam gözlerimin içine bakarak söylemişti. Gözlerinin dolduğuna şahit oldum,sesi titredi. Sertçe yutkundum başka bir şey yapamadım. Yapmak istedim ama yapamadım.

Babam,annemi aldattıktan sonra,annem babamdan ayrılır ayrılmaz babam direkt olarak diğer kadınla evlenmişti. Üstelik o kadından da iki tane kız çocuğu olmuştu. Lalin ve beni hiçe sayıp ne bizi arıyor,ne de herhangi bir ihtiyacımız var mı diye soruyordu. Öbür taraftaki kızlarına eminim daha ilgiliydi. Lalin babama ne kadar kızgın görünse de içten içe çok fazla kırgın olduğunu tahmin ediyor,görebiliyordum. Bu konuda tek ümidim ileride erkekler konusunda kafasının karışmasını istemediğimdi. Ne kadar güçlü görünmeye çalışsa da o daha on beş yaşındaydı ve bu son iki yıl da yaşadığımız olayların onu derinden sarstığını görebiliyordum.

Telefonum çaldığında kafamın içindeki düşüncelerden kurtulmak istermiş gibi kafamı iki yana sallayıp telefonuma uzandım. Barış arıyordu. Onun aradığını görünce direkt olarak rahatladım ve yüzüme aptal bir gülümseme yerleşti.

Bugün pazartesiydi. Çok güzel bir hafta sonu geçirmiştik ve bugün haftanın ilk günü eski halimize geri dönmüştük. Kızlar kafeyi açmıştı,Arda şirkete gitmişti,bende her zaman ki gibi okula zamanında yetişebilmek için erken kalkmıştım.

Barış telefonda kafenin ilk müşterisi olabilmek için kafeye açılmadan gittiğini söylediğinde büyük bir kahkaha attım. Bu çocuk deliydi! Aynı zamanda beni okula bırakmayı teklif etmiş,kafede beklediğini söylediğinde memnuniyetle kabul etmiştim.

Lalin,pazartesi sendromu ve büyük bir sinirle kapıyı çarparak okula gitmek için servise binmişti. Evde yalnız kaldığım için öncelikle telefonumdan The Beatles-Yesterday şarkısını açıp olabildiğince en yüksek seste dinleyerek mutfak masasındakileri toplamaya başladım. En sevdiğim yabancı şarkıcıları sordukları zaman Harry Styles ve The Beatles grubunun isimlerini veriyordum ancak bana ikisinden birini seçmemi istediklerinde soran her kimse ona öldürücü bakışlar atıyordum. Bu sorunun cevabı yok!

Ev işlerini halledip en son kendi odama hazırlanabilmek için geçtiğimde en fazla çıkmak için on beş dakikam vardı. Altıma kısa kot şort,üzerime düz yeşil tişört giyip çantama gerekli gereksiz her şeyi atıp ve imzam olduğuna inandığım parfümümü üzerime bolca sıktıktan sonra evden çıkabilmiştim.

Beş dakika yolu yürüdüğümde kafeye varabilmiştim. Burayı boş görmeye o kadar alışmıştım ki kapıyı açar açmaz gördüğüm manzara beni şoka sokmuştu. Yine de bu durumu müşterilere belli etmeden Barış'a bakınmaya başladım. En arka, cam tarafında arkası kapıya dönük bir şekilde oturuyordu. Hızlı adımlarla yanına gidip,kendimi ona göstermeden eğilip yanağına öpücük kondurdum. Barış ise telefonundan başını kaldırıp çatık kaşlarıyla bana dönünce onun bu sersem haline dayanamayıp gülmeye başladım.

"BEKLENMEDİK ANDA"Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin